Ramazan ayı neden rahmet ve bereket ayıdır

Ramazan ayı manevi bir iklim; ruh ve kalplerin yıkandığı nurlu bir atmosferdir. Lütfün, ihsanın, bağışın, bağışlanmanın, sevabın sağnak sağnak yağdığı bir aydır. Bu ay içerisinde nice ufuklar, ummanlar açılır önümüzde. Başka dünyalara gider; ruhen kalben başka âlemlerde seyahatler yapar, şaşırtıcı kazançlarla yüz yüze geliriz.

Neler kazanılmıyor ki bu mübarek ramazan ayında? Günahlardan arınmak bir kazanç ve kat kat artan sevaplar bir kazanç, ibadet ve hayırlarda yoğunlaşarak manen zirvelere tırmanmak bir kazanç. Rahmet denizinde yüzmek, af ve mağfirete ermek bir kazanç ve bir gecede bin aylık manevi bir geliri elde edebilmek eşsiz bir kazanç. En büyük kazanç ise cehennemden kurtulmak.

Melek değiliz. Beşeriz, şaşabiliyoruz. Zaman zaman isteyerek ya da istemeyerek kulluk elbisemizi günah çamurlarına bulanıyor; yıkamak, temizlemek için zaman ve zeminler arıyor, günahların ağır yükünden kurtulmak için fırsatlar kolluyoruz. Bir o kadar da ibadet ve hayırlarla manevi kazancımızı arttırmak için adeta kendimizi yeyip bitiriyoruz.

Burada ahiret ticareti için bulunduğumuza göre bu ayda yüzümüzü ağartacak böylesine karlı ticarette elimizi çabuk tutmaktan başka ne yapabiliriz ki?

Bunu azıcık kavrayan insanın sevinç ve mutluluğundan uçacak hale gelmemesi mümkün değil ve ahirette kavuşacağı meyveleri daha dünyadayken tatmaya başlar insan. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) verilen şu müjdelere bakın:

“Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.”