Prut Seferi nasıl olmuştur?

Konusu 'Eğitim Konuları' forumundadır ve saadet tarafından 2 Ocak 2017 başlatılmıştır.

  1. saadet

    saadet Moderatör Admin

    Prut Seferi

    1700 İstanbul andlaşması hilâfına, Osmanlı topraklarına giren Rusya’ya karşı 1711’de üçüncü Ahmed Han zamanında sadrâzam Baltacı Mehmed Paşa serdârlığında yapılan meşhur sefer. 1700 yılında Osmanlı Devleti ile andlaşma imzalayan Rusya, Azak denizinde ve Polonya’ya (Lehistan’a) âid olması gereken Ukrayna topraklarında serbest hareket etme imkânı bulmuş, Kırım hanlığını tehdîd eder hâle gelmişti. Sıcak denizlere inmek için çalışan ve genişleme siyâseti güden çar birinci Petro, Osmanlı Devleti’ne bağlı Kırım’da, Or Kapı’dan on iki saatlik mesafede Komenka adlı bir kale inşâ ettirdiği gibi, Samarak suyunun Özi’ye katıldığı yerde Yeni Kale, Azak kalesinin kırk mil berisine de Taygan Kalesini yaptırmıştı. Ayrıca, Ukrayna taraflarında Bender kalesine sekiz saat mesafede Raşkova kalesini, Yaş’ın karşısına İstekin kalesini inşâ ettirmiş, Hotin ve Kamaniçe kalelerine de külliyetli mikdârda Rus askeri yerleştirmişti. Rus çarlığının, Osmanlı Devleti’nin kuzey sınırları boyunca giriştiği bu askerî hazırlıklar, doğrudan doğruya devleti tehdîd etmekteydi.

    Yine bu yıllarda İsveç kralı Demirbaş Şarl, Rusya içlerine dalıp Ukrayna’ya kadar inerek, Harkov’un güneybatısındaki Paltova’da çarın sayıca çok üstün ordusuyla karşılaştı ve giriştiği muhârebede büyük bir yenilgiye uğradı. Bu yenilgi yeni bir siyâsî gelişmeye yol açtı (1709). Bu muhârebede esir olmaktan zor kurtulan Demirbaş Şarl ve bir mikdâr askeri, memleketlerine dönüş yolları Ruslar tarafından kapatıldığı için, kendilerine yardım eden Ukrayna kazakları hatmanı Mazeppa’yla beraber, Dinyester’t geçip Osmanlı Devleti’ne iltica ettiler.

    Bunu fırsat bilen Rus orduları, Demirbaş Şarl’ı tâkib etme bahanesiyle İstanbul andlaşması hilâfına Osmanlı topraklarına girdiler. Sınırdan kırk sekiz saatlik mesafeye kadar gelip, Aksu kıyısında, Boğdan-Çernoviç’de ve Kırım-Çekçeken geçidi taraflarını yağma edip geri çekildiler.

    Rusların Osmanlı topraklarını yağmalaması, sultan üçüncü Ahmed Han’ı çok öfkelendirdi ve özür dilemeye gelen Rus elçisini huzurundan kovdu. Topladığı olağanüstü bir mecliste durumu müzâkere etti. Mecliste alınan karardan sonra, şeyhülislâm Paşmakcızâde Seyyid Ali Efendi’nin verdiği fetva ile Rusya’ya harb îlân edildi (20 Ekim 1711).

    Bu karar üzerine Rusya’daki Osmanlı tüccarlarının memlekete selâmetle dönmeleri için Rus elçisi Tolstoy ve yetmiş kadar maiyyeti tevkif edilerek Yedikule’ye hapsedildi. Derhâl savaş hazırlıklarına başlanarak eyâletlere emirler gönderildi.

    Sefer mevsimi gelinceye kadar Rusya’nın yıpratılması düşünülerek, kış aylarında Rusya içlerine akın hareketleri için Kırım hânına emir gönderildi. Bu emir üzerine, Devlet Giray Han komutasındaki Kırım kuvvetleri Ukrayna içlerine yayıldılar. 1711 yılının Ocak-Şubat aylarında yapılan ve Harkov’a kadar uzanan bu akın sonunda, otuz iki şehir tahrib edilip iki yüz kadar müstahkem mevki ele geçirildi. Baharın ilk aylarında da Bucak Tatarları ile Kalgay Mehmed Giray, İsveçli Orlik ve Kazak Potocki adlı voyvodalar ile Podolya üzerine ikinci bir akın yaptı. Rus seferi için serdâr-ı ekrem tâyin edilen sadrâzam Baltacı Mehmed Paşa ise, Ordu-yı hümâyûnla 9 Nisan’da Dâvudpaşa’dan hareketle, 21 Mayıs’da Edirne’ye ve 15 Haziran’da Isakçı köprüsüne vardı. Baltacı Mehmed Paşa 19 Haziran’da Kartal’da yeniçeri ağası Yûsuf Paşa, Kırım hanı Devlet Giray Han ve sadâret kethüdası Antalyalı Osman Ağa ile savaş plânı üzerinde müşavere etti. Bu toplantıdan sonra, Rusların Bender’e saldırmak ihtimâli göz önünde tutularak ordu-yı hümâyûnun Prut kıyısı boyunca kuzeye doğru ilerlemesive Rus ordusu ile karşılaştığı yerde savaşı kabul etmesi kararlaştırıldı. Devlet Giray Han, 20-30.000 Tatar askeriyle öncülerin başında, 10 Temmuz günü hareket etti. Asıl ordu da onu takiben plâna göre ilerliyordu. Bu şekilde yol alan ordu, 14 Temmuz’da Kekeçağzı’na, 18 Temmuz’da da Han tepesine dört saat mesafedeki Bahul menziline gelip buraya kondu.

    Osmanlı Devleti savaş îlân ettiğinden beri Rusya da boş durmamış, Osmanlı sınırları içindeki hıristiyan tebeayı ayaklandırmak için tahriklere başlamıştı. Rusların Ortodoks olmaları ve Rus çarının da Ortodoks hıristiyanlarının hâmisi olduğunu îlân etmesi, Osmanlı Devleti’ne bağlı ve kendileri de Ortodoks olan Eflak ve Boğdan beylerini de Rusya’ya meylettirmişti. Nitekim Boğdan voyvodası Dimitri Kantemir, Ruslarla Yaroslav muahedesini imzalayarak, topraklarını genişletmek şartıyla Rusya’ya tâbi prensliği kabul etti. Ayrıca Rus çarı Osmanlı Devleti’ne harb îlân edip Boğdan’a girer girmez, Kantemir de henüz bağlı olduğu Osmanlı Devleti’ne isyân ederek asker ve zahire ile Ruslara yardım edecekti. Eflak voyvodası Brankovan ise, Rusya’ya meyletmekle beraber, Boğdan beyi gibi muahede imzalamamış, tedbirli hareket edip, vaziyeti tedkîk ile icâbında otuz bin askerle yardım etmeyi ve zahire vermeyi gizlice taahhüd etmişti.

    Nitekim Rus öncü kuvvetleri kumandanı Şeremitiyev, Dinyester yakınlarına geldiğinde, Boğdan beyi Kantemir’den Osmanlı ordusunun on gün önce Edirne’den yola çıktığını belirten ve kendisine yardımcı kuvvetler gönderilmesini isteyen bir mektup aldı. Yaş’a bir mikdâr Rus askeri gönderdikten sonra Osmanlılardan evvel İsakçı’yı tutmak üzere yola çıkan Şeremitiyev, Osmanlı ordusunun kendisinden evvel isakçı’ya geldiğini öğrenince, Yaş’a çekilip, durumu çar’a bildirdi. Bunun üzerine çar büyük bir orduyla Yaş’a geldiyse de, Osmanlı ordusunun muntazaman ilerlemesi karşısında korkan Eflak voyvodası Brankovan’dan, erzak yardımı görmedi. Erzak sıkıntısını gidermek için Kantemir’in teklifiyle İbrâiI ve Falcı’daki Osmanlı erzak depolarını ele geçirmek gayesiyle yedi bin kişilik bir süvari kolunu bölgeye gönderdi ve kendisi de ordu ağırlıklarıyla ilerlemeye başladı.
     
  2. saadet

    saadet Moderatör Admin

    Halbuki Baltacı Mehmed Paşa komutasındaki yüz yirmi bin kişilik Osmanlı ordusu süratle gelerek, Rus çarı daha Dinyester kıyılarındayken, Prut nehrinin sağ tarafına geçmek üzere Kırım hanlığı kuvvetleriyle birleşerek Falcı mevkiine yürümüştü. Osmanlı serdâr-ı ekremi Baltacı Mehmed Paşa ise, Falcı geçidinden bir buçuk saat mesafede durup, orduyu Falcı sahiline geçirmek için köprü kurmaya başladı. Düşman öncüleri buna mâni olmak istedilerse de muvaffak olamadılar. Bu suretle Osmanlı ordusu Prut nehrinin karşı tarafına geçti. Bu sırada düşman öncülerinin geri çekilme hareketini sezen Baltacı Mehmed Paşa, kuvvetli bir süvari kolunu ileri göndererek Ruslara ağır kayıplar verdirdi. Diğer taraftan Kırım hanı Devlet Giray da, 20 Temmuz günü Rus nakliye kollarını basarak epeyce zâyiât verdirdi. Ayrıca çeşitli eşya ile dolu 600 arabayı da ele geçirdi. Bu suretle Rus ordusu ağırlıklarını tamamen kaybetti. Öğleden sonra Rus askerine verilen istirâhatten faydalanan Devlet Giray, Tatar birlikleriyle Yaş yolunu kesince, Rus ordusu çok kötü duruma düşürüldü. Kuzey yâni ric’at hattı, Kırım atlıları; sağ kanat da Çerkez Mehmed ve Sâlih paşaların emrindeki sipahiler tarafından tutulunca, Rus ordusu artık tamamen sıkıştırılmış bulunuyordu. Ruslar ilk gün yalnız topçu desteği olmadan açıktan yapılan yürüyüşü yeniçerilerin gayretsizliği sebebiyle durdurmaya muvaffak oldular. Fakat bu çarpışmalar sonunda, çarın hareket imkânları da tamamen önlendi. Prut ırmağının karşı kıyısına da Cin Ali Paşa komutasındaki Bender askerleri yerleştirilince, çevirme işi tamamlanmış ve Osmanlı topçusunun mevzilere girmesiyle de Ruslar büyük zayiatlar vermeye başlamışlardı.

    Ordusunun gıdasızlık yüzünden fena bir durumda olduğunu, çenberden kurtulmanın imkânsızlığını ve zayiatının da git gide artmakta olduğunu gören Petro, bir meclis topladı ve bu meclisde Türklere sulh teklifinde bulunmayı kararlaştırdı. Çarın müsâdesiyle mareşal Şeremitiyev bir mektup yazarak, resmen sulh teklif etti. Baltacı Mehmed Paşa mektubu getiren Rus subaylarının karnını doyurup tevkif ettirdi ve Rus ordusunun bombardıman edilmesini, top ateşine fasıla verilmemesini emretti.

    Bunun üzerine Şeremitiyev, ikinci bir mektup yazarak daha ziyâde kan dökülmeksizin sulh için bir karar vermesini Baltacı Mehmed Paşa’ya tekrar rica edip, aksi takdirde canla başla tekrar harb edeceklerini bildirdi. Serdâr-ı ekrem 21 Temmuz’da Şeremitiyev’den ikinci mektubu aldıktan sonra bu hususu görüşmek için Kırım hanı ve ordu erkânını toplayıp, sulh yapılıp yapılmaması hakkında görüştü. Topladığı hey’ete; “Rus çarı sulh istiyor ve her ne talep edilirse vermeyi kabul ediyor, ne dersiniz? Arzumuz gibi hareket ederse sulhe mi müsâade edelim, yoksa amanına bakmayıp harbe mi devam edelim?” diye sordu. Kırım hanı sulhe muhalif olmasına rağmen, ordu erkânının ekserisinin; “Eğer istediğimiz kaleleri bize teslim eder ve tekliflerimize razı olursa sulh yapmak kazançtır. Ayrıca yeniçeriler arasında savaşa karşı bir isteksizlik sezilmesi ve mâzallah fena bir durumda savaşın bozgunla netîcelenme ihtimâli vardır. Bizim istiyeceğimiz kalelerin her biri bin bir müşkilâtla elde edilir. Hazır bu kadar kaleler zahmet ve meşakkatsiz ele geçecek iken bunu kabul etmezsek, Allah muhafaza etsin, çekilmek ihtimâli vardır” diye mukabele ettiğinden sulhe karar verildi. Ertesi gün ordugâha davet edilen Rus murahhası Petro Şafirof ile görüşmelere başlandı.

    Bu andlaşma sırasında Rus çariçesi Katherina ile Baltacı Mehmed Paşa’nın buluşmaları tamamen hayâl mahsûlüdür. Katherina ne Rus ordugâhından çıkmış, ne de serdâr-ı ekrem veya başka bir Türkle yüzyüze gelmiştir. Esasen Baltacı Mehmed Paşa’nın Katherina ile buluştuğu rivayeti yeni bir şeydir ve o zamanki hiç bir Türk ve Avrupa kaynağında böyle bir iddia yoktur. Prut seferi sırasında Rusların ve Türklerin tuttukları rûznameler ve sefere iki taraftan katılan şahısların bir çok hatırat, rapor ve şehâdeti günümüzde incelendiği hâlde bunların hiç birinde îmâ yoluyla olsun, Katherina ile serdâr-ı ekrem Baltacı Mehmed Paşa’nın yüz yüze geldikleri dahi söylenmemiştir. Prut seferinden hemen sonra Baltacı’yı sadâretten düşürmek için olmadık iftiralarda bulunanlar bile, böyle bir iddiada bulunmamışlardır. Sonradan, bir Osmanlı paşasının edeb, ahlâk ve vatanperverliğini hayâl dahi edemeyip kendileri gibi basit birer insan sanan romancılar, Baltacı-Katherina buluşması tasavvur etmişler ve bu hayâli buluşma da ilmî olmayan bâzı kitaplarda yer almıştır.

    Rus murahhası Petro Şefirof’la yapılan görüşmeler sonunda 21 Temmuz 1711’de Rusya’nın; daha önce Osmanlılardan aldığı Azak kalesini iade etmesi, Türksınırına yaptığı bütün kaleleri yıkması ve içindeki mühimmatı Türk ordusuna teslim etmesi, hiç bir suretle Lehistan ve Ukrayna’nın Lehistan’a tâbi kısımlarına karışmaması şartıyla andlaşma imzalandı. Bu andlaşmayla Ruslar daha önce indikleri Azak denizinden uzaklaştırılarak uzun bir müddet için Karadeniz’e inme hayâllerine son veriliyordu.