Oruç tutarak engellenen dünyevi arzular

Konusu 'Oruç tutmak' forumundadır ve Lasey tarafından 16 Haziran 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Oruç insanın kuvve-i şehvaniyesini kırdığı gibi nefsin heva ve hevesini kırarak bütün azaları günahtan, isyandan ictinab ile zühd ü takvaya sebep olacağı beyan buyrulmuştur. Çünkü insanların dünyevi mesaisi başlıca iki şeye münhasırdır: Biri tatlı tatlı yeyip içmek arzusudur. Diğeri de kuvve-i şehvaniyedir.

    Oruç, hicret-i nebeviyyeden birkaç sene sonra Şaban-ı şerifin üçüncü günü farz kılınmıştır. Allah Azze ve celle ayet-i kerimede: “Orucun farzıyyeti sizin ittikanız için…” buyurmuştur. Çünkü oruç insanın kuvve-i şehvaniyesini kırdığı gibi nefsin heva ve hevesini kırarak bütün azaları günahtan, isyandan ictinab ile zühd ü takvaya sebep olacağı beyan buyrulmuştur. Çünkü insanların dünyevi mesaisi başlıca iki şeye münhasırdır: Biri tatlı tatlı yiyip içmek arzusudur. Diğeri de kuvve-i şehvaniyedir. Bu iki arzu da ancak oruç ile men edilmiş olduğu gibi tasfiye-i cesed ve bazı emraz-ı kalbiyenin tathirine de oruç vesile olur. Ve tıbben de midenin tashihine vesile olduğu malum bir hakikattir.

    “Oruç farz olunca ey mü’minler, malum olan sayılı günlerde oruç tutun. Fakat sizden bir kimse hasta veya misafir yolcu olur da oruc tutamazsa memleketinde afiyet üzere bulunduğu bir zamanda özür sebebiyle oruç tutamadığı günlerin adedince oruç tutsun ve borcunu ödesin.” (Bakara Suresi, 184)

    Bir hasta, nefsinin telef olmasından veya hastalığının artmasından korkacak olursa oruç tutmayabilir. Veya tutmuş olduğu orucu sıhhatinde gördüğü tehlikeye binaen bilahare kaza etmek üzere bozabilir. Fakat hastalığından dolayı orucu bozanlar bilahare kaza etmesi lazımdır. Şu kadar ki orucu bozmak hususunda mevhum bir korku kafi değildir. Ancak hastanın tecrübesiyle ve gördüğü zaafın, hastalığın artması alametlerinden dolayı kati bir zann-ı galib bulunmuş olmalıdır. Veyahud hazık müslüman bir tabib orucu yemesine müsaade vermiş olmalıdır.

    Gün aşırı sıtmaya tutulan kimse yani bir gün sıtma tutup da diğer günde sıtma tutmayan kimse sıtma tutmadığı günde zayıf düşeceğinden vehme düşerek orucunu bozduğu halde sıtma zuhur etmezse kendisine keffaret de lazım gelir. Fakat pek ağır şiddetli sıtma nöbetine tutulan kimse o gün oruç tutmazsa bir beis yoktur, sonra kaza eder.

    Keza müsaferet, yolculuk edecek olup en az on sekiz saatlik bir yere gidecek kimse oruca niyet etmeyerek yola çıktıktan sonra oruç tutmayabilir. Fakat oruç tutarsa daha hayırlıdır.

    CENNETTE REYYAN KAPISINDAN GİRECEKLER

    Ebu Hüreyre -radıyallahu anh’-den rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifde buyuruluyor ki:

    “Cennette babü’s-salat, babü’l-cihad, babü’r-reyyan, babü’s-sadaka vardır. O kapılardan çağırılır. Kim ki Allah rızası için malından iki sığır, iki koyun, iki dirhem sadaka verirse cennet kapılarından: “Ey Allah’ın sevgili kulu buraya gel! Bu kapıda büyük hayır ve bereket vardır.” diye çağırırlar. Çok namaz kılanlar salat kapısından; mücahidler, cihad kapısından, oruçlular, Reyyan kapısından; sadaka sahibleri de sadaka kapısından davet edilirler.

    Ebu Bekir -radıyallahu anh- sordu ki:

    – Babam anam sana feda olsun ya Rasulallah! Bir mü’minin bu kapıların hepsinde davet olunması mümkün müdür? Bir kişi bu kapıların hepsinden davet olunur mu, diye sordu. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz hazretleri cevaben:

    – Evet hepsinden davet olunur. Ey Ebu Bekir! Umarım ki sen de bu bahtiyarlardan olasın, buyurdu. (Buhari)

    Keza Ebu Hüreyre (r.anha) dan rivayet edilen bir hadis-i kudsi:

    “Hak celle ve ala hazretleri “ademoğ-lu’nun işlediği her hayr u ibadette kendisi için bir hazz u menfaat edişi vardır. Fakat oruç halis benim rızam için yapılan bir ibadettir. Onun mükafatını da ben veririm.” buyurduğunu -sallallahu teala aleyhi ve sellem- efendimiz nakil buyurmuşlardır.” (el-Camiu’s-Sağir)

    Ramazanoğlu M. Sami,Musahabe-4, s. 33-43