Biyografi Mehmet Akif Ersoy kimdir? Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı Hakkında Bilgi

Konusu 'Biyografiler' forumundadır ve Lasey tarafından 26 Aralık 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Mehmet Akif Ersoy kimdir? Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı Hakkında Bilgi

    Mehmet Akif Ersoy kimdir Mehmet Akif Ersoy'un Hayatı Hakkında Bilgi.


    Mehmet Akif Ersoy (d. 20 Aralık 1873, İstanbul – ö. 27 Aralık 1936, İstanbul) Mehmet Akif Ersoy İstanbul’un Fatih ilçesinde 1873 yılında dünyaya geldi. Babası Hoca Tahir Efendi, annesi ise Emine Şerife Hanımdır. Babası Fatih medresesinde müderristir. Babasına temizliğe olan fazla düşkünlüğünden dolayı Temiz Tahir Efendi denmiştir. Mehmet Akif Ersoy Okulu (Baytar Mektebi) birincilikle bitirdi. Güreşte okul birincisiydi, gülle atmada İstanbul birincisiydi ve İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçerdi. Mehmet Akif Ersoy, İsmet Hanımla evlenir ve iki kızı, dört oğlu dünyaya gelir. Mehmet Akif Ersoy, milli kuvvetlere katılmak için İstanbul’dan Ankara’ya gider. 24 Nisan Cumartesi günü Ankara’ya varır. İlk iş tren garından meclis binasına gider. Orada Mustafa Kemal Atatürk’le görüşür. Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul’da milli mücadele için yaptıklarından dolayı, Sebülürreşat dergisindeki yazılarından dolayı Mehmet Akif Ersoy’a teşekkür eder. Meclis açıldıktan birkaç gün sonra Konya’da meclise karşı gösteriler başlar. Meclis hemen Mehmet Akif Ersoy’u Konya’ya gönderir. Mehmet Akif Konya’nın ileri gelenleri tarafından birkaç gün ağırlanır. Sorun çözülür. Ayaklanma başlamadan bitirilmiş olur. Kurtuluş savaşının kazanılması, milli mücadele için şehir-şehir, köy-köy dolaşıp camilerde ve meydanlarda konuşmalar yapar. Kastamonu’da Nasrullah camiinde verdiği vaaz Mustafa Kemal’in emriyle kitapçık olarak bastırılmış ve Anadolu’ya dağıtılmıştır. Mehmet Akif Ankara'daki günlerini Taceddin Dergahı’nda geçirmiştir. Daha sonra Mehmet Akif yaptığı hizmetlerden dolayı meclise alınmak istenir. Meclisin birinci devresinde Burdur’dan milletvekili seçilir. 7 Kasım 1920’de gazetelerde bir ilan yer alır. Genelkurmay Başkanlığı’nın isteği üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın verdiği bu ilanda bir İstiklal Marşı yarışması açıldığı ve bu marş için 500 lira para ödülü konulduğu bildiriliyordu.

    Yarışmanın süresi altı aydı. Beste yarışması ayrıca yapılacaktı. O zamanlar için çok büyük bir para olan bu ödülle neler alınmazdı ki. Mehmet Akif Ersoy para ödülü olduğu için yarışmayla ilgilenmedi. Ona göre Türk milletinin duyguları parayla dile getirilemezdi. Aslında o dönemde Mehmet Akif parasızlık içindeydi. Kısa sürede 724 şiir yarışmaya katıldı. Fakat hiçbirisi istenildiği gibi değildi. Bunun üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi TANRIÖVER, çevresindekilere Mehmet Akif’in niye şiir yazmadığını sorar. Para ödülü için yazmadığını öğrenince Mehmet Akife mektup yazarak kendisini yarışma dışında tutulacağı ve böylece para ödülü sorununun da olmayacağı sözünü verir. Mehmet Akif bunun üzerine Taceddin Dergahı’nda İstiklal Marşını yazar. Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Marşını Türk milletine ait olduğu gerekçesiyle imzasız Milli Eğitim Bakanlığına teslim ediyor. Aynı gerekçeyle yedi kitabının birleştirilmesinden oluşan Safahat adlı kitabına da İstiklal Marşını koymamıştır. Ancak ölümünden sonra Safahat’a (Başlangıç 1911, tamamlanma 1933. Ömer Rıza Doğrul, Akif'in kitaplarına almadığı şiirlerini de ekleyerek Safahat'ı 1943'te tekrar yayınladı.) İstiklal Marşı konmuştur.

    Böylece şiir sayısı 725 oluyor. Ön elemeyle yedi şiir seçilip bu şiirler çoğaltılarak milletvekillerine dağıtılır. İçlerinden biri Mehmet Akif’in şiiridir. Mehmet Akif’in şiirini dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi TANRIÖVER gür bir sesle okur. Şiir biter bitmez meclis alkışlardan inler. O sıra Mehmet Akif Ersoy alçak gönüllüğünden dolayı meclisten çıkmıştır. 12 Mart 1921’de İstiklal Marşı şiiri milli marşımız olarak kabul edilir. 17 Şubat 1921’de Sebilürreşad dergisinde yayımlanır. Daha sonra Kastamonu Açıksöz gazetesinde yayımlanır. Mehmet Akif’e para ödülü verilmeyecek denmesine rağmen para çıkışı yapılmıştır ne yaparsanız yapın denir. Bunun üzerine Mehmet Akif 500 lirayı fakir kadın ve çocuklara bakan, iş öğreten hayır kurumuna bağışlayacaktır. Şiirin bestesi için de bir yarışma açılır. 1924 yılında Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi kabul edilir. 1930 yılında ise Osman Zeki Üngör’ün bugünde okunan bestesi kabul edilir. 1914 yılının aralık ayında Alman hükümetinin davetlisi olarak Berlin’e gider. Almanlar, 1. Dünya savaşı içinde esir aldıkları askerler arasında on binlerce Müslüman olduğunu gördüler. İngilizler ve Fransızlar, sömürgesi oldukları Müslüman ülkelere, Almanlara karşı savaşmazlarsa onları yaşatmayacaklarını, ailelerine de zarar vereceklerini söyleyerek tehdit ediyorlardı. Ayrıca şu haberi de yayıyorlardı: Almanlar sizin halifenizi esir ettiler. Biz onlara karşı savaşıyoruz. Siz de bizimle gelin paralı askerimiz olun, Almanlara karşı savaşın.

    Böylece hem para kazanın, hem de halifenizi kurtararak sevap kazanın. Almanlar Müslüman esirleri çok önemsedi. Çünkü onların üzerinden Osmanlı’ya ve diğer Müslümanlara bir sempati mesajı vermek istedi. Silah arkadaşları Osmanlıya hoşluk olsun diye Müslüman esirleri, Avrupalı esirlerden ayırdılar. Esir kampının içine cami ve okul bile yapıldı. Arapça gazete yayımlanmasına izin verildi. Böylece dünya Müslümanlarına sempatik görünerek, onları Alman taraftarı, İngiliz ve Fransız karşıtı haline getirmek istiyorlardı. Mehmet Akif Oradaki Müslümanlara cami etrafında konuşma yapar. Ve halifenin selamını iletir. Mehmet Akif, son yıllarını Mısır’da geçirdi. Üniversitede hocalık yaptı. Siroza yakalanınca İstanbul’a döndü. Vefatından kısa bir süre önce Hakkı Tarık US’un da aralarında bulunduğu misafirler Mehmet Akif’i ziyarete gelirler. Akif, bitkin durumda yatağında uzanmaktadır. Söz nasıl olduysa dönüp dolaşıp İstiklal Marşı’na gelir. Misafirlerden biri düşüncesizce: “Acaba yeniden yazılsa iyi olmaz mı?” der. Bitkin bir halde yatan Mehmet Akif birden bire başını kaldırır ve kesin bir ifadeyle cevap verir: “Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın.”