İmanın Tadına Varmak

Konusu 'Biyografiler' forumundadır ve Lasey tarafından 28 Ocak 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    İman; aklın nuru, şuurun cilası ve kalbi duyguların ahengidir. Bu fani alemden ebedi aleme saadetle geçiş, ancak iman rehberliği ile mümkündür. iman rehberleri ise; peygamberler, ilahi kitaplar ve onların gösterdiği istikamet üzere kalbi hayatlarını tanzim eden Hak dostlarıdır. Tarih boyunca peygamberler, veliler ve salihler, ancak iman vecdiyle yaşanabilecek fazilet tezahürlerinin canlı misalleri olmuşlardır.

    iman, ilahi bir lutuf; imtihan, imanın sıhhat derecesini ölçen bir miyar, mü’minden beklenen sabır ve teslimiyetle imanı muhafaza ise, ilahi mükafatlara nailiyetin bedeli mesabesindedir. Yani Hak Teala, lutfettiği iman nimetinin yüceliğini ve değerini idrak ettirmek için, kullarından adeta bir bedel taleb etmektedir.

    “Allah, mü’minlerden mallarını ve canlarını, onlara (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır…” (et-Tevbe, 111) ayet-i kerimesi de, bu hakikatin bariz bir ifadesidir.

    Dolayısıyla, rıza-yı ilahiyi kazanmak için, Hakk’ın istediği bedelleri (can, mal-mülk vesaireyi) seve seve O’nun yolunda feda etmek, imanın kemaline vesiledir.

    İmanın alameti


    Hayat imtihanının bütün meşakkat ve zorluklarını rıza ve teslimiyetle aşarak Allah ve Rasulü’nün yolunda yürümek, mü’minlerin en mühim iman şiarıdır. Her mü’min, iman nimetinin bedelini Hak Teala’ya ödemek mecburiyetindedir. Zira bedeli ödenmeyen bir şeye sahiplik iddiasına kalkışmak veya ödenmeyen bir bedelin karşılığını talep etmek, abesle iştigaldir.

    İmanı nasıl kuvvetlendirebiliriz?

    Mü’minin iman zirvelerine doğru irtifa kazanması; amel-i salih dediğimiz, Allah rızasını gaye edinen niyet, ibadet ve davranış güzellikleriyle yaşamasına bağlıdır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde iman ve amel-i salih, umumiyetle birlikte zikredilmiştir. iman, kuru bilgiler ve nazariyat ile değil, duyulup hissedilen, kalbe nakşedilen ve neticede davranışlara aksettirilen hakikatler ile yaşanır. alemdeki ilahi kudret akışlarını tefekkür ve ibadetleri layık olduğu kalbi kıvam ile eda edebilme neticesinde mü’min, imanın gerçek hazzını tadar ve hayatında fazilet dolu sayısız tecellilere mazhar olur.

    En kıymetli ibadet

    iman, bütün ibadetlerden üstündür. Zira ibadetler, ancak iman ile kaimdir. İbadetler, muayyen bir zaman içinde ifa edilir. Amellerin en faziletlisi olan namaz dahi, günde beş vakit farzdır. iman ise, daimi olarak farz olduğundan, onu her an kalbimizde zinde tutmamız icab eder. Bu sebeple de kalbi gaflete düşüren her türlü masiva tuzaklarından sakınmamız ve adeta manevi bir zırh mesabesinde olan amel-i salihlerle imanımızı muhafaza altına almamız zaruridir.

    Müminin en önemli sermayesi

    iman cevheri, mü’minin en kıymetli sermayesidir. ayet-i kerimelerde, apaçık bir düşmanımız olduğu beyan edilen şeytan, aveneleriyle birlikte, her fırsatta çeşitli hile ve vesveselerle mü’min gönüllerden iman cevherini çalmaya çalışmaktadır. Bu bakımdan kalben teyakkuz halinde bulunarak imanımıza büyük bir aşk ve şevk ile sarılmak ve salih amellerle onu sarsılmaz bir surette muhafaza altına almak en mühim vazifemizdir.

    iman cevherini saf ve parlak bir ayna gibi Hakk’ın tecellilerine makes kılabilmek için “zikrullah”a ihtiyaç vardır. Zikrullah ise, “Allah” lafzının kalb mahfazasına aşk ve şevkle nakşedilmesidir. Bu sayede kalbden masiva ve gaflet pası silinir, kalb tam bir huzur ve itmi’nana erdiği için imanın gerçek hazzı tadılır.

    Bu manevi olgunluğa eren mübarek ve has kulların iman neşvesi, cümle fani haz ve lezzetleri aşmıştır. Öte yandan dünyaya ait bütün çile ve ıztırapların yakıcı elemleri de onların nazarında adeta bir hiç haline gelmiştir.