Anne, Baba ve Büyüklere Saygının Önemi

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Adile tarafından 5 Şubat 2022 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Anne, Baba ve Büyüklere Saygının Önemi

    Ana-babaya itaat Allah Azze ve cellenin emridir. Onlara karşı gelmek, isyan etmek ise Allah’a şirk koşmak gibi büyük günahlardandır. Cenab-ı Hak;

    “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine „Öf“ bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek, alçak gönüllülükle
    üzerlerine kanat ger ve „Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et!“ diyerek „dua et“ (İsrâ suresi, 23-24. âyetler) buyurmaktadır.

    Resûlullah (s.a.v.) de şöyle buyurmaktadır:

    ‘’Allah’ın rızası, anne-babanın rızasında, gazabı da anne babanın gazabındadır.’’ (Terğîb ve Terhîb, Hafız Münzîrî, C. 5, sh.127.) Anne babayı razı etmek bu kadar önemli olmasına rağmen bir çok insan, onların hakkına riayet etmemektedir. Bekar gençler, her şeyi kendilerinin bildiği edasıyla; arkadaş, çevre ve yaşlarının verdiği psikolojiyle ana-babasına isyan eder, onları beğenmez ve kafa tutar, hatta onları hor ve hakir görürler. Evli olan gençler ise, çoğu zaman hanımının veya hanımının akrabalarının etkisinde kalarak ana-babasını ihmal eder, darıltır ve gücendirirler.
    Halbuki Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

    ‘‘Ana-babasını razı eden,Allah’ın da rızasını kazanmış,ana-babasını kızdıran (darıltan) kimse Allah’ı da kızdırmış olur.“ (Ramuzü’l-Ehadis, C.2, sh. 401.)
    Abdullah b. Ömer (r.a.), Yemenli bir adamın, sırtında annesini taşıyarak Kabe’yi tavaf ederken şöyle dediğine şahit oldu:
    ‘’Annemin zelil bir devesiyim
    (Başka) binekleri usansa da usanmam ben.’’
    Sonra da şöyle dedi:
    -Ey İbni Ömer, annemin hakkını ödemiş oldum mu?

    Abdullah b. Ömer(r.a.):
    -Hayır! (Seni karnında taşırken) tek bir acı çekmesini dahi ödeyemedin, dedi.’’ (Buhârî, Edebü’l-Müfred Terc. A. Fikri Yavuz, C. 1, sh. 16.)
    Anne-babası sağken onların meşru (İslam’a uygun) olan her emrine mutlaka itaat etmek gerekir. Onlardan önce yemeğe başlamak, yanlarında gelişi-güzel oturup-yatmak, uygun olmayan sözlerle cevap vermek, edebe aykırıdır. Yapacağımız her işte onların görüş ve izinlerini almak, dualarını kazanmak yapılan işin bereketini artırır. Kabe’ye bakmak, mushafa bakmak, alimlerin yüzüne bakmak gibi bir evladın hürmet ve sevgiyle ana-babasının yüzüne bakması bile ona sevap kazandırır.
    Ana-babayı sağlıklarında olduğu gibi vefatlarından sonra da:

    Rahmetle anmalı, onlara dua etmeli,
    Vasiyetleri varsa yerine getirmeli, (meşru olan)
    Eğer mümkünse kabirlerini sık sık ziyaret etmeli,
    Onlar adına hayır-hasenat işleyip ruhlarına bağışlamalı,
    Hayatta iken sevdikleri dost ve ahbaplarını İslami ölçüler içerisinde sevip saymalı,
    Onların bağışlanmaları için istiğfarda bulunmalıdır.

    Ana-babaya isyanın cezası, diğer günahların aksine bu dünyada acilen verilir.

    Peygamberimiz (s.a.v.) :
    “ Allah, dilediği her günahın cezasını Kıyamet gününe tehir eder ama ana-babaya isyanın cezasını sahibine mutlaka ölümünden önce bu dünyada verir” (Terğîb ve Terhîb, Hafız Münzîrî, C.5, sh.138.) buyurmuştur.
    Resûlullah (s.a.v.)’e birisi gelerek:
    -‘’Ya Resûlullah! genç birisi ölmek üzere. Ona:La ilahe illalah sözü telkin edildi. Ama bunu söyleyemedi’’ dedi. Resûlullah (s.a.v.):
    -‘’Namaz kılıyor muydu?’’ diye sordu. Evet cevabını alınca da kalkıp gencin yanına gittiler. Resûlullah (s.a.v.) ona:
    -‘’La ilahe illallah de!’’ buyurunca o genç:
    -‘’Söyleyemiyorum’’ diye cevap verdi. Hz. Peygamber (s.a.v.):
    - ‘’Niçin?’’ diye sorunca, birisi:
    -‘’ Anasına isyan ediyordu’’diye cevap verdi. Resûlullah (s.a.v.), gencin annesini çağırdı
    ve ona:
    - ‘’Bu senin oğlun mu?’’ diye sordu. Kadın ‘’Evet’’ deyince:
    -‘’Kızgın alevlerle yanan kocaman bir ateş gördüğünde sana:Eğer oğlunu sen bağışlarsan biz de bırakırız. Yoksa onu, gördüğün bu ateşe atacağız, denilse bağışlamaz mısın?’’ buyurdu. Bunun üzerine kadın, oğlunu affettiğini söyledi. Resûlullah (s.a.v.):
    -‘’Ondan razı olduğuna dair Allah’ı ve beni şahit tut’’ buyurdu. Kadın:
    -‘’Allah’ım! Sen ve peygamberim şahidimsiniz, oğlumdan razıyım’’ dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) o gence:

    ‘’Ey genç! La İlahe illallahu vahdehu la şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Rasûluh, de’’ buyurdu. Genç de aynısını tekrar etti. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.):
    - ‘’Şefaatim sebebiyle onu ateşten kurtaran Allah’a hamd olsun’’ buyurdu. (Terğîb bve Terhîb, Hafız Münzîrî, C.5, sh.139)
    Her müslüman, ana babasına gereken saygı ve hürmeti göstermeli, onlara hizmetleri aksatmamalıdır. Özellikle de İslam’ın güzel emirlerini bırakarak, yılda sadece bir günü “Anneler Günü”, bir günü de “Babalar Günü” ilan etmek ve kutlamak, cenneti kazandırmaz. Müslüman için her gün, anne baba günü olmalıdır. Hz. aişe (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre birgün Resûlullah (s.a.v.)’in yanına bir adam geldi. Adamın yanında bir ihtiyar vardı. Efendimiz, adama:
    -‘’Bu adam kimdir?’’ diye sordu. Adam:
    -‘’Babamdır’’ diye cevap verdi. Peygamberimiz (s.a.v.):
    -‘’Öyle ise onun önüne geçme, o oturmadan sen oturma, onu adı ile çağırma ve ona kimseyi küfrettirme’’ buyurdu.’’ (Hayatü’s-Sahabe, M. Yûsuf Kandehlevî, C.3, sh.37.)
    İyilik et, ey çocuk, sen ana ve babana Rabbin de cennetini ikram eylesin sana! (M. Necati Bursalı) Büyüklere saygı ve hürmet, etmek ve her insana layık olduğu şekilde davranmak dinimizin emridir. İnsanlara değer vermemek, onları söz ve hareketlerle küçük görmek müslümana yakışmaz. Hadis-i şerifte:

    Abdullah b. Amr b. el-As'dan: Demiştir ki, Hz.Peygamber (s.a.v.) şöyIe buyurdu:
    “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüklerimizin (büyüklük) şerefini tanımayan bizden değildir.” (Sünen-i Ebi Dâvûd, Edeb 58, Tirmizî, Birr 15.)

    İslam’a göre büyük; yaşça büyük, ilmen fazla ve dine bağlılıkta yüksek olan kimsedir. Bu özelliklere sahip olan ihlas sahibi mü’minlere, saygı göstermek ve hürmet etmek gerekir.