Biyografi Ebu Said el-Hudri Kimdir, Hayatı, Hakkında Bilgi

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Lasey tarafından 19 Eylül 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Ebu Said el-Hudri (r.a)

    Ebu Said el-Hudri Medineli sahabilerden Malik b. Sinan'ın oğluydu. Annesinin ismi Üneyse'dir. Ebu Said Peygamber Efendimiz (s.a.v) Medine'ye hicret ettiğinde on yaşında bir çocuktu. Resulullah'ın (s.a.v) Medine'ye gelişinin sevincini ve heyecanını, bütün Medineli çocuklar gibi o da yaşadı. Yüreği iman dolu Ebu Said, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) sohbetlerine katılmak için can attı. Efendimize (s.a.v) hizmet etmek onun için en büyük mutluluktu. Mescid inşasına başlanınca Ebu Said de bir çocuk olarak yardım etti.

    On üç yaşına geldiğinde artık yaşıtlarına göre daha iri yapılı biriydi. Bedir Savaşı'ndaki yenilgiden sonra müşrikler, üç bin kişilik ordu ile Müslümanlara savaşa geliyordu. Bunu haber alan Ebu Said, babası Malik'e cihada katılmak istediğini söyledi. Birlikte Peygamber Efendimizin (s.a.v) huzuruna vardılar. Babası, Ebu Said'in isteğini bildirdi. Oğlunun savaşacak güçte olduğunu söyledi. Ancak Resulullah, onu ve ondan bir yaş büyük olan Hz. Ömer'in (ra) oğlu Abdullah'ı da henüz küçük oldukları için uygun görmedi.

    Ebu Said'in katılmak için izin alamadığı Uhud Savaşı'na babasıMalik (ra) katıldı ve büyük kahramanlıklar gösterdi. Savaş bitince Ebu Said ve annesi, Malik'i (ra) karşılamak için Uhud yolu üzerine çıktılar. Gelen yiğit sahabileri dikkatle takib ediyor ve büyük bir heyecanla onu bekliyorlardı. O sırada at üzerinde Peygamber Efendimiz gözüktü. Ebu Said (ra) babasından bir haber almak için Peygamberimize (s.a.v) yaklaştı. Resulullah (s.a.v), "Allah, babana mükafatını versin." diye dua etti. Bu dua babasının şehit olduğu anlamına geliyordu. Tabi ki Ebu Said (ra) ve annesi çok üzüldü. Ancak Allah (cc) yolunda şehit oluşuyla teselli buldular.

    Ebu Said'in babası Malik (ra) fakir kimseydi. Onun şehit oluşuyla birlikte, evin geçimini Ebu Said (ra) üslenmişti. Ancak işleri o kadar kolay değildi. Karşılaştıkları zorluklara sabretmeye çalıştılar. Annesi bir gün oğluna, "Resulullah, kendisinden yardım isteyenleri hiç geri çevirmiyor, onlara yiyecek bir şey bulup veriyor. Sen de git, belki hakkınızda hayırlı olur." dedi. Ebu Said (ra) bunu çok düşündü. Savaştan yeni çıkmıştı; kendi gibi fakir olan herkes, Efendimize (s.a.v) gittiğine göre o neden gitmesindi ki? Hem yeni delikanlı olmuştu. Bu yaşta evi geçindirmek gerçekten zordu. Bütün cesaretini toplayarak Resulullah'ın (s.a.v) huzuruna gitti. O sırada Efendimiz (s.a.v), sahabelere şöyle buyuruyordu: "Kim iffetli olmayı isterse Allah onu iffetli kılar. Kim halktan bir şey beklemeden elindekiyle yetinirse Allah onu başkalarına muhtaç etmez, zengin kılar. Ancak kim de bizden isterse onun için bulduğumuzdan ona veririz." (İbn Hanbel, Müsned, nr.10566.) Ebu Said (ra) payına düşen dersi almıştı. Peygamberimizden (s.a.v) ya da başka birinden bir şey istemek yerine, çalışmalı ve rızkı verecek olan Allah'a güvenmeliydi. Bir şey istemeye cesaret edemeden evine döndü. Annesine olanları anlattı ve evin geçimi için elinden geleni yapacağını söyledi. Gerçekten de zamanla işleri öyle bir yoluna girdi ki ilerleyen zamanlarda Medineli Müslümanların en zengini oldular.

    Ebu Said el Hudri (ra) on beş girdiğinde artık cihada katılmayı hak ettiğini düşündü. İlk olarak Hendek Savaşı'nda yerini aldı.

    Ebu Said (ra), Peygamberimizin sohbetlerine ve hizmetlerine devam etti. İslam'ı en güzel şekilde öğrendi. Genç yaşta alim oldu. İlimde o kadar ileri gitti ki gençlerin en iyi fetva vereni oldu. Bu nedenle sahabiler, kendisine "Medine Kadısı" lakabını vermişlerdi.

    Peygamber Efendimiz (s.a.v) vefat ettiğinde Rbu Said (ra) henüz yirmi yaşındaydı. Ancak sahabilerin en çok hadis bilenleri arasında yer almıştı. "Resulullah, dini öğrenmek için dört bir yandan insanların geleceğini haber verdi." demişti. Bu nedenle kendisinden hadis'i şerif öğrenmeye gelenleri, "Merhaba Resululah'ın bize vasiyet ettiği kimseler!" diyerek memnuniyetle karşıladı.