Verilen zekatın geçerli olması için zekat niyeti ve temlik şarttır. Peki niyet ve temlik nedir? Zekat verirken neden niyet ve temlik yapılır? Zekatın geçerlilik şartları… NİYET NEDİR? Genel olarak diğer ibadetlerde olduğu gibi zekatta da niyet şarttır. Hz. Peygamber (s.a.s): “Ameller niyetlere göredir” (Buharî, Bed’ü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155) buyurmuştur. Zekatı vermek bir amel ve namaz gibi bir ibadettir. Bu yüzden nafile sadakadan onu ayırmak için niyet şarttır. Zekatı yoksula verirken veya zekat için bir mal ayrılırken bunun zekat olduğuna kalben niyet edilmesi gerekir. Dil ile söylenmesi şart değildir. Hatta bir malı yoksula zekat niyetiyle verirken, bunun bir bağış veya borç olarak verildiğini söylemek de zekat olmasına engel değildir. Niyetin, zekatı ödeme zamanına yakın olması gerekir. Çünkü topluca ayrılan zekat, ihtiyaç sahiplerinin durumuna göre parça parça veya değişik zamanlarda verilebilir. Bu yüzden bir malı zekat olarak ayırırken niyetlenmek yeterlidir. Çünkü bunda zekat verene kolaylık vardır. Nitekim tutulacak bir oruca da akşam güneş battıktan sonra niyetlenmek caizdir. Bir kimsenin zekat olarak ayırdığı mal kaybolsa veya çalınsa yahut telef olsa, zekat borcu üzerinden düşmez. Bunun bedelini vermesi gerekir. Çünkü geride kalan malından zekatı çıkarıp vermesi mümkündür. Bir kimse bir malı yoksula niyetsiz olarak verse, sonradan zekata niyetlense, eğer bu mal henüz yoksulun elinde mevcut ise niyet geçerlidir. Fakat mal onun elinden çıkmış ise artık niyet yeterli olmaz. Yine bir kimse başkasının malından onun adına izinsiz olarak zekat verse, mal sahibi icazet verdiği takdirde, mal hallen yoksulun elinde mevcut ise zekat geçerli olur, aksi halde geçerli olmaz. Zekatta vekilin değil, mal sahibinin niyeti geçerlidir. Bu yüzden mal sahibinin zekatı vekile verirken veya en geç vekil bu zekatı fakire vereceği zaman zekata niyet etmesi gerekir. Vekilin niyeti yeterli olmaz. Vekil müslüman olacağı gibi, zimmet ehlinden Hıristiyan veya Yahudi de olabilir. Zekat vermek niyetinde olan bir kimse, bunun için bir mal ayırmaksızın zaman zaman yoksullara bir şeyler dağıttığı halde, aklına niyet gelmese bunlar zekatına mahsup edilemez. Ancak yoksula böyle bir mal verirken; “Bunu niçin veriyorsun?” gibi bir soruya düşünmeksizin hemen “zekat olarak veriyorum” diyebilecek bir halde bulunursa bu, niyet yerine geçer. Diğer yandan bir kimsenin, yoksullara bir süre bağışta bulunduktan sonra “şu süre içinde tasadduk ettiğim şeylerin zekatımdan olmasına niyet ettim” demesi yeterli olmaz. Çünkü nafile olarak yapılan bir ibadeti sonradan yapılacak mücerret bir niyetle farz ibadete dönüştürmek mümkün olmaz. Malının tamamını zekatına niyet etmeksizin sadaka olarak veren kimseden zekat borcu istihsan yolu ile düşer. Ancak bu sadaka olarak verdiği malını verirken bir adak veya kefaret gibi bir borcuna niyet etmemesi gerekir. Aksi halde mal o niyete göre verilmiş olur, bu mala isabet eden zekat miktarını ayrıca borçlanmış bulunur. Hanefîler dışındaki çoğunluk fakihlere göre, bir kimse bütün malını nafile sadaka olarak verse ve bununla zekata niyet etmese zekat borcu düşmüş olmaz. Çünkü bununla farza niyet etmemiştir. Bu mesele, yüz rekat namaz kıldığı halde farza niyet etmeyen kimsenin durumuna benzer. Bir kimse zekat gereken bir malın bir bölümünü bir yoksula bağışlasa, kendisinden, bu kısma isabet eden zekat, düşer. Buna göre bir zengin, yoksul birisinden olan alacağını, borçlu durumdaki bu yoksula bağışlasa, sadece bu alacak miktarına isabet eden zekat borcu düşmüş olur. Burada zekata niyet edip etmemesi sonucu değiştirmez. Çünkü bu durum malın yok olmasına benzer. O kadar malı yok olacak olsa, zekatını ödemesi gerekmeyecekti. Mesela; bir zenginin yoksulda dört yüz gram altın alacağı olsa, bunun tamamını yoksula bağışlasa bu alacağa isabet eden on gram zekat borcu düşmüş olur. Yoksa bu dört yüz gram altını diğer mallarının zekatına mahsup edemez. Diğer yandan zengin olan bir borçluya böyle bir mal bağışlansa veya ondan olan alacaktan vazgeçilse, bununla ne o malın, ne de başka mallarının zekatı verilmiş olur. Sağlam olan görüşe göre, bu bağışlanan mala veya alacağa isabet eden zekatın da ayrıca verilmesi gerekir. Hanefîlerde fetvaya esas olan görüşe göre, zekat memuru açık mallardan zekatı zorla almış bulunsa, yükümlünün üzerinden zekat borcu düşer, gizli mallardan zorla zekat alınsa, zekat borcundan yükümlü -niyet etmemişse-kurtulamaz. Şafiîlere göre çocuk ve akıl hastası adına velî ve vasîleri zekat vermekle yükümlü olduğu için, bunların zekatı verirken niyet etmeleri yeterlidir. TEMLİK NEDİR? Verilecek zekatın geçerli olması için temlik şarttır. Temlik; zekat olarak verilecek mal veya nakit paranın mülkiyetini zekatı alan kimseye nakletmek demektir. Bu yüzden mübah kılmak mesela sofrasına alıp ikramda bulunmak temlik niteliği taşımadığı için zekat yerine geçmez. Nafile sadaka olur. Zekat akıl hastasına veya temyiz gücüne sahip olmayan çocuğa verilemez. Ancak onlar adına anne, baba, vasi veya veli gibi, onu temsil eden kimselere verilebilir. Zekatta temlik şartının dayandığı delil, “zekatı veriniz” anlamındaki ayetlerdir. Bu ayetlerdeki vermek, malın mülkiyetini karşı tarafa geçirmek demektir. Diğer yandan “Sadakalar, (zekatlar) ancak fakirlerin, miskinlerin… hakkıdır” (Tevbe, 9/60) ayetinde sayılan sekiz sınıfın başına getirilen “lam” harf-i cerri temlîk ifade eder. Yani zekatın mülkiyetinin bu sekiz sınıfa veya bu sınıflardan birisine nakledilmesi gerekir. Malikîler zekatın ödenmesi için ayrıca üç şart daha ileri sürmüşlerdir. a) Zekatın, farz olduktan sonra ayrılıp verilmesi, b) Zekatın onu hak eden kişilere verilmesi, c) Zekatın, malın aynından yani kendisinden olması.(Zühaylî, age, II, 753)