Yetimler, bizlere Yüce Allah'ın emanetidir. Onların annesi de babası da bizleriz ve onların eğitilip yetiştirilmesi ve de topluma yararlı birer insan haline getirilmesi bizim görevimizdir. İslam dini, yetimlere iyi davranılmasını, yetimlerin mallarının korunmasına son derece önem vermiştir. Kur'an-ı Kerim'in yirmi bir yerinde doğrudan ya da dolaylı olarak yetimlerin gözetilmesi emredilmektedir. Bu ayetlerden birin'de şöyle buyrulur: "Gerçek, yetimlerin mallarını haksız [ve haram] olarak yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir". [Nisâ, 4/10]. Bu ayetteki yetim malı yemekten maksat: onların mallarına sahip çıkmak, haklarını yemektir. Yoksa, içerisinde yetim bulunan bir aileyi ziyarete gidildiğinde onların ikram ettiği bir şekeri almamak değildir. Peygamber Efendimiz aleyhisselam de bir hadîsinde; yetim malı yemeyi insanı helâk eden yedi büyük günah arasında saymıştır (Buharî, Vesâya, 23). Yetim, kendi malını idare edemeyeceği için, onun mallarını vasisi idare eder. Onun şahsî işlerini ise velisi yürütür. Vasi, yetimin malından, maddî zararı kesin olan harcamalarda bulunamaz. Yetimler reşit olarak erginlik çağına ererlerse malları kendilerine teslim edilir. Ama erginlik çağına geldiklerinde kendilerinde mallarını güzelce idare edebilme yeteneği görülmezse, yirmi beş yaşına varıncaya kadar kendilerine malları teslim edilmemektedir. Bu yaştan sonra artık kendi mallarını idare ederler.