Yasin Suresi, Müslümanlar tarafından çok okunan bir suredir. Diğer surelere göre daha fazla rağbet görmektedir. Peygamberimiz Hz Muhammed (asv)'in bu sure hakkında söylediği ve okunmasını tavsiye ettiği çeşitli hadisler vardır. Bu hadislerden bazılarında soruda da geçtiği üzere "Yasin, Kur'an'ın kalbidir." ifadesi geçmektedir: "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'an'ın kalbi de Yasin'dir. Kim Yasin'i okursa, Allah onun okumasına, Kur'an'ı on kere okumuş gibi sevap yazar." (Tirmizi, Fedailu'l-Kur'n, 7; Darimi, Fedailu'l-Kur'an, 21) "Yasin, Kur'an-ı Kerim kalbidir. Allah'ı ve ahiret gününü arzu ederek Yasin okuyan kimsenin geçmiş günahı affedilir. Onu ölülerinize okuyunuz." (Ebu Davud Cenaiz 20; İbn Mace, Cenaiz 4; İbn Hanbel, Müsned V, 26, 27) Gerçekten bu sure, kirlenen ruhlara ve canlara, temizlenmiş kanla sürekli olarak hayat bahşeden, çarpıp duran manevi bir kalp durumundadır. Fatiha Suresi hakkında, adeta Kur’an’ın bir özeti olduğundan nasıl “Ümmü’l Kitab / Kitab’ın Anası” denmişse, Yasin Suresi için de “Kur’an’ın kalbi” denmiştir. Sureye böyle denilmesinin bir nedeni, onun etkileyici bir üslupta ruhları harekete geçirmesi ve onları durgunluktan kurtarmasıdır. Ayrıca nasıl ki kalp, vücudun emiridir, aynı şekilde Yasin Suresi de Kur’an surelerinin emiri hükmündedir. Diğer taraftan, bu surede Allah'ın zikri, kıyamet ve yeniden diriltilme ile ilgili durumlar vardır. Bunları okuyan veya dinleyen kimse, o hallere ve durumlara bir ülfet, bir yakınlık hisseder. Fahreddin-i Razi, "Her şeyin bir kalbi vardır. Kur'an'ın kalbi Yasin'dir." sözünün yanında, bir de ölüme yaklaşan kimseye Yasin suresinin okunmasının istenilmesi, şu hususun ilanı olmaktadır, der ve şöyle açıklar: "O sırada lisanın kuvveti zayıftır, dermandan düşmüştür. Fakat kalp bütün varlığıyla Allah'a yönelir. Öyleyse bu esnada ona, kalbinin kuvvetini artıracak, tasdikini kuvvetlendirecek, iman gücünü artıracak bir şey okunmalıdır. İşte Yasin suresinde bütün bu özellikler bulunmaktadır. Çünkü onda yeniden dirilme, Kıyamet halleri, eski milletlerin durumları, sonlarının beyanı, kaderin ispatı, kulların üstünlüklerinin Allah Teala'ya dayandığı, Allah’ın birliğinin ispatı, Allah'ın zıddı, ortağı bulunmadığının açıklanması, kıyamet alametleri, yeniden dirilme ve haşrin gerçekleşmesi, Arasat'ta Allah’ın huzurunda toplanma, hesap, ceza, hesaptan sonra dönülecek yerler gibi bir çok konu vardır. Bütün bu ve benzeri özelliklerin bulunduğu Yasin Suresinin okunması, kişide bütün bu hallerin hatıratını yeniler ve dinin temel konularına karşı uyarıda bulunur, kabir ve kıyamet hallerinden kendisini bekleyen şeyleri hatırlatır." (bk. Razi, Mefatihu’l-gayb, Yasin Suresinin Tefsiri) Unutmayalım ki, Kur’an’ın ifadeleri çok geniş kapsamlıdır, aynı lafızla pek çok manaya işaret edilmiştir. Çünkü, Kur’an Allah’ın sonsuz ilmini yansıtmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, yirmi sekiz surenin başında bulunan şifreli (esrarlı) harflerin bir çok manayı ifade etmesi, bu esrarlı üslubun bir gereğidir. Bu cümleden olarak, heca harflerinin ismi olarak kullanıldığında, Arapça şekliyle “YA=(Y, elif, hemze)nin ebced değeri; on iki’dir, “Sin” harfinin ebced değeri ise, yüz yirmi’dir. Bunun toplamı; yüz otuz iki olup, Hem “Muhammed” kelimesinin, hem de “Kalb” kelimesinin ebced değeridir. Bu tevafuk, bu harflerin Hz. Muhammed (asv)’e baktığını söyleyen alimlerin görüşlerini desteklediği gibi, “Yasin Suresi Kur’an’ın kalbidir.” hadisi şerifinde geçtği üzere, “kalb” ile olan ilişkisine ışık tutmaktadır. Hadiste, "muhtazara okuyun" demiyor, "ölülerinize okuyun" diyor. Alimler çoğunlukla "ölüler" tabirinden ölüme yaklaşanları yani muhtazarları anlamış ise de, bazıları zahiri manayı esas alarak ölülere okumayı esas almıştır. Ama, "En doğrusu her ikisinin de kastedildiğini anlamaktır." diyenler de olmuştur. Bir kısım Hanefiler bu hadise dayanarak "Bir kimse, yaptığı ibadetlerin sevabını bir başkasına bağışlayabilir. Bu amel, Kur'an okuma, namaz, oruç, sadaka, hacc, hangi çeşitten olursa olsun fark etmez." diye hükmetmiştir. Mu'tezile, "Kişi için ancak çalıştığı vardır." (Necm, 53/39) ayetini göstererek itiraz etmiş ise de, Ehl-i Sünnet alimleri buna karşı başka deliller getirerek, Mu'tezilenin görüşünü reddetmişlerdir. (bk. Münavi, Feyzu'l-Kadir, 2/67)