Yağmur Duası Bir bölgede kuraklık olması durumunda o bölge sakinlerinin mümkünse topluca bölge dışına, açık bir alana çıkıp tövbe istiğfardan sonra Cenab-ı Allah'tan bolluk ve berekete vesile olacak yağmur göndermesini istemeleri, bunun için dua etmeleri, yalvarıp yakarmaları sünnettir. Bu duaya "istiska duası" denir ki, su isteme, yağmur isteme anlamına gelir. Yağmur duasına çıkıldığında duadan önce iki rek‘at namaz kılınabilir. Rivayet edildiğine göre Peygamberimiz bir cuma günü hutbe okurken bir adam gelip, “Ey Allah'ın elçisi! Hayvanlar telef oldu, dua et de Allah bize yağmur versin!” demiş, Peygamberimiz de bunun üzerine ellerini kaldırarak, “Allahümme, eskına! Allahümme, eskına!” (Ey Allahım! Bize su ver, yağmur ver)" diye dua etmiş ve bu duanın ardından gökte hiçbir yağmur belirtisi yokken birden bulutlar görünmüş ve ardından yağmur yağmaya başlamıştı. Bu durum bir hafta sürdü. Ertesi cuma bir adam gelerek "Ey Allah'ın elçisi, yağmur sebebiyle, mallarımız telef oldu, yollarımız kapandı. Allah'a dua etseniz de şu yağmuru durdursa!" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz Allahümme havaleyna vela aleyna. Allahümme! ale'l-akam ve'd-dırab ve butîni'l-evdiye ve menabiti'ş-şecer (Allahım! Üzerimize değil, çevremize; Allahım, dağlara, tepelere, vadilerin içlerine ve ağaç biten yerlere) diye dua etti ve yağmur hemen kesildi (Buharî, “İstiska”, 6; Müslim, “İstiska”, 2, 8). Bazı rivayetlerde, yağmur duasına çıkıldığında Peygamberimiz’in iki rek‘at namaz kıldırdığı, namazda açıktan okuduğu, namazdan sonra ridasını çıkarıp ters çevirerek giydiği ve kıbleye dönüp ellerini omuz hizasına kadar kaldırarak dua ettiği belirtilmiştir (Müslim, “İstiska”, 1). Yağmur duası, sulamak ve bol yağmur almak için başka tedbirler almaya engel değildir; müminler hem tabii ve teknik tedbirleri alır, hem de her şey iradesine bağlı bulunan Rablerine dua ederler. l) Küsûf ve Hüsûf Namazları (Güneş ve Ay Tutulması Esnasında Namaz) Güneş tutulmasına küsûf, ay tutulmasına hüsûf denir. Peygamberimiz oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneş tutulması üzerine şöyle demiştir: "Ay ve güneş Allah'ın varlığını ve kudretini gösteren alametlerdir. Bunlar hiç kimsenin ölümünden veya yaşamasından/doğmasından dolayı tutulmazlar. Ay veya güneş tutulmasını gördüğünüz zaman, açılıncaya kadar namaz kılın, dua edin" (Buharî, “Küsûf”, 1, 15). Güneş tutulduğu zaman, ezansız ve kametsiz olarak, en az iki rek‘at olmak üzere toplu olarak namaz kılınır. İmam her rek‘atta normal namazlara göre daha uzun ve açýktan kıraatte bulunur. Namazdan sonra imam kıbleye karşı ayakta veya cemaate dönük şekilde oturarak dua eder. Cemaatle kılınmadığı durumlarda bu namaz tek başına da kılınabilir. Küsûf namazının sünnet olduğu ve cemaatle kılınmasının daha faziletli sayıldığı konusunda müctehidler arasında görüş birliği bulunmakla birlikte, hüsûf namazının sünnet olup olmadığı ve cemaatle kılınıp kılınmayacağı tartışmalıdır. Ebû Hanîfe ve Malik, ay tutulması güneş tutulmasından daha fazla olduğu halde Peygamberimiz’in bu sebeple namaz kılmadığını öne sürerek, hüsûf namazının sünnet olmadığını söylemişlerdir. Ancak böyle bir durumda tek başına iki rek‘at namaz kılınabilir, müstehaptır. Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise hüsûf namazı da küsûf namazı gibi sünnettir, cemaatle kılınır. Şiddetli rüzgar, aşırı yağmur, aşırı soğuk ve benzeri durumlarda, bunların can ve mal kaybına yol açabilecek doğal afete dönüşmemesi için dua etmek ve bu anlamda iki rek‘at namaz kılmak güzel (müstehap) bulunmuştur. Nitekim Peygamberimiz şiddetli bir rüzgar estiğinde şöyle dua etmiştir: "Allahım! Senden rüzgarın en hayırlısını, rüzgarla gönderdiklerinin en hayırlısını isterim. bu rüzgarın kötülüğünden, bu rüzgardakilerin kötülüğünden ve rüzgarla gönderdiğin şeylerin kötülüğünden sana sığınırım" (Tirmizî, “Da‘avat”, 48, 88; Müslim, “İstiska”, 15). Bu durumlarda namaz ve dua, tabiat olaylarının insanlarda ve çevrede hasıl edebileceği olumsuz etkilere karşı Allah'tan yardım dileme mahiyetindedir.