Vadeli mevduat hesabı caiz mi? Artma çoğalma şişme gelişme ve yetişme mübadeleli akitlerde taraflardan birinin hakkı kabul edilen ve akit sırasında şart koşulan karşılıksız fazlalık anlamında bir İslâm hukuku terimi. "Ribâ" kelimesi arapça mastar olup sözcüğün kökeninde "mutlak çoğalma" anlamı vardır. Cins ve miktarı bir olan iki şey biri diğeriyle mübadele edildiğinde bir taraf için kabul edilen malın fazlasına riba veya faiz denir (İbnül-Hümâm Fethul-Kadîr V 277). Ayarları aynı olan 100 gr. altını peşin veya vadeli yüzyirmi gr. altınla mübadele etmek gibi... Böyle bir işlemde 100 gr. altın veren aynı miktarda altın alma hakkına sahip olur. Burada 100 gr. altın ana para (re'sül-mal) 20 gr. fazlalık ise ribâ adını alır (Elmalılı Hak Dini Kur'ân Dili II 952 953). Riba sözcüğü yerine Türkçede daha çok "faiz" terimi kullanılır. Faiz; taşan taşkın dolu ödünç verilen para için alınan kâr gibi anlamlara gelir. Elmalılı Hamdi Yazır ribâ ile faizin aynı anlama geldiğini belirtirken şöyle der: "Ribâ; sözlükte ziyâdelenmek fazlalanmak anlamına mastar olup faiz dediğimiz özel fazlalığın adı olmuştur... Câhiliyye devrinde asıl borca "re'sül-mâl" ziyadesine ise "ribâ" adı verilirdi. Bugünkü faiz işlemleri nitelik bakımından câhiliyye devrinin bu âdetinden başka bir şey değildir. Zaman zaman faiz miktarının ve şekillerinin azalması veya çoğalması muâmelenin niteliğini değiştirmez. İşte cahilî Arap örfünde ribâ tam anlamıyla günümüzdeki nükudun (nakit paraların) faizi veya nemâsı tabir olunan fazlasıdır. Karzdan (ödünç para) başka borçlar da (düyün) tatbiki dahi böyledir. Şüphe yok ki sözlükte bunun en uygun ismi ribâ ziyade artık olması gerekir. Buna faiz veya nemâ tabirinin kullanılması "Alım-satım ancak ribâ gibidir" (el-Bakara 2/275) âyetinin delâletiyle alım satım ve ticarete benzetilerek yanlış bir kullanmadır (Elmalılı a.g.e. II 952 953).