PRENS SABAHATTİN Türk toplumbilimci ve siyasetçisi (İstanbul 1877-Neuchâtel, İsviçre 1948). Damat Mahmut Celalettin Paşa ile Abdülmecit’in kızı Seniha Sultan’ın oğlu olan Prens Sabahattin, sarayda yetişip, babası ve kardeşi Prens Lütfullah’la Paris’e kaçtı(1899). Jön Türkler arasında bir topluluğun başına geçerek La Revue dergisine yazılar yazıp, Abdülhamit yönetimine karşı olanların önderlerinden biri haline geldi. İkinci Meşrutiyet ilan edilince (1908) Türkiye’ye dönüp, 31 Mart Olayı’ndan sonra tutuklandı. Bazı paşaların ricalarıyla serbest bırakılınca, görüşlerini paylaşan gençlerin kurdukları “ Nesli Cedid Kulübü” denen dernekte konferanslar vermeye başladı. Özellikle merkeziyetçiliğe karşı çıkıp, üstü örtülü bir biçimde de liberal görüşü benimseyenleri destekleyerek, İttihat ve Terakki’ye aykırı gelen düşüncelerini dergilerde açıklaması ve Mahmut Şevket Paşa suikastına adının karıştırılması üstüne kovuşturulunca, yeniden Paris’e kaçmayı başardı. Birinci Dünya Savaşı patlak verince, padişaha barış yapmasını öneren mektuplar yazıp, yeniden Avrupa’ya gitti (1920). Osmanlı hanedanı Türkiye’den çıkarılınca bir daha geri dönmeyip, İsviçre’ye yerleşti. Prens Sabahattin, Türkiye’de Durkheim toplumbilimine karşı, bireyci toplumbilim temsilciliğini yapmıştır. Ona göre, toplumbilim, bireyleri ele alarak işe başlamalıdır. Çünkü toplumu kuran, ona varlık, bütünlük kazandıran bireydir. Birey toplum için değil, toplum birey içindir. Birey, devletten ve bütün toplumsal kurumlardan öndedir. Türkiye’nin kalkındırılması için özel girişim geliştirilmeli, tarıma büyük önem verilmeli, bunların gerçekleştirilmesi için de merkeziyetçilikten kurtulunmalıdır. Ayrıca, eğitimde büyük bir reform yapılarak , öğretim kurumları tüketici memur yerine üretici kişiler yetiştirecek biçimde düzenlenmelidir. Bu tür görüşleriyle Prens Sabahattin, Türkiye’de bilimin yaşama uygulanması gerektiğini savunan ilk aydındır. Bilimde deneye, olayları açıklamada neden-sonuç ilişkisine inanmış, olayları birbirine bağlayan temel oluşumların anlaşılmasıyla geçmişin de, geçmişin bir süreci olan geleceğin de, daha kolay kavranacağını ileri sürmüştür. Teşebbüsi Şahsi ve Tevsiri Mezunniyet Hakkında (1908), Teşebbüsi Şahsi ve Ademimerkeziyet Hakkında İkinci Bir İzah (1911), Türkiye Nasıl Kurtarılabilir (1918) adlı yapıtlarının yanı sıra, çeşitli dergilerde pek çok makalesi yayınlanmıştır.