Türk edebiyatında önemli eser özetleri

Konusu 'Eğitim Konuları' forumundadır ve Lasey tarafından 8 Şubat 2016 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    TÜRK EDEBİYATINDA ESER ÖZETLERİ



    Yaprak Dökümü

    Reşat Nuri Güntekin


    Ali Rıza Bey namuslu bir memurdur. İşinden çıkarılmıştır. Fikret, Necla, Leyla adında üç kızı; Şevket adında bir oğlu vardır. Evin bütün yükü Bankada memur olan Şevket’in üstündedir. Üstelik daktilocu bir kız olan Ferhunde ile evlenmiştir. Leyla, Necla ve Ferhunde modern hayata özenen ve eğlence düşkünü tiplerdir. Haftada iki gece evde toplantı yapılır. Şevket bütün bu masrafları karşılamak zorundadır.


    Evin gidişatını beğenmeyen Fikret, Adapazarı'nda yaşlı ve birkaç çocuklu dul bir adamla evlenir. Şevket, bankadan aldığı paraları ödeyemeyince bir buçuk yıl hapse mahkûm olur. Şevket hapiste iken karısı kaçar. Necla, kendini zengin gösteren bir Suriyeli ile evlenir. Suriye'ye gidince eşinin birkaç hanımının olduğunu görür. Leyla kötü yola düşünce Ali Rıza Bey kızını evden kovar; son yaprak da böylece düşer.

    Leyla bir avukatla birlikte yaşamakta annesi de onunla birlikte oturmaktadır. Bu durumu kabullenmeyen Ali Rıza Bey'e hafif bir inme iner. Hastaneye kaldırılır. Leyla, bir gün Ali Rıza Bey'i hastaneden alır, kendi oturduğu lüks apartmana götürür. Ali Rıza Bey artık Leyla'nın yanında yaşamakta, sıkıldığı zaman araba ile gezmeye çıkmaktadır.


    Çalıkuşu

    Reşat Nuri Güntekin


    (Edebiyatımızın çok sevilen ve okunan romanlarından biridir. Anı biçiminde ve sade bir dille yazılmıştır. Konusunu Anadolu’da öğretmenlik yapan bir bayan öğretmenin maceralarından alır. Kahramanlar: Feride, Kamuran, Munise, Hayrullah Bey, Besime Hanım)


    Feride, bir subayın kızıdır. Küçük yaşta annesi ve babası ölür. Teyzesinin korumasıyla, "Nötre Dame de Sion" Fransız yatılı okulunda okur. Çok yaramaz olduğu için, okulda ona "Çalıkuşu" adını takarlar. Yaz tatillerini teyzesinin yanında geçirir. Teyzesinin oğlu Kamuran, yakışıklı, sarışın bir gençtir. Zamanla birbirlerini sever, nişanlanırlar. Feride, düğün günü, çarşaflı bir kadının getirdiği mektuptan, Kamuran’ın İsviçre'de iken Münevver adında hasta bir kızla ilişkisi olduğunu, ona evlenme vaadinde bulunduğunu öğrenir. Her şeyi yüzüstü bırakıp kaçar. Öğretmenlik yaparak, Anadolu'nun Zeyniler köyü, Bursa, Çanakkale, İzmir, Kuşadası gibi çeşitli köy, kasaba ve şehirlerde dolaşır.


    Zeyniler köyünde iken tanıştığı ihtiyar Doktor Hayrullah Bey'le Kuşadası'nda ikinci kez karşılaşır. Babacan bir adam olan Hayrullah Bey, Feride'yi kızı gibi korur. Halkın dedikodusu üzerine, onunla kâğıt üzerinde evlenir; fakat aralarındaki ilişki bir babakız ilişkisidir. Feride, öğretmenliğe başlayınca bir "günlük" tutmuş, bütün bu maceralı hayatını defterine günü gününe yazmıştır. Hayrullah Bey bu defteri bulur, okur ve saklar. Hastalanınca, Feride'ye, kendisinin ölümünden sonra ara sıra teyzesinin yanına gitmesini ve verdiği kapalı bir zarfı Kamuran’a teslim etmesini vasiyet eder. Hayrullah Bey'in ölümünden sonra, Feride vasiyeti yerine getirir, kısa bir süre için teyzesinin yanına gider, zarfı Kamuran’ a verir. Zarfın içinde, Hayrullah Bey'in bir mektubu ile Feride'nin günlüğü vardır. Kamuran, mektubu ve defteri sabaha kadar okur, her şeyi öğrenir, ertesi gün yola çıkacak olan Feride'yi bir daha bırakmaz, Feride ile evlenir.


    Fahım Bey Ve Biz

    Abdülhak Şinasi Hisar


    Bursa eşrafından birinin oğlu olan Fahim Bey hayalperest bir kişiliğe sahiptir. Eğitim için İstanbul’a gelmiş, bir süre Babıâli’de çalışmıştır. Günün birinde Londra elçiliği üçüncü kâtibi olur. Bu iş kendisine o kadar önemli görünür ki Londra'nın en büyük terzisine giderek birçok elbise diktirir. Bu elbiseleri yıllarca giymek zorunda kalır.


    Fahim Bey, orta halli bir ailenin kızı Saffet Hanım'la evlenmiştir. 1908 Meşrutiyeti'nden sonra memlekette bir "özel teşebbüs" modası başlayınca, Fahim Bey de dışişlerindeki görevinden ayrılarak Bursa Ovası’nda pamuk yetiştirmeyi düşünmüş, planlar kurmuş, işi gerçekleştirmek için bir sermaye sahibi aramaya koyulmuştur. Ancak kendisine ve projesine kimseyi inandıramamıştır.


    Fahim Bey'in bundan sonraki hayatı hep bu işin peşinde koşmakla geçer. Küçük evinde yoksul, sıkıntılı bir hayat sürerken bile, büyük bir şirketin başında olmanın getireceği servet, bolluk ve mutluluk hayallerine gönlünü kaptırır. Hatta kendini bir şirket yönetimine hazırlamış olmak için, Galata'da, bir idarehane açar ve bu hayali şirket adına hayali alışverişlere girişir, defterler doldurur, mektuplar yazar, bunlara yine kendisi cevaplar verir. Olay duyulunca, Fahim Bey'in adı "deli"ye çıkar ve hayatı, bir türlü gerçekleştiremediği düşlerle sona erer.




    Ayaşlı Ve Kiracıları

    Memduh Şevket Esendal


    (Eserde, toplumunun inandığı değerlerin çöküşü bozulma ve yozlaşma anlatılmıştır. Cumhuriyet Türkiye’sindeki bir kesimi canlandıran otobiyografik bir romandır. Genel olarak roman, Ayaşlının dokuz odalı dairesindeki hayatı paylaşan insanlar arasındaki ilişkileri, değer yargılarını ortaya koyar. Kahramanları: Bankacı, Ayaşlı İbrahim Efendi, Faika, Fuat, Halide, Şefik Bey, Haki Bey, Turhan hanım, İskender Bey, Hasan Bey, Buharalı Abdülkerim Bey, İffet Hanım)


    Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ankara'da, Ayaşlı İbrahim Efendi adında biri, dokuz odalı bir apartman dairesini oda oda kiraya vermektedir. Bir köy ağasının oğlu olan Ayaşlı İbrahim, eşkıyalık, zaptiye çavuşluğu, arzuhalcilik, otelcilik gibi işlerle uğraşmış biridir. Odalarda; kadınerkek, gençihtiyar, evlibekâr çeşitli insanlar oturmaktadır. Kiracıların hemen hepsi Turhan Hanım’ın odasında kumar oynarlar. İffet, Cevat’la yasak bir ilişkiye girmiş ve zührevi bir hastalığa yakalanmıştır. Ayaşlı ise üvey kızı Faika ile birlikte yaşamakta, Faika’nın kocası ise bu durumu önemsememektedir. Bankacı bu durumdan çok rahatsızlık duymaktadır. Sonunda bütün kiracılar türlü sebepler dağılır. Ayaşlı evi toparlamaya çalışsa da başarılı olamaz. Bankacı, Hasan Bey’in kızı Selime’yle evlenir. Ayaşlı, Faika’yla başka bir eve taşınır ve bir süre sonra ölür.


    Dokuzuncu Hariciye Koğuşu


    (İlk baskısı 1930da yapılan bu eser, edebiyatımızın en çok okunan eserlerindendir. Eser, ruh tahlilleri açısından önemlidir. Aynı zamanda otobiyografik bir romandır. Bütün olayların başkahramanı olan hasta çocukla yazarın hayatı ve kişiliği pek çok yerde benzerlik göstermektedir. Eserin belli başlı kahramanları: Hasta çocuk, Nüzhet, Doktor Ragıp)


    On beş yaşında bir çocuk, yedi yıldan beri bacağındaki kemik hastalığı yüzünden hastane hastane dolaşmaktadır. İyileşmesi için, heyecansız, durgun bir hayat sürmesi salık verilir. Aksi halde ameliyat olması gerekecektir. Çocuk, sık sık gidip geldiği Erenköy'deki akrabası paşanın kızı Nüzhet'i sevmeye başlar. Nüzhet'i, Ragıp Bey adında bir doktor ister. Çocuk kıskanır, acılı, heyecanlı, bunalımlı günler yaşar; bu yüzden hastalığı azar, sonunda hastaneye yatar, ameliyat olur. Bir bacağı kesilmiş, Nüzhet ile Ragıp da evlenmiştir.


    Fatih Harbiye

    Peyami Safa


    (Eser Türk edebiyatında doğubatı meselesini ele alan değerli bir eserdir. Fatih’in doğu, Harbiye’nin batı medeniyetini temsil ettiği romanda iki medeniyet arasındaki ikilik etkileyici bir üslupla anlatılmıştır. Kahramanlar: Neriman, Şinasi, Faiz Bey)


    İstanbul’da Darülelhan’da (konservatuar)öğrencisi Neriman’la Şinasi birbirlerini yıllardır seven iki gençtir. Neriman’daki değişiklikler Şinasi’yi korkutmaktadır. Faiz Bey geleneklerine bağlı birdir. Kızının kendini Batı hayranlığına kaptırması, yetiştiği mahalleyi beğenmesi, Müslüman kültürden uzaklaşması onu da korkutmaktadır. Neriman, Harbiye barlarında tanıştığı Macit’i düşünmektedir. Macit onu baloya davet etmiştir. Ancak Neriman’ın balo için giyebileceği elbisesi yoktur. Bu konuda babasıyla tartışır. Daha sonra mektebe giderek Şinasi’ yle tartışır. Neriman, Beyoğlu’nda gezinirken Şişli’ de oturan dayısının kızlarına uğramayı düşünür. Orada Rus bir kadın vardır. Kadının kızı yeni ölmüştür. Kız önce fakir bir genci sevmiş, daha sonra lüks özentisi yüzünden varlıklı bir adamla yaşamaya başlamıştır. Fakat sevdiği genci hiç unutamamış, geri de dönemeyince intihar etmiştir. Bu hikâye Neriman üzerinde büyük bir etki bırakır. Kendini sorgular. Baloya gitmekten vazgeçer. İçi huzur doludur. Aylardır yaşadığı ikilemden kurtulur. Beyoğlu’na sırt dönmüş, Fatih’e yönelmiştir. Mücadelede kendi kültürü galip gelmiştir. Neriman, Şinasi’yle evlenir.


    Beş Şehir

    Ahmet Hamdi Tanpınar


    Tanpınar’ın en önemli denemelerinden biri olan bu eserde beş şehir anlatılmaktadır. Yazar; Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’u kendi hatıra ve yaşamı arasında derin bir sevgi ve zengin bir görüşle tasvir eder. Beş şehir den herhangi biri anlatılırken o şehrin geçmişi, şehre damgasını vuran tarihi ve efsanevi kişiler, hikâye ve menkıbeler anlatılmıştır. Yazarın gözlemleri etkileyici üslubu birleşince edebiyatımızın en değerli eserlerinden biri doğmuştur. Eser, Türk edebiyatında en kıymetli denemelerinden biridir.
     
  2. Lasey

    Lasey Admin

    Huzur

    Ahmet Hamdi Tanpınar


    1949’da basılan Huzur, Tanpınar’ın en tanınmış romanıdır. Dört bölümden oluşan kitabın her bölümü öykünün dört kahramanı olan İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz’ın adlarıyla verilmiştir. Roman bir olayı anlatmaktan ziyade kahramanların düşüncelerini ve ruh hallerini anlatma üzerine kurulmuştur. Romanda Mümtaz ve Suat’ın Nuran’a olan aşkları anlatılmaktadır.


    Mümtaz ve Nuran birbirini sevmekte ve evlenmeyi düşünmektedir. Aynı zamanda Nuran’a âşık olanlardan biri de Suat’tır. Suat ise Mümtaz’la Nuran’ın yakınlaşmasından dolayı ümitsizliğe kapılır ve intihar eder. Bundan dolayı Nuran’dan ayrılan Mümtaz’ ın dünyası da harap olmuştur.


    Kuyucaklı Yusuf

    Sabahattin Ali


    (1937’de yayınlanan bu eser, edebiyatımızda öncü bir role sahiptir. Kuyucaklı Yusuf’a kadar Türk romanının ana konusu batılılaşma problemidir. Bu eserle birlikte ezilen köylü ve toplumsal yapının aksayan yönleri ilk defa içerden bir gözle ele alınmıştır. Kahramanlar: Yusuf, Muazzez, Kaymakam, Şahande Hanım, Şakir)


    Yusuf, fakir bir gençtir. Kasabanın kaymakamı ona acımış ve onu evlat edinmiştir. Yusuf’un babası köyü basan haydutlarca öldürülmüştür. Kaymakamın Muazzez adında bir kızı vardır. Yusuf bu kızla birlikte büyür. Kaymakamın karısı ve Yusuf’ un üvey anası Şahende Hanımdır. Zaman zaman Yusuf’a kötülük yapmaktadır. Yusuf Muazzez’e karşı ilgi duymaktadır. Bir gün Muazzez’le birlikte bayram yerine giderler. Şakir adındaki zengin fakat ahlaksız bir genç Muazzez’e laf atar. Yusuf onu orada döver. Her şeyi elde etmeye alışkın olan Şakir, Muazzez’i de elde etmek ister. Kaymakama tuzak kurarak kumar yoluyla onu borçlandırır. Bu şekilde Muazzez’i elde emek ister. Yusuf bakkaldan borç alarak kaymakamın borcunu kapatır. Muazzez de bu kez bakkalla evlenmek zorunda kalır. Şakir en büyük rakibi olan bakkalı öldürür. Şahende Hanım da Muazzez’in Şakir’le evlenmesini istemektedir. Yusuf ile Muazzez başka bir köye kaçar ve evlenirler. Kaymakam bu duruma çok sevinir.


    Zamanla Şakir kasabaya yeni atanan kaymakamı da yanına alarak Yusuf’u gezici köy tahsildarlığına gönderir. Şahende Hanım, Yusuf’un yokluğunda evinde içki ve eğlence partileri düzenler. Kızı Muazzez’i de fuhşa düşürür. Bunu duyan Yusuf, kaymakamı, Şahende’yi ve Şakir’i öldürür. Karısı da yaralanır ve ölür. Yusuf karısını gömer ve ortadan kaybolur.


    Esir Şehrin İnsanları

    Kemal Tahir


    (Eser, 1956 yılında yayınlanmıştır. Edebiyatımızda Milli Mücadeleyi anlatan önemli eserlerden biridir.

    Romanda ülke meselelerine duyarsız kalmış bir aydının bilinçlenmesi ve ülke meselelerine duyarlı hale gelmesi anlatılır. Eserin belli başlı kahramanları: Kamil Bey, Nermin, Nedime Hanım)


    İspanya’da yaşayan Kâmil Bey ve ailesi ülkeye dönerek Bağlarbaşı’ndaki köşke yerleşirler. Osmanlının çöküş yıllarıdır. Kamil Bey, eşi Neriman Hanım ve kızları Ayşe, Batı kültürünü çok iyi tanımasına rağmen kendi kültürlerine yabancılaşmış kişilerdir. Kamil Bey, arkadaşı Ahmet’in aracılığıyla Nedime Hanım’ın çıkardığı Karadayı gazetesinde çalışmaya başlar. Nedime Hanım, Milli Mücadele yanlısıdır. Kamil Bey bu sayede Anadolu’nun sorunlarıyla ilgilenmeye başlar. Nedime Hanım ve arkadaşları işgal güçlerinin Anadolu’ya saldırı planını ele geçirirler ve bunu Anadolu’ya iletme görevini Kemal Bey’e verirler. Kemal Bey yakalanır. Sorguya alınır. Kendisine paşa olduğu için ceza verilmeyeceği; sadece Nedime ve arkadaşlarının neler yaptıklarını anlatması istenir. Kemal Bey, Milli Mücadele yanlısı Nedime’yi ele vermek istemez. Böylelikle sorumsuz bir aydın olmaktan sorumlu bir aydın olmaya doğru yol alır. Kemal Bey yaşadığı bu değişimden dolayı mutludur.


    Devlet Ana

    Kemal Tahir



    (Eserin kahramanları: Devlet Hatun(Bacı Bey), Notüs, Nilüfer, Lotüs, Orhan Gazi, Şeyh Edebali,)

    Yazar bu eserde kuruluş sürecindeki Osmanlı toplumunu ve yönetim sistemini anlatmıştır. Devlet Ana, Osmanlı kurulmadan önceki Anadolu’nun görünümünü ve Anadolu insanının özlemlerini analtırken onların güçlü güvenli adaletli bir devlete duyduğu ihtiyacı da açığa çıkarmaktadır. Yazarın en önemli eseri olarak kabul edilen roman, onun

    düşünce dünyasını yansıtan eserlerden biridir. Türk Dil Kurumu Ödülünü kazanan yapıt, edebiyat dünyamızda birçok tartışmayı da açmıştır.


    Eskicinin Oğulları

    Orhan Kemal


    (1962’de yayınlanan romanda bir ailenin dramı ve toplumsal şartların onlar üzerindeki etkisi anlatılmaktadır. Ailenin bu şartlara mahkûm oluş sebepleri, ezilmişlikleri sorgulanır. Eserin belli başlı kahramanları: Eskici, Ali, Mehmet)


    Önceleri varlıklı biri olan topal eskici, oğulları Ali ve Mehmet’le birlikte ayakkabı tamirciliği yapmaktadır. Kazandığı para onlara yetmemektedir. Bir gün tam karşıya aynı işi yapan bir dükkân daha açılınca işi iyice kırılır. Ali ve Mehmet bu durumda babalarına karşı gelerek pamuk işçiliği yapmak isterler. Zor da olsa aile ikna edilir ve pamuk tarlasına gidilir. Bin türlü zahmete katlanarak işçilik yaparlar. Günlerce çalışmalarına rağmen avansı bile karşılamayan pamuk toplamışlardır. Üstelik sıtma hastalığı da yaygınlaşmıştır. Bu arada eskicinin kızı ile şoför Ünal arasında bir yakınlaşma başlar. Eskici Ünal’la birlikte tekrar dükkânı açmak için şehre dönerler. Ali, Mehmet ve ailenin diğer fertleri tek kelimeyle perişandır. Paraları tükenmiştir. Sıtmanın amansızlığı onları mahvetmiştir. Diğer işçilerden birinin kızı olan Zeynep, onlara yardım eder. Zeynep ile Ali arasında bir aşk başlamıştır.


    Bir gün Ali hastalıktan, eskicinin dükkânının önüne yığılıverir. Bu durum eskiciyi çok üzer. Dükkânını satarak Ali’nin ve Mehmet’in iyileşmesi için harcar. Ünal ve Zeynep fabrikada işe girer ve roman sona erer.


    Kayıp Aranıyor

    Sait Faik Abasıyanık


    (Yazarın iki romanından biri olan eser, 1953’te yayınlanmıştır. Roman, Sait Faik’in hikâyeci kişiliğini yansıtmaktadır. Dolayısıyla romandan ziyade küçük hikâyelerin toplandığı bir eseri andırmaktadır. Sait Faik, eserde günlük yaşamın bazı kesitlerini şiirsel bir üslupla sunmaya çalışmıştır. Eserin belli başlı kahramanları: Nevin, Cemal, Özdemir, Konsolos Vildan Bey, Biletçi çocuk, Kamarot İrfan )


    Nevin, Konsolos Vildan Beyin kızıdır. Eğitimli, kültürlü bir kızdır. Mahallede rahat davranışlarıyla tanınır, bundan dolayı kimse tarafından yargılanmaz.

    Cemal bir halk çocuğudur. Nevinle arasında yakınlık vardır. Ancak her ikisi de evlilikleri için ailelerinin iznini alamayacaklarını bilmektedirler. Nevin, Özdemir Beyle evlidir. Özdemir Bey, gazetecidir. Bir gün hasta olduğunu söyleyerek işe Nevin’i gönderir. Nevin işi erken bitirip eve döndüğünde Özdemir’in Amerikalı bir arkadaşıyla kendisini aldattığını görür ve boşanmaya karar verir. İstanbul’a döner. Bir tiyatro kurmaya çalışır ancak başarılı olamaz. Cemal ile aralarındaki aşk iyice alevlenir. Nevin’in annesi evliliklerine müsaade etmeyince Nevin Ankara’ ya gidiyorum diye evden çıkar ve bir daha haber alınamaz. Babası çok üzülür. Yıllarca gazetelere kayıp aranıyor ilanı verir.


    Aganta Burina Burinata

    Halikarnas Balıkçısı


    (1945 yılında yayınlanan roman, genel anlamda yazarın sanat anlayışını yansıtır. Romanda deniz sevgisi, denizin çekiciliği, denizcilerin yaşadığı zorluklar, güzellikler genel olarak denizdeki yaşam bir kahraman vasıtasıyla anlatılmaktadır. Eserde deniz, bir başkahraman gibi işlenmiş, bu yüzden yayınlandığı zaman çok ilgi görmüştür. Eserin belli başlı kahramanları: Mahmut, Süleyman Kaptan, Kirpi Halil, Fatma, Hakkı Reis, Ayşe)


    Mahmut, Süleyman kaptanın oğludur. Süleyman Kaptan bir deniz kazasında kardeşi Davut’un ölümüne sebebiyet verdiği için çok üzülmekte ve Mahmut’un bir denizci olmasını istememektedir.

    Bundan dolayı Mahmut’u Kirpi Halil’in yanına çırak olarak yerleştirir. Mahmut burada herkesle dost olur. Kirpi Halil, denizi çok sever ve Mahmut’a deniz hikâyeleri anlatır. Mahmut aynı zamanda mahalle mektebine devam eder; ancak okulu sevmemektedir. Ödevlerini yapamaz, daima dayak yer. Fatma bu duruma çok üzülür. Bir gün Mahmut, babasının uzun bir sefere gitmesini fırsat bilerek amcasının gemisinde çalışmaya başlar. Bir süre sonra geminin battığını ve babasının öldüğünü haber alır. Ailesinin geçimini sağlamak Mahmut’un üzerine kalmıştır. Bir süre sonra annesi de vefat eder. Mahmut, denizi sevmiştir. Ancak memleketini de özlemekte, Fatma ile evlilik yapmayı düşünmektedir. Mahmut memleketine döner; ancak çok şey değişmiştir. Fatma’yı arar. Fatma bir kaza sonucunda gözünü kaybetmiştir. Mahmut’la evlenmek istemez, bir sabah köyden kaçar. Mahmut, Zeynel Ağa’nın kızı Ayşe ile bir daha denize dönmemek şartıyla evlenir. Huzurlu bir hayata kavuşmuştur. Ancak bu yaşam Mahmut’u tatmin etmez. Bir gün her şeyi geride bırakarak bir daha dönmemek üzere gerçek sevgilisinin kollarına atar kendini. Denizin kollarına.