Mümin Tövbekardır " Her Ademoğlu hata eder. Hata edenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir." ( Tirmizi, Sıfatü'l-Kıyame, 39) Tövbe, "geri dönmek, pişman olmak, nedamet duymak, günahları terketmek, hataları itifak etmek, bir daha yapmamaya karar vermek ve Cena-ı Hakk'a yönelip affedilmek"tir. İstiğfarsa "Allah'tan mağfiret dilemek, kusurların affedilmesini talep etmektir. Hadiste de ifade edildiği gibi her insan hata yapabilir. Peygamber dışında günahsız bir insan düşünülmez. Elbette günaha düşmemek için gayret etmek en büyük fazilettir. Fakat asıl fazilet, kişinin yaptığı günahtan pişmanlık duyarak tövbe edebilmesidîr. Ayrıca günahlardan dolayı tövbe etmek, erkek kadın her müslümana farzdır, herkes için geçerlidir. Tövbe, Hz. Adem (a.s)'den bizlere miras kalmıştır. Peygamberlerin bile zelle ve hatadan salim kalmadıkları, hatalarından dolayı ağlayarak tövbe ettikleri haber verilmektedir. Buna göre insan, her halükârda tövbe etmelidir. Fahr-i Kainat Efendimiz, " Gerçek şu ki bazan kalbime gevşeklik çöküyor, gaflet geliyor, bundan dolayı ben de günde yüz defa istifar ediyorum" (Müslim, Zikir, 41) diye buyurmuş ve bizlerin tövbeye davet ederek şöyle seslenmiştir : Ey insanlar! Rabb'inize tövbe edin. Muhakkak ki ben günde yüz defa tövbe ediyorum. (Müslim, Zikir, 42 Ebu Davud Vitir, 26; İbn Mace, Edeb, 57) Görüldüğü üzere Efendimiz (s.a.v.), "Ey insanlar!" diyerek bütün insanları tövbe ve istiğfara davet ediyor . Hatta İbn Ömer'in (r.a) şöyle dediği rivayet edilir: "Bizler bir tek mecliste Resulullah'ın yüz defa, ' Allah'ım! Beni bağışla ve tövbemi kabul et. Muhakkak ki sen tövbeleri kabul eden ve çok merhametli olansın! dediğini sayardık." ( Buhari, el-Edebü'l-Müfred, nr.618) Evet, Hz. Peygamber (s.a.v.), hiç günahı olmadığı halde her gün bu kadar tövbe ediyorsa, günahlara boğulmuş olan bizler binlerce defa tövbe ve istiğfar etmemiz gerekmez mi? Resûl-i Ekrem (s.a.v) günahların insana ne denli zarar verdiğini ve tövbenin ne kadar faydalı olduğunu şu hadisi ile beyan etmektedir: "Mümin bir günah işlediği vakit, kalbine siyah bir nokta, bir leke vurulur. Şayet tövbe eder, istiğfarda bulunursa kalbi cilalanır. Yani bu leke silinir, yeniden kalbi parlar. Eğer tövbe etmez, isyana devam ederse siyah lekeler kalbi kaplayıncaya kadar artar. İşte bu, Allah Teala'nın 'Asla öyle değil, fakat onların yapmış olduğu günahlar kalplerini iyice kaplamıştır' (Mutaffifin83/14) ayetinde anlatılan, kalbin kapanması ve günahla örtünmesidir." ( Tirmizi, Tefsir,83;İbn Mace; Zühd, 29 nr.4244) İşte böyle bir kalp, ancak tövbe ve istiğfarla temizlenebilir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her derdin bir devası vardır, günahların devası da istiğfardır. (Hakim, el- Müstedrek, 4/242.) Evet, insan günahtan sonra hemen tövbe etmelidir. Çünkü tövbeyi geciktirmek de ayrı bir günahtır. Tövbe kapısı herkese açıktır. Cenab-ı Hak, bütün insanların tövbe kapısına davet etmektedir. Kendisine gitmemizi istemektedir. Girdiğimiz yalnış yoldan dönmemizi emir buyurmaktadır. Zira O, kullarına karşı çok şefkatli, pek merhametlidir. Yüce Mevlamızı bizi tövbeye davet bile affedeceğini müjdelemektedir: "De ki: Ey kendilerine kötülük edip haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edendir. Rabb'inize tövbe ederek O'na yönelin. Size azap gelip çatmadan evvel O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez" (Zümer 39/53-54). Hatta günahlarımızın sevaba tebdil edeceğini buyuruyor: "Tövbe edip iyi amel işleyenler var ya Allah Onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah Gafur ve Rahimdir" (Furkan 25/70).