Tesmiye İslam dininin özünü, Hz. adem’den bu tarafa devam eden tevhid inancı teşkil ettiğinden, bunun tabii gereği olarak her türüyle şirke karşı amansız bir mücadele verilmiştir. Bunun günlük hayatla ilgili bir sonucu da, hayvanların kesimi esnasında Allah’tan başkasının isminin anılmasının veya hayvanın Allah’tan başkası adına kurban olarak kesilmesinin ve bu şekilde kesilen hayvanın etinin yenmesinin yasaklanmış olmasıdır (el-Bakara 2/173; el-Maide 5/3). Kur’an’da haram kılındığı bildirilen dört tür yiyecekten biri de (meyte, akıtılmış kan ve domuz etinden sonra) Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlardır (el-Bakara 2/173; el-Maide 5/3; el-En‘am 6/145; en-Nahl 16/115). Bu ifadeyle ilk planda putlar adına kesilen ve putlara kurban edilen hayvanlar kastedilmekte, Allah’tan başka varlık ve güçlere kutsallık atfedilmesine ve boyun eğilmesine karşı çıkılarak tek ve yegane yaratıcının Allah olduğu ve yalnız ona ibadet edileceği fikri hakim kılınmak istenmektedir. Hayvanın Allah’tan başkası adına kesilmesi yasağını da, İslam’ın tevhid inancını korumada ve şirki önlemedeki bu titizliği çerçevesinde anlamak gerekir. Müslümanların hayvanı keserken Allah’ın adını anmalarının şart olup olmadığı veya hangi ölçüde şart olduğu ise İslam hukukçuları arasında tartışmalıdır. Konuyla ilgili olarak Kur’an’da “Eğer Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine O’nun adı anılarak kesilenlerden yiyin” (el-En‘am 6/118) ve “Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin” (el-En‘am 6/121) buyurulur. Ancak bu ayetlerde kastedilen hususun Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların yenmesini yasaklama ve müslümanın hayvanı Allah adına kesmesi ilkesi mi yoksa hayvan kesilirken Allah adının yani besmelenin telaffuz edilmesi mi olduğu tartışmalıdır. Zahirîler her halükarda besmeleyi şart gördüklerinden hayvanı keserken besmeleyi unutan veya kasten terkedenin kestiğinin yenmeyeceği görüşündedirler. Başta Hanefîler ve Malikîler olmak üzere fakihlerin çoğunluğu ise yukarıdaki ayetlerin lafzını da esas alarak hayvanın kesimi esnasında, unutulmadığı takdirde, besmeleyi şart olarak görür ve besmelenin kasten terkedilmesi halinde o hayvanın etinin yenmeyeceğini ifade ederler. Unutanın hükmen besmeleyi söylemiş sayılması Hz. Peygamber’in “Ümmetimden yanılma, unutma ve zorla yaptıklarının sorumluluğu kaldırılmıştır” (Buharî, “Hudûd”, 22; Ebû Davûd, “Hudûd”, 17) hadisi sebebiyledir. Başta İmam Şafiî olmak üzere bir grup İslam hukukçusu ise müslümanın hayvanı daima Allah adına keseceği, hayvanı keserken besmelenin farz ve şart olmayıp sünnet olduğu, ilgili ayetlerde putlar için kesilen hayvanlardan veya kendiliğinden ölen (meyte) hayvandan söz edildiği, bu sebeple hayvanı keserken besmeleyi kasten terkeden müslümanın kestiğinin de yeneceği görüşüne sahip olmuştur. Delil olarak da Hz. Peygamber’in müslümanın daima Allah adına kestiği, Allah’ın adını ansa da anmasa da kestiğinin helal olduğu (Zeylaî, Nasbü’r-raye, IV, 183), keserken besmelenin söylenip söylenmediğinin bilinmemesi durumunda besmele çekip bu hayvanın etinden yenebileceği (Buharî, “Tevhîd”, 13; “Zebaih”, 21; Ebû Davûd, “Edahî”, 13, 19) yönündeki hadislerini esas alırlar. Bununla birlikte Şafiîler’de de hayvanı keserken besmeleyi terketmek mekruhtur. Tesmiye (Allah’ın adının anılması) veya besmele şartından maksat, hayvanın kesimi esnasında kesen kimsenin Allah’ın adını anmasıdır. “Bismillahi Allahü ekber” demesi müstehap görülmüştür. “Bismillah” demesi veya Allah’ın diğer isimlerinden birini dua maksadıyla olmaması şartıyla anması yeterli görülmüştür.