Tarikatlardaki tesbihat ve zikir sayısı neye dayanılarak tespit edilmiştir? Tasavvufta hedef, kalbi gafletten uyandırıp Allah Azze ve cele'ye bağlayarak ebedi huzuru elde etmektir. Bunun en önemli yolu, kalbi sürekli zikirle meşgul etmektir, bu ise ancak belli bir manevi yolu takip ederek öğrenilebilecek zor bir süreçtir. Zira şeytan daima bizi dünya ile meşgul etmeye ve Allah’tan gafil kılmaya uğraşmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de pek çok yerde Allah Teala’nın zikr edilmesi (hatırlanması) emredilmiştir. Hatta Allah Teala kendisini zikredeni zikredeceğini bildirmiş ve “Siz beni zikredin; ben de sizi zikredeyim.” (Bakara, 152) buyurmuştur. Kur’an-ı Kerim’e göre akıllı ve uyanık olanlar her durumda Allah Teala’yı zikredenlerdir: “O gerçek akıl sahipleri, ayakta (yürürken) otururken ve yanları üzere yatarken (bütün hal ve zamanlarında) Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler.” (al-i İmran, 161) Bu konuda pek çok hadisi şerifte varid olmuştur. “Kulum beni zikrettiğinde, ben onunla beraberim. Kulum beni gizlice içinden zikrederse, ben de onu özel olarak zatımla zikrederim. O beni bir topluluk içinde zikrederse, ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde (meleklerimin arasında) zikrederim.” Bu ayetler ve hadislerde yapılacak zikir miktarı açık olarak belirtilmemiştir, tarikat kurucusu büyük Allah dostları mezhep imamlarının fıkıh konusunda yaptıklarını maneviyat sahasında yapmışlar ve Peygamber Efendimiz’in manevi hayat ile ilgili söz ve amellerini Kur’an ışığında değerlendirerek bize değişik reçeteler sunmuşlardır, zaman ve zemine göre insanı Allah Teala’ya yaklaştıracak zikir çeşitleri ve miktarını tespit etmişlerdir. Bir örnek vermek gerekirse Peygamber Efendimiz günde en az yetmiş; bir diğer rivayete göre de en az yüz kere istiğfar çektiğini yani estağfirullahel azim dediğini bize bildirmiştir. Hemen her tarikatta istiğfar çekmek virdin bir parçasıdır. Yine Peygamber Efendimiz kendisine sık sık selat u selam getirmemizi müminlere tavsiye etmiştir. Bundan dolayı bütün tarikatlarda Hz. Peygamber’e selat u selam getirmek virdin önemli bir parçası olmuştur. Keza Hz. Peygamber lezzetleri yok eden ölümü çokça düşünmemizi tavsiye eder. Buradan yola çıkarak Nakşiler her seher vakti Rabıta-i mevt (ölüm tefekkürü) yaparlar. Şüphesiz bu zikir ve virdleri bir Müslüman hiçbir tarikata girmeden de yerine getirebilir, ama düzenli şekilde bunları yerine getirmek ancak belli bir manevi yolun reçetesini takip etmekle olur. Tarikat takva yolu olduğu için yani Hz. Peygamber’in her tür hal ve sözlerine uymak olduğu için sufiler aynı şekilde teheccüd, kuşluk ve evvabin namazı gibi maalesef bugün neredeyse ismini bile unuttuğumuz namazları günlük hayatın bir virdi gibi görmüşler ve müritlerden bunları yerine getirmelerini istemişlerdir.