Tekvir Suresi Hakkında Bilgi (سورة التكوير) Kur’an-ı Kerim’in seksen birinci suresi. Mekke döneminin ilk yıllarında nazil olmuştur. Buhari ve Tirmizi’nin el-CamiǾu’ś-śaĥiĥ’lerinde “İze’ş-şemsü küvvirat” adıyla geçer. Bazı kaynaklarda sadece “Küvvirat” ismiyle de anılır (Buhari, “Tefsir”, 81/1; Tirmizi, “Tefsir”, 74; alusi, XXX, 355). Yirmi dokuz ayet olup fasılası “ت، س، م، ن” harfleridir. Kıyametin kopmasını ve Kur’an’ın vahiy ürünü oluşunu konu alan Tekvir suresinde Allah tarafından konulan tabiat kanunlarının değiştirilerek güneşin, yıldızların, dağların, denizlerin, vahşi hayvanların tersine çevrileceğine temas edilir; ardından büyük hesap gününün kısa tasviri yapılır ve o gün kişinin ebedi hayat için önceden neler hazırladığının bilincinde olacağı belirtilir (ayet: 1-14). Tabiatın işleyişine dair birçok ayette görüldüğü üzere yıldızların çeşitli görünümlerdeki seyrine, kararmaya yüz tutan geceye ve ağarmaya başlayan sabah vaktine yemin edilerek Kur’an’ın vahiy eseri olduğu ifade edilir, onun değerli ve itibarlı bir elçi (Cebrail) tarafından Resulullah’a getirildiği bildirilir. Ardından “arkadaşınız” diye nitelendirilen Hz. Muhammed’in inatçı inkarcıların iddia ettiği gibi bir mecnun olmadığı, gayb alemine ait gerçekleri gizlemediği, bildirdiği tebliğin şeytandan gelmediği vurgulanır (ayet: 15-25). Surenin son dört ayeti, “Bu açık gerçeklere rağmen siz nereye gidiyorsunuz?” sorusuyla başlar ve Kur’an’ın doğru yola girmek isteyen herkes için bir uyarıcı ve öğütçü olduğu vurgulanır; ancak doğru yola girme talebinin ilahi irade doğrultusunda yapılmasının şart koşulduğu belirtilir. Rivayete göre, surenin son ayetlerinde dileyen kimsenin doğru yola girebileceğinin ifade edilmesi üzerine Ebu Cehil, “Bu husus kendi isteğimize bağlıdır, uygun görürsek bu yola gireriz, görmezsek girmeyiz” demiş, bundan dolayı surenin ilahi iradeyle ilgili ayeti inmiştir (Taberi, XXX, 105; Ebü’l-Fida İbn Kesir, VII, 230). Tekvir suresinde kelimelerin ve cümlelerin sıralanışıyla ayet sonlarındaki seciler kulağa hoş gelen sesler taşırken fesahat ve belagat açısından da üstün bir hakimiyet hissedilir. Surede aynı dönemde nazil olan diğer surelerde görüldüğü gibi insana sorumluluk duygusu veren ahiret hayatına vurgu yapılır. Gayb alemine ait bu hayatın mevcudiyetini haber veren Hz. Muhammed’in Hak elçisi, tebliğlerinin de vahiy ürünü olduğu bildirilir. Tekvir’den sonra gelen İnfitar ve İnşikāk sureleri de hem isimlerinin manası (“Gök yarılıp tabiatın düzeni bozulduğu zaman ...”) hem de muhtevaları bakımından Tekvir suresine benzer. Abdullah b. Ömer’den rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber, “Kıyamet gününü çıplak gözle müşahede eder gibi görmek isteyen kimse ‘İze’ş-şemsü küvvirat’, ‘İze’s-semaü’nfetarat’, ‘İze’s-semaü’nşekkat’ surelerini okusun” buyurmuştur (Müsned, II, 27; Tirmizi, “Tefsir”, 74). Vahyin insanlara ulaşmaya başladığı dönemlerden itibaren dine karşı ilgi duymayan kişilerin en önemli sorunu ahiret hayatını inkar etmeleri ya da ahiret gününe inanmakla birlikte vukuunu çok uzak gördüklerinden davranışlarının uhrevi sorumluluğunun farkına varmamalarıdır. Bu sebeple Kur’an’da ve hadislerde Allah’a ve ahiret gününe iman etmenin önemine çokça vurgu yapılmaktadır. Abdullah b. Abbas’tan nakledildiğine göre Hz. Ebu Bekir, Resulullah’a erken sayılacak bir yaşta saçlarına ak düşmesinin sebebini sorunca Resulullah, “Beni Vakıa, Amme yetesaelun ve İze’ş-şemsü küvvirat sureleri ihtiyarlattı” demiştir (Heysemi, VII, 37; bk. İbrahim Ali es-Seyyid Ali isa, s. 343). Tekvir, önceki peygamberlere verilen Tevrat, Zebur ve İncil’in fazilet açısından Kur’an’daki karşılıklarından başka Resul-i Ekrem’e has olmak üzere inzal edilen “mufassal” surelerdendir (a.g.e., s. 224-225). Hz. Peygamber’in zaman zaman namazların birinci rek‘atında Duhan, ikinci rek‘atında Tekvir suresini okuduğu bilinmektedir (a.g.e., s. 307). Bazı tefsir kitaplarında yer alan, “Allah, İze’ş-şemsü küvvirat suresini okuyan kimseyi amel defterlerinin açıldığı kıyamet gününde mahcup olmaktan korur” mealindeki hadisin (Zemahşeri, VI, 328; Beyzavi, IV, 390) mevzu olduğu belirtilmiştir (Zemahşeri, I, 684 [naşirin notu]; Muhammed et-Trablusi, II, 726). Cemaleddin Ayyad surenin tefsirine dair bir eser yazmıştır (Tefsirü’l-Ķurǿan-suretü’t-Tekvir, Kahire 1389). Tekvir suresiyle daha sonra gelen üç sure arasında kelime dizilişi, ses yapısı ve kompozisyon açısından tam bir uyumun bulunduğu belirtilmektedir (Michel Cuypers, “La composition rhétorique des sourates 81 à 84”, AIsl., XXXVII [2003], s. 91-135).