Tefekkür nedir, nasıl yapılır? Tefekkürle ilgili ayetler

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Adile tarafından 10 Şubat 2022 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Tefekkür Nedir? Nasıl Tefekkür Edilir?

    Tefekkür kelimesinin kökü, ‘’Fikr’’ kelimesinden gelmektedir. Fikr, düşünmek ve hatırlamak manalarına gelmektedir.
    Fikr, bilgiyi bilinene doğru sevk eden güçtür. Tefekkür ise,bu gücün akıl bakış açısına göre hareket etmesidir. Fikr,işlerin hakikatine ulaşmak için onları irdelemek ve araştırmaktır.

    Tefekkür, düşünmek demektir. İnsanı diğer varlıklardan farklı kılan en önemli özelliklerdendir. Tefekkür, Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette zikredilmektedir. Bu ayetlerde, tefekkür teşvik edilmiş ve tefekkür edenler övülmüştür. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
    ‘‘Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette
    ibretler vardır. Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin
    yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş
    azabından koru" derler.‘‘
    (Âl-i İmrân suresi, 190-191. ayetler)

    Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
    ‘’Bir saatlik tefekkür, altmış senelik ibadetten daha hayırlıdır.’’ (Keşfu’l-Hafâ, Aclunî, C.1, sh.370) Tefekkür, gafleti giderir ve suyun ekin yetiştirmesi gibi, kalbe Allah korkusunu çeker. Kur’an-ı Kerim de; göklerin ve yerin, varlıkların farklı farklı yaratılışı ve bütün bunların insanın hizmetine verilmesi ve geçmiş ümmetlerin kıssaları üzerinde düşünülmesi istenmektedir. Bunlar üzerinde düşünen insan gerçeğe ulaşır. Çünkü tefekkür eden; aklını kullanır, düşünüp aklını kullanan kevni ve kitabi delillerden öğüt alır. Düşünen, aklını kullanan ve öğüt alan insan Allah’ı bilir, O’na iman eder ve verdiği sayısız nimete şükreder. Tefekkürün çeşitli şekilleri vardır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

    1. Allah’ın Zatı üzerinde tefekkür:

    Bu tefekkür çeşidi peygamberler tarafından yasaklanmıştır. Çünkü insan buna güç yetiremez. Akıl, Allah’ın zatını kavramaktan acizdir. Nitekim Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
    ‘’Allah’ın nimetleri üzerinde düşünün; fakat Allah’ın zatı hakkında düşünmeyin.’’ (Keşfu’l-Hafâ, Aclunî, C.1, sh. 371)

    2. Allah’ın sıfatları üzerinde tefekkür:

    Bu,Yüce Allah’ın ilim, kudret, rahmet, ihata(kuşatma)...gibi sıfatları üzerinde düşünmektir ki buna ‘’Murakabe’’ denir. Ayet-i kerimelerde: ‘’İyi bil ki O, her şeyi kuşatmıştır’’ (Fussilet suresi, 54. ayet) ‘’Ve O, kullarının üstünde yegane kudret ve tasarruf sahibidir’’ (t 7 En’am suresi, 61.ayet) buyurulmaktadır.
    Resulullah (s.a.v.) de şöyle buyurmaktadır:

    ‘’İhsan, senin Allah’ı görüyormuş gibi, O’na ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da, şüphesiz ki O, seni görmektedir.“ (8 Riyâzü’s-Salihin, C.1, Sh.297)

    3. Allah’ın fiilleri üzerinde düşünmek:

    Mü’min, yağmurun yağmasını, otların, çeşit çeşit meyvelerin bitmesini ve benzeri tabiat olaylarını düşünerek Allah’a minnet duygusuyla şükreder. Kur’an-ı Kerim’de:

    ‘‘Daneler, bitkiler, sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye yağmur yüklü yoğun bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık‘‘(Nebe’ suresi, 14-16. ayetler) buyurulmaktadır.

    4. Allah’ın günleri üzerinde tefekkür:

    Bu çeşit tefekkür; Allah Teala’nın, geçmişte bazı kavimleri nasıl yüceltip, bazılarını nasıl alçalttığını düşünmek şeklinde olur. Nitekim Allah Teala Hz. Musa’ya:

    ‘‘…Onlara Allah’ın günlerini hatırlat!‘‘ (İbrahim suresi, 5. ayet) buyurmuştur. Çünkü; önceki kavimlerin helak edildikleri zamanı ve sebeplerini düşünerek ibret almak, nefsin dünyaya bağlanmasını engeller.

    5. Ölüm ve Ahiret üzerinde tefekkür:

    Mü’minin, ölüm ve ölümden sonraki ahiret hayatı üzerinde düşünmelidir. Çünkü Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
    ‘‘Lezzetleri altüst eden ölümü çokça hatırlayınız.‘‘ (Tirmizî, Kıyâmet 26) Ölüm ve ötesini hatırlamak, insanın muhasebe yapmasını ve amellerinin durumunu gözden geçirmesini sağlar. Hayır ve şer ne işlemişse onlarla başbaşa kalacağını, onlar karşılığında göreceği karşılığı düşünmeye sevkeder. Bu da nefsin dünyaya bağlanmasını engeller. Ebedi hayata hazırlık yapmaya insanı sevkeder.

    Tefekkür ibadettir ve her anında ibretler vardır. Çünkü tefekkür sevap ve günahın aynasıdır. Tefekkür aynı zamanda hayırlı işlerin öncüsü ve cennetin anahtarıdır. Havariler Hz. isa (a.s.)‘a: ‘‘Ey Allah’ın peygamberi! Yeryüzünde senin benzerin var mıdır?‘‘ diye sordular. Hz. isa(a.s.): ‘‘Konuşması zikir, susması fikir, bakışı ibret olan benim gibidir‘‘ buyurdu. Büyük velilerden Hasan-ı Basri şöyle demiştir: ‘‘Sözü hikmet olmayanın konuşması boştur, susması tefekkür olmayanın yanılması gaflettir, bakışı ibret olmayanın lehviyatı (boş şeylerle uğraşması) çok büyüktür.‘‘

    Yeryüzünde kibir ve gururla haksızlık edenler, Yüce Allah’ın kudretini göremedikleri gibi tefekkürden mahrumdurlar. Bu gibiler hakkında Kur’an‘da çok ağır tehditler vardır. Tefekkür etmeyen, hayvandan farksızdır. İnsanlar, Allah’ın azamet ve kudretini düşünmüş olsalar; haksızlık yapmaz, zulüm yoluna sapmazlardı.
    Sahabeden Ebu’d-Derda(r.a.)‘ın annesine:
    -‘‘Ebu’d-Derda’nın en üstün ameli ne idi?‘‘ diye soruldu. Annesi şöyle cevap verdi;
    -‘‘Devamlı tefekkür eder, Allah’ın kudret ve azametini, büyüklüğünü düşünür ve her şeyden ibret alırdı.‘‘ Tefekkür, Hikmetle,İbretle ve Hizmetle bakmaktır.

    Hikmetle tefekkür iki yönlüdür. Birincisi, gözle görmektir, yani fizikidir. Bu noktada, tefekkürün penceresi gözdür. İkincisi, akıl ve kalp ile görmek ve düşünmektir. İbretle tefekkür, nimete sahip olanın, nimetten mahrum olana bakarak ibret almasıdır. Gözü görenin, görmeyenden ibret alması gibi… Hizmetle tefekkür ise, insanı hizmete sevkeden tefekkürdür. Bütün mahlukata şefkat ve hizmet
    etmek anlayışıdır. Ancak, insana aksiyon (hareket-amel) kazandırmayan düşünceler, tefekkür değil, vakit
    öldürmektir... Aldanıştır... Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

    ‘Kur’an üzerinde düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üstünde kilitler mi var?‘‘ (Muhammed suresi, 24. ayet)
    Bir toplum için en büyük tehlikelerden birisi de düşünememeleri ve tefekkür etmemeleridir. Oyuna, eğlenceye dalarak ahireti unutmaları, sorumluluklarının farkına varmamaları,vurdumduymaz ve nemelazımcı hale gelmeleridir. Bundan daha beteri de, Kur’an ve sünnete göre düşünmemektir. Bugün ümmetin büyük çoğunluğu, kültür emperyalizminin etkisyile Müslümanca düşünce yapısından uzaklaştırılmıştır.

    Kur’an ve sünnet esaslarına göre düşünme ve amele yönelme rağbet görmemekte, konjöktüre ve nefsin arzularına göre düşünce yapısı ön plana çıkmaktadır. Bunun sonucu olarak; zulme ve zalimlere destek olunmakta, bu sebeple Müslümanların yaşadığı coğrafyada zulüm, kan ve gözyaşı artarak devam etmektedir. İslam alemi, yangın yeri gibi. Her yerde yangın var. Bu yangında
    mü’minlerin feryadı arşa yükselmekte, ama bu feryada ümmetin çoğu kulak tıkamakta, görmezden gelmekte ve oyun-eğlencesine devam etmektedir.

    Hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmeyecek, hep hakkı üstün tutacak, İslam‘ın izzetini yaygınlaştıracak, ümmeti zilletten kurtaracak, maneviyat mimarı, muhabbet insanı olacak, her hayra koşacak, cihad aşk ve şevkiyle dolu, davasının şuurunda yiğitler olmalıyız.
    Resulullah (s.a.v.)‘in şu mübarek fermanını hiçbir zaman unutmayalım:
    ‘‘İki haslet vardır ki; onlardan daha üstün bir şey yoktur.Bunlar: Allah’a inanmak ve Müslümanlara faydalı olmaktır. İki haslet de vardır ki onlardan daha kötü bir şey yoktur. Bunlar: Allah’a eş koşmak ve Müslümanlara zararlı olmaktır.‘‘ (Münebbihât, İbn Hacer el-Askalâni, sh.8)

    Alınacak Dersler:
    1. Nereden geldiğini,niçin geldiğini, nereye gideceğini, düşün , tefekkür et!
    2. Müslümanca bir düşünce yapısına sahip olup-olmadığımızı gözden geçirelim. Her mes’elede
    Kur’an ve Sünnet çerçevesinde tefekkür edip-etmediğimizi değerlendirelim.