Tarık Suresi Hakkında Bilgi (سورة الطارق) Kur’an-ı Kerim’in seksen altıncı suresi. Mekke döneminin ilk yarısında nazil olmuş, adını ilk ayette geçen “tarık” (parlak yıldız) kelimesinden almıştır. Diğer bazı surelerde olduğu gibi Tarık suresi başlangıç kelimeleriyle de (ve’s-Semai ve’t-tarık) anılır. ayet sayısı on yedi olup fasılası “ا، ب، ظ، ع، ق، ل” harfleridir. İbn Abbas’tan nakledildiğine göre Hz. Peygamber’in, amcası Ebu Talib ile oturduğu bir sırada bir yıldız kaymasıyla ortalığı aydınlık kaplamış, Ebu Talib endişe ile, “Bu nedir?” diye sormuş, Resulullah da, “Allah’ın dikkat çekici işaretlerinden biri olan salıverilmiş bir yıldızdır” cevabını vermiş, Ebu Talib’i şaşırtan bu olay üzerine Tarık suresi nazil olmuştur (Vahidi, s. 453; Kurtubi, XX, 3). Tarık suresinde her mükellefin bir gün Allah’ın huzurunda hesap vereceği inancı pekiştirilmekte, dolayısıyla kişinin yaratana ve yaratılmışlara karşı görevlerini samimiyet ve hakkaniyetle yerine getirme bilinci canlandırılmaktır. Sure göğe ve karanlıkları delip ortalığı aydınlatan yıldıza yeminle başlar ve yine yeminle güçlendirilen ifadenin vurguladığı gerçek, “Hiçbir insan yoktur ki üzerinde yapıp ettiklerini tesbit eden bir görevli melek bulunmasın” şeklinde belirtilir (ayet: 1-4). Ardından Allah’ın yoktan yaratmadaki engin kudretine bizzat insanın dünyaya gelişinden, bu oluşuma aracı olan anne ile babanın zahiri katkısından söz edilir; buna kādir olan Allah’ın insanın ikinci yaratılışına da elbette güç yetireceği bildirilir. Bütün sırların ortaya döküleceği o günde kişinin herhangi bir gücü olmayacağı gibi hiçbir yardımcısının da bulunmayacağı ifade edilir (ayet: 5-10). Surenin bundan sonraki yedi ayetinde, çeşitli meteorolojik olaylara sahne olan gök ile bağrından bitkiler çıkaran yere yemin edilerek Kur’an’ın ciddiyetten uzak bir söz değil doğruyu yanlıştan ayıran ilahi bir beyan olduğu, dolayısıyla haber verdiği hususların mutlaka gerçekleşeceği vurgulanır. İnkarcıların gerçeklere ve onları benimseyenlere karşı tuzak kurdukları, Allah’ın da bu fiillerine karşılık vereceği bildirildikten sonra Resulullah’a hitap edilerek kafirleri kendi hallerine bırakması ve eninde sonunda mağlup olacakları muhakkak olan o inkarcılara biraz daha zaman tanıması istenir. Sure Mekke müşriklerinin müslümanlara eziyet etmeye başladıkları, bazı müslümanların ülkelerini terketmeye mecbur kaldıkları bir dönemde nazil olmuştur. Aslında o gün -belki de her dönemde- İslam karşıtları evreni yaratan ve yöneten yüce varlığın tek Tanrı olduğunu kabul ediyor, fakat ahirette O’nun huzurunda hesap vereceklerine inanmıyorlardı. Tarık suresi kısa ve etkili cümlelerle hesap gününü vurgulamakta, her insanın ölümüyle kendisi için başlayacak olan bu ikinci hayatın hiç de uzakta olmadığı belirtilmektedir. Surenin son ayetinden çıkarılabilecek bu mananın yanında Mekke müşriklerinin yakın bir gelecekte yenilgiye uğrayacakları yolunda bir yorum yapılması da mümkün görünmektedir. Nitekim surenin gelişinden yaklaşık on beş yıl sonra Mekke şehri İslam ordusu tarafından fethedilmiş ve müşrik varlığına son verilmiştir. Tarık suresinin muhteva bakımından, benzeri diğer peygamberlerin vahiylerinde bulunmayan, Hz. Peygamber’e has mufassal sureler grubu içinde yer aldığı bilinmektedir (İbrahim Ali, s. 224-227). Resulullah, nübüvvetin 10. yılında halkını İslam’a davet etmek için gittiği Taif’teki tebliğ faaliyetleri sırasında Tarık suresini okumuş, Medine döneminde mahallesindeki camide cemaatle namaz kıldıran Muaz b. Cebel’in Fatiha’dan sonra uzun surelerden okuması bazı sahabilere ağır gelmiş, bu durum Hz. Peygamber’e bildirilince Muaz’a Tarık, Şems, Leyl gibi kısa sureler okumasını emretmiştir (İbn Kesir, VII, 264; Şevkani, V, 406). “Allah Teala Tarık suresini okuyan kimseye gökteki her yıldıza karşılık on sevap verir” mealindeki hadisin (Zemahşeri, VI, 355; Beyzavi, IV, 406) mevzu olduğu belirtilmiştir (Zemahşeri, I, 684-685 [naşirlerin notu]; Muhammed et-Trablusi, II, 726). Yarım sayfadan ibaret olan Tarık suresi insanın yaratılışına, ayrıca meteorolojik değişikliklerle yer arasındaki ilişkiler neticesinde yeryüzünün canlı hayatına elverişli hale gelmesine dair ayetlerinin ayrıntılı biçimde yorumlanmasıyla Elmalılı Muhammed Hamdi’nin tefsirinde otuz beş sayfalık bir yer tutmuştur (VII, 5698-5733). Michel Cuypers’in Kur’an-ı Kerim’in 85. suresinden itibaren altı surenin edebi özellikleri üzerinde yaptığı bir çalışmada Tarık suresi geniş yer işgal etmiştir (bk. bibl.). İbn Haleveyh, İǾrabü ŝelaŝine sure adlı eserine Tarık suresiyle başladığından eseri kaynaklarda eŧ-Ŧarıķıyyat, eŧ-Ŧarıķıyye diye de anılır (DİA, XX, 15).