Sümer Medeniyetinin Kaynağı ve Dini Tarihi

Konusu 'Eğitim Konuları' forumundadır ve Lasey tarafından 10 Ocak 2019 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Sümerler hakkında bilgi

    SÜMERLER

    MÖ 5000- MÖ 1600 6000 yıl öncesinin kentlerine doğru bir yolculuğa çıksaydık ihtimal dahilinde bambaşka bir manzara ile karşılaşırdık. Fakat Uruk sokaklarında çekiç sesleri arasında dolanırken çağımızdan aşina olduğumuz pek çok yapıyı görmek bizi daha fazla şaşırtırdı.


    Sümer şehir devletlerine dair ilk bulgular, Semitik Ubeyd kavminin Mezopotamya'ya yerleşmesine dayanmakta ve bereketli Hilal'in güney kısımlarını kapsayan bu coğrafya, günümüz Irak'ında konumlanır. MÖ 5000'li yıllarda Fırat ve Dicle arasında kasabalar kuran Ubeydler, tarimin öncülerindendir. Aynı coğrafyaya yaklaşık 500 yıl sonra Bati Asya'dan geldiği tahmin edilen bir kavim yerleşir. Yazının icadı ve nüfusu 80.000'e ulaşacak kentleri kurmaya giden süreç bu şekilde başlayacaktır. Sümer'den bahsederken aslında Uruk, Erudu, Ur gibi şehir devletlerinin bütününden bahsederiz. Her şehir, merkezinde Ziggurat adı verilen tapınak etrafında örgütlenir. Dolayısıyla şehirler birbirinden bağımsız ruhban sınıfına ve yöneticiye sahiptir. Her tapınak başka bir tanrıya adandığından rahiplerin sıklıkla şehirler arasında seyahat edip ritüelleri gerçekleştirdiği ve ortak kararlar aldığı görülür. Sümerler, alüvyonlarla kaplı FıratDicle havzasini mesken tuttuğundan tarımda gelişmiş bir halktır. Nehirlerin ehlileştirmesi verimli bir hasadın garantisi olacağından Sümerler, suya set kurma ve kanallarla toprağı sulama gibi ileri teknikleri ilk defa hayata geçirenlerdir. Binlerce köle ve işçinin bir araya gelerek gerçekleştirdiği inşa işleri için ise ciddi bir organizasyon gerekir. Deri tabaklama, çömlekçilik, metal işleme gibi zanaatların yanında tarımsal üretimin sürekliliği bürokratik örgütlenmenin önünü açmıştır. Her şehir, Ensi adı verilen rahip-kralın himayesindedir. M.Ö 3600 yıllarına gelindiğinde şehirler, yükselen refahla ekonomik birer güç haline gelecektir. Nitekim Akadların bu halka "medeni kralların ülkesi" anlamına gelen Sümer ismini takması boşuna değildir.

    Sümerlerde Din

    Sümerler yüzlerce tanrıdan oluşan panteona sahipti. Tanrılar, doğanın kişiselleştirilmesi üzerinden anlam kazanırdı. Rahipler, tanrıların hoşnut edilmesinden ve yatıştırılmasından sorumluydu. Şehrin karmaşık taleplerine uygun olarak rahipler, Sümer dininin argümanlarını binyıllar süren tartışmalar sonucunda temellendirmişti. Orneğin Enlil, gök tanrısıdır ve tanrıların başıdır. Enki bilgelik tanrısıyken Nimmah ana tanrıçalığa yükselir. Sümer inanç sisteminde insani özellikler de gösteren tanrılar, her yıl toplanarak karar alırlar. Kaderci bir biçimde çıkan karardan vazgeçmek mümkün değildir ve kararları uygulayan Enlil'dir. Tarımsal üretim bu toplumun devamlılığını sağlayacak yegâne şey olduğundan yağmur yağdıranın geleceğin belirleyicisi olması kaçınılmazdır. Sümer'de tüm topraklar tanrılara aittir. Dolayısıyla her çiftçi üretiminin önemli bir kısmını tapınaklara sunmak zorundadır. Rahiplerin gücü elde tutmalarının yegane sebebi tanrılar adına aldıkları vergilerdir.

    Sümer Rönesans'ına Giden Süreç ve Yazının icadı

    MÖ 2900 yılına gelindiğinde Hanedanlıklar Dönemi olarak tanımlanan aşama, yönetimin ciddi anlamda merkezileşmesini anlatır. Lağaş Hanedanlığından Urukagina'nın koyduğu yasalar meşhur Hammurabi yasalarının atası olacaktır. Artık Sümerler Hindistan'a uzanan ticaret ağlarının başındadır. Akadların Sümer şehirlerini ele geçirişi ise yönetimin el değiştirmesine sebep olur. Ancak gelenek devam etmektedir. MÖ 2500'e kadar Akadlar suların kullanım hakkını tamamen ellerinde bulunduracak ve dünyanın bilinen ilk çok uluslu devletini kuracaktır. Akadça ve Sümerce arasındaki çatışma ise Sümercenin kutsal metinlerin dili olarak kabul edilmesiyle son bulacaktır.

    UR III Dönemi (MÖ 2047)

    Sümerlerin altın çağıdır. MÖ 3600 yılları arasında icat edildiği tahmin edilen çivi yazısı artık edebiyata da hizmet etmeye başlar. Okullar, posta ağları Sümer kentlerinde yaygınlaşır. Öncelikle buğday silolarının kaydını tutmak için kullanılan yazı, bu dönemde soyluların buyruklarından, Gilgamış gibi insanlık tarihine damgasını vuracak efsanelerle çeşitlenir.