Sümame Bin Üsal hayatı

Konusu 'İslam büyüklerinin hayatları' forumundadır ve Adile tarafından 13 Kasım 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Sümame Bin Üsal

    Yemame mıntıkasında ikamet eden Beni Hanife kabilesinin reislerinden idi.
    Eshab-ı kiram’ın ileri gelenlerinden.
    Künyesi, Ebu Ümame’dir.
    Mekke ile Medine arasında, Yemame’de itibarı olan, sayılan birisiydi.
    Bir ara, Peygamber Efendimizin [s.a.v.] huzurlarına gelip, öldürme teşebbüsünde bulundu.
    Onun bu teşebbüsüne Resylullah’ın [s.a.v.] amcası engel oldu.
    Bunun üzerine Peygamber Efendimiz [s.a.v.] Sümame bin Üsal’ın kanının akıtılmasını mübah kıldı.
    Hatta onun ele geçirilmesi için Allahu Teala’ya yalvardı.
    Hicretin 6. cı yılı başlarında, Sümame bin Üsal Umre için yola çıkıp, Medine yakınlarına gelmişti. Resulullah’ın
    [s.a.v.] süvarileri onu burada yakalayıp, Peygamberimiz [s.a.v.]'e getirdiler.
    Yakalayanlar onu tanımıyorlardı. Peygamber Efendimiz [s.a.v.] onlara, onun Sümame bin Üsal olduğunu bildirdi. Sümame, Mescidin direklerinden birine bağlandı. Resulullah Efendimiz [s.a.v.] kendi evine teşrif edip, evde olan yiyeceklerden Sümame’ye gönderilmesini tenbih ettiler.
    Sümame’yi bağlı olduğu yerden bir tarafa ayırmadılar.
    Peygamber Efendimiz [s.a.v.] mescide çıktıklarında: Ya Sümame yanında ne var, gönlünden ne geçiriyorsun, benden ne bekliyorsun? buyurdu. Sümame: İçimde hayır ümidi var. Çünkü sen af edicisin.
    Eğer sen beni öldürecek olursan, bir caniyi öldürmüş olursun. Öldürmez de beni bağışlarsan, iyilik bilen, ni’mete şükreden birisine ihsan etmiş olursun.
    Eğer benden kurtuluş fidyesi olarak mal istiyorsan, işte malım.
    İstediğin kadar al. Bu konuşmadan sonra Sümame kendi haline bırakıldı.
    Diyer gün Resulullah Efendimiz [s.a.v.] Sümame’ye tekrar Gönlünde ne var, ne düşünüyorsun? buyurdu. Sümame Dün arz ettiğim gibi beni af ederseniz, ni’mete şükür eden bir kimseye ihsanda bulunmuş olursunuz. Resulullah Efendimiz [s.a.v.] Sümame’yi o gün de bağlı olarak bıraktı.
    Nihayet 3.cü gün olup, Resulullah Efendimiz [s.a.v.] Ey Sümame! yanında ne var, gönlünden ne geçiliyorsun? buyurunca, Sümame bin Üsal da, önceki arz ettiği gibi cevap verdi.
    Bunun üzerine, Resulullah Efendimiz [s.a.v.] Artık Sümame’yi salıveriniz buyurdu.
    Sümame bırakılıp, serbest kalınca, hemen mescidin yakınında bulunan bir suya gitti.
    Gusledip, sonra mescide girdi. Resulullah Efendimiz [s.a.v.]'in huzurunda [ Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Resulullah]
    [Ben şehadet ederim ki, Allah’dan başka ilah yoktur. Muhammed, Allah’ın Reslüdür] dedi. Arkasından şunları söyledi: Vallahi, akşamleyin, yanına geldiğim zaman, bana senin yüzünden daha çok kızdığım bir yüz yoktu. Ancak sabah olunca, senin yüzün bana, yüzlerin en sevimlisi oldu.
    Vallahi, yine akşamleyin, senin memleketinden nefret ettiğim kadar, hiçbir yerden nefret etmemiştim.
    Ancak sabah olunca, senin şehrin bana, en güzel şehir oldu.
    Vallahi akşamleyin, senin dinin, bana en sevimsiz din idi.
    Sabahleyin en sevimli bir din olmuştur.
    Akşam olunca, Sümame’ye [r.a ] yiyecek getirdiler. Az bir şey yiyebildi.
    Getirilen deve sütünden biraz içti.Fakat Karnını şişirecek şekilde fazla birşey yemedi.
    Orada bulunan Eshab-ı kiram [r.a] onun bu haline taaccüp ettiler "şaşırdılar".
    Peygamber Efendimiz [s.a.v.], hayret edilmemesini, onun şimdi, müslüman olduğunu, müslümanın yiyeceği ölçüde yediğini beyan buyurdular.
    Hz.Sümame bundan sonra Peygamber Efendimiz [s.a.v.]'e Ya Resulallah! Ben Umre yapmak için giderken süvarilerin beni yakalamıştı. Şimdi ne buyuruyorsunuz? dedi.
    Resulullah Efendimiz [s.a.v.] onu dünya ve ahiret seadetiyle müjdeleyip, umresini yapmasını emretti.
    Hz.Sümame, Mekke’ye, telbiye ederek [Lebbeyk! Allahümme lebbeyk! Lebbeyk! La şerike leke! Lebbeyk! İnnelhamde venni’mete leke vel’mülk, la şerike leke!]: Ya Rabbi! Senin emrine hazırım. Senin için ortak yoktur. Davetine gönülden icabet ettim. Hamd, ni’met ve mülk sana mahsustur. Ya Rabbi diyerek girmişti. Bunun üzerine müşrikler onu yakaladılar, neredeyse boynunu vuracaklardı.
    Ancak o sırada birisi, Sümame [r.a]’nın Yemame’li olduğunu, yiyecek hususunda Yemame halkına muhtaç olduklarını söyliyerek, müşriklere mani oldu. Ve Sonra müşriklerden birisi ona Demek, dinden çıktın ha! dedi. Hz.Sümame Ben dinden çıkmadım, Muhammedin [s.a.v.] getirdiği hak din olan İslamiyeti kabul ettim. Muhammed [s.a.v.]'i ve onun getirdiklerini tasdik ettim.
    Vallahi Allah’ın Resulü Muhammed [s.a.v.]’den izinsiz buğday alamıyacaksınız.
    Siz Muhammed [s.a.v.]’e tabi olmadıkça, Yemame’den faydalanamıyacaksınız dedi.
    Sümame [r.a] Umre’sini yaptıktan sonra Yemame’ye gitti. Yemame halkının, Mekke’ye erzak göndermelerine mani oldu. Bu yüzden müşrikler çok sıkıntıya düştüler.
    Müşrikler bu sebeple Resulullah [s.a.v.]’e mektub yazıp, çektikleri sıkıntıları vede erzak gönderilmesine müsaade edilmesini bildirdiler. Ve hatta, Ebu Süfyan Medine’ye kadar gelerek, Peygamber Efendimiz [s.a.v.]’e sen [Alemlere rahmet olarak gönderildiğini söylüyorsun] diyerek bu hususta müracaatta bulunup, hallerini uzun uzun anlattı.
    Resulullah Efendimiz [s.a.v.], müşriklerin bu talebleri üzerine Yemame halkının, Mekkelilere, yiyecek göndermelerine mani olmaması için Sümame’ye [r.a] yazı gönderdi.
    Bu yazıda Kavmimle, yiyecekleri arasından çekil, Yemame’den Mekke’ye erzak gönderilmesine mani olma. buyuruluyordu. Hz.Sümame bu emre uyarak, engel olmaktan vazgeçti.
    Sumame bin Üsal [r.a] vede onunla beraber olanların dışında bütün Yemame halkı İslam’dan çıkıp, mürted olmuşlardı. O sırada Hz.Sumame bin Üsal [r.a] Yemame’de bulunuyordu.
    Halkı, Peygamberlik davasına kalkışan Müseyleme’ye tabi olmaktan, onu tasdik ve desteklemekten alıkoymaya çalıştı. Onlara şöyle dedi: “Ey Hanîfeoğulları! Bu irtidad [İslam’dan dönüş] nursuz, çok karanlık bir iştir. Bundan sakınıp, uzak kalınız. Bu, onu destekleyenler için bir bedbahtlık, karşı olanlar için bir musibettir.
    Son Peygamber Hz.Muhammed [s.a.v.]’dir. Ondan sonra Peygamber gelmiyecek, ona ortak da olmıyacaktır. dedi. Kur’an-ı kerİm’den şu ayet-i kerİmeleri okudu: [ Ha, mim. Bu kitabın indirilişi, Aziz, Alim olan Allah’dandır. O, günah bağışlayan, tevbe kabul eden, azabı şiddetli olan Allah’dandır ki, O’ndan başka hiç bir ilah yoktur; dönüş ancak O’nadır.] İşte bu Allahu Teala’nın kelamıdır, dedi.
    Yemame halkı onun bu ögütlerini dinlemedi. Onlar Müseyleme’ye uymakta birlik halinde idiler.
    Bu sırada, Ala bin el-Hadrami komutasında bir İslam ordusu, Bahreyn’e doğru gidiyordu.
    Bu arada Yemame tarafına da uğradı. Hz.Sumame [r.a] bunu duydu. Orada bulunan müslümanlara
    Vallahi ben, bu irtidat fitnesi varken, burada kalmayı uygun görmüyorum.
    Muhakkak Allahu Teala bu mürtedlere layık oldukları belayı verecektir.
    İslam ordusuna katılmamak hoş bir şey değildir.
    Ne için gittiklerini biliyoruz. Hem yakınımıza da geldiler.
    Derhal onların yanına gidelim dedi.
    Yanında bulunan müslümanlar ona tabi oldular.
    Ala bin el-Hadrami’nin ordusuna iştirak ettiler.
    Temim kabilesinden de bir hayli asker katılıp, Ala’nın ordusu iyice kuvvetlendi.
    Ala bin el-Hadrami, bu ordu ile, Bekir bin Vail kabilesi içinde çıkan ve etrafına bir hayli adam toplamış olan Hatam isimli mürtedin üzerine yürüdü.
    Bahreyn hükümdarlığına seçilen Münzir bin Nu’man da Hatam’ın tarafına geçmişti.
    Diğer müşrik ve mürtedler de onun tarafında yer aldılar.
    2 taraf, şiddetli ve uzun süren muharebeler yaptı.
    Nihayet, bir gece müşrik ve mürtedlerin sarhoş oldukları bir vakitte, İslam ordusu gece baskını yaptı.
    Müşrik vede mürtedler perişan olup, bir kısmı, öldürüldü. Bir kısmı esir edildi.
    Diğerleri kaçtılar. Müslümanlar harbi kazandılar. Ganimetin 5 biri ayrıldıktan sonra, geri kalan, mücahidler arasında taksim edildi.
     
    Son düzenleyen: Moderatör: 18 Nisan 2019