Suluboya resim sanatının kısa öyküsü Su ve boyanın şiir gibi birlikteliği olan suluboya resim sanatında öne çıkan, yaşamın farklı bir yansıması, tekdüzeliğe bir nevi karşı çıkmadır. Fırça darbelerinin, güzel renklerin, kağıt üzerindeki dağılımı insanı bambaşka yerlere götürdüğü bir heyecan. Ressamın kendisi için çok özel, ilham aldığı görüntülerde bulduğu tadı, içindeki duyumsamalarını ve yeteneğini de katarak başkalarına yansıtabilmesidir Çabuk kuruyan, hızlı çalışmayı gerektiren bir tekniktir, alıştırmalarla teknik tanınmalı, pratiklik kazanmalıdır. Çabuk ama doğru karar vermelidir. Akıcılığı nedeniyle duyguların yansıtılmasında ideal bir tekniktir, malzemenin taşınması, her yerde çalışabilme gibi kolaylıklarının yanında hataların kolay düzeltilememesi, tekniğin doğru uygulanabilmesi gibi dikkat gerektiren yanları da vardır. Suluboya çalışmalarında genelde açıktan koyuya doğru yapılır, açık bir zemin üzerinden tekrar geçebilirsiniz ancak koyu bir zemini düzeltmek pek mümkün değildir. Suluboya çalışırken kullanacağınız kağıt, suluboya tekniklerin içinde malzeme bakımından en hassas olanıdır. Tekniğin kendini gösterebilmesi bu malzemeye bağlıdır. Nemi kabul edecek şefalığı yansıtacak kağıtların seçimi gerekir. Suluboya kağıdını diğer kağıtlardan ayıran üzerindeki pürüzlü dokudur. Piyasada çok çeşitli suluboya kağıtları var, bunlar kalite ve fiyat olarak çeşitlilik gösterir. Hangi resim tekniğinde olursa olsun kaliteli malzemeyi seçmek gerekir. Suluboya kağıdını çalışmadan önce sunta gibi bir zemine yapıştırmak gerekir. Çok kalın ve ağır kağıtlarda bu gerekmez. Yapıştırmada suyla ıslatılarak yapışan kağıt bantlar en iyisidir. Resim kağıdı ıslatılır, biraz çekmesi beklendikten sonra sunta üzerine serilir. Kağıt bant ıslatılarak 1-1,5 cm kadar kısmı alacak şekilde yapıştırılır. Kuruduğunda kağıt gerginleşir, çalışma bitince çıkarırsınız. Bir suluboya kağıdının kalitesi sudan etkilenmesine, düzeltmelere izin vermesiyle belirlenir. Canson, Heine Müller, Fabriano, Arches, Guarro, Winsor&Newton suluboya kağıt markalarıdır. Bu kağıtların hangisinin sizin çalışmalarınız için uygun olduğunu çalışarak karar verirsiniz. Fırçalar da kağıt kadar önemli bir malzemedir. Kağıt üzerine boyayı yaydığımız fırçalar çalıştığımız resmin başarısında, hızlı, akıcı çizgiler çekebilmemizde önemli bir rol üstlenir; değişik kalitede değişik hayvanların tüylerinden yapılır. En kalitelisi samur tüyünden yapılan yuvarlak tipte fırçalardır, iyatları da en pahalı olanlar bunlardır. Samur fırçalar yumuşak, uzun fırçalardır. Ucu ıslatıldığında bir araya toplanır toplu iğne ucu gibi olur (diğer daha az kaliteli fırçaları almanız gerektiğinde de ucunu ıslattığınızda bir araya toplanan ince çizgiler çizme imkanı veren fırçaları tercih edin). Yassı fırçalar daha az boya alır, bunlar değişik doku veya çizgi çekmek için kullanılabilir. Yelpaze şeklindeki fırçalarla boyanmış yüzeyin üstünden geçip değişik renk etkileri elde edebilirsiniz. Çok kalın fırçalar kağıdı ıslatmak için kullanılır. Suluboya çalışmak için çoğumuz geniş bir masa seçeriz. Bu işler için piyasada satılan çeşitli şövaleler de vardır. Suluboyalar değişik şekillerde olabilir; tüp içinde, tabletler halinde veya şişe içinde gibi. Suluboyada boyanın kalitesi sonuç için oldukça belirleyicidir. Saydam bir boya olan suluboya, boyayı yapan tozların, yapıştırıcı ve nemlendirici katılarak elde edilmesidir. Bal nemlendirici görevi görür. Tüp içinde satılan suluboyalar tabletlere göre geç kurur, geniş yüzeylerin çalışılmasında elverişlidir, bir palete sıkıldıkları için kirlenmez; tabletlerde her renkten sonra boyanın üzerini temizlemek gerekebilir. Çoğunlukla kullanılan dikdörtgen biçimindeki tabletler takım olarak veya tek tek satılmaktadır. Biten bir tabletin yerine yenisini alıp koyabilirsiniz. Ben de bunlardan kullanıyorum. Teknik birikiminiz boya seçiminizi belirleyecektir. Suluboya çalışmalarında lazım olabilecek malzemeler, geniş bir su kabı, rulo kağıtlar, sünger, yapıştırma bantları, sert kalem, kağıdı tutturmak için kıskaçlardır. İnsanlar tarih boyunca hayallerini, mutluluklarını, hüzünlerini, coşkularını, ikirlerini, isyanlarını ve tüm heyecanlarını sanat yoluyla ifade etmiştir. Resim sanatının çok özel dallarından biri olan suluboyanın tarihi antik çağlarda yapılmış olan Fransa ve İspanya’da mağara duvarlarındaki hayvan motilerine kadar uzanmaktadır. M.Ö. 2000 yıllarında Eski Mısır papirüslerinde ve Ortaçağ’daki din kitaplarında da suluboya ile yapılmış tasvirler bulunmaktaydı. Sanat tarihinde, 15. yüzyılda da Albrecht Durer, usta işi resimlerinde kullandığı suluboyayla dikkat çekmiştir. Hızlı çalışmaya elverişli olması, az ve haif malzemelerden oluşması, kolay taşınabiliyor olması nedeniyle bu tekniği başlangıçta topogralar, seyahate çıkan ressamlar tercih etmiştir. 18. yüzyıl Avrupa’sında suluboya, ikinci sınıf malzeme durumundaydı. Bağımsız bir teknik olarak 19. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkmış ve geliştirilmiştir ve anavatanı İngiltere olarak kabul edilmektedir. İngiliz suluboyacılar, suluboyayı yağlı boya ile eş değerde apayrı bir teknik olarak benimsemiştir. homas Gritin, Richard Parkes Bonington ve en ustası olan JMW Turner gibi ünlü ressamlar, suluboyanın ışık ve dokuda yaratabileceği atmosferik etkiyi keşfedip ileride ortaya çıkacak olan Empresyonist akıma ışık tutan eserler üretmiştir. Suluboya, doğal parlaklığı ve hızlı çalışma özelliği nedeniyle ünlü peyzaj ressamları tarafından ideal bir teknik olarak uygulanmıştır. Rubens, Diego Velazquez, Rembrant, Claude Lorrain, John Constable, Delacroix, Cotman, suluboyaya öncülük edip, bu resim tarzını toplumlara sevdiren değerli ressamlardır. 1864-1935 yılları arasında yaşamış olan Hoca Ali Rıza Bey de eski İstanbul sokaklarını, Üsküdar ve Boğaziçi yamaçlarını yansıttığı suluboya resimleri ile Türkiye‘de suluboya resme öncülük etmiştir. Günümüz suluboyacılardan yurtdışında Alvaro Castagnet, Keiko Tanabe, Ilya Ibryaev, Fabio Cembranelli’yi, yurtiçinde de hocam Sait Günel’i ve Işıl Özışık, Fehmi Bildik, Burhan Özer, Orhan Güler, Saim Altuncu hocaları sayabiliriz.