Şirkten Uzak Tevhid İnancı

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Lasey tarafından 8 Aralık 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Şirkten Uzak Tevhid İnancı

    Şirkten-Uzak-Tevhid-İnancı.


    Allah’ı tek rab olarak kabul etmek ve hiçbir vesileyle ona ortak koşmamak Hz. Peygamber’in ilk önceliğiydi. İslamiyet öncesinde Arap yarımadasında elbette Allah, rab kabul ediliyordu. Kabe’de ibadet de ediliyordu. Ancak problem; Allah’a ulaşmak için aracılardan yardım istenmesi ve bu amaçla putlara tapınılmasıydı. Sevgili Resûl’ün ilk hedefi, insanların zihinlerindeki rab inanışını düzeltmek, kul ile yaratıcı arasındaki tüm putları kırıp kaldırmaktı. Bundan dolayı Hz. Peygamber’in İslam’ı tebliğe başladıktan sonra tevhid inancını yerleştirmeyi her şeyin önüne aldığını, şirki çağrıştıran en küçük bir işarete dahi tahammül edemediğini, İslam’ı kabul edenlerden aldığı beyatlarda yaratıcıya şirk koşulmamasını ilk şart olarak zikrettiğini, ashabına tavsiyelerinde de şirkten kaçınmalarını öğütlediğini görmekteyiz; çünkü dinin özü iman idi. Öz istenildiği gibi olmazsa, üzerine sağlam bir bina inşa edilemezdi.


    Bunun yanında Allah Resûlü, imanın cennete kavuşmak ve cehennemden kurtulmak için asli şart olduğunu pek çok hadislerinde dile getirmişlerdir. Bunlardan birkaçı şöyledir: “Kim, ‘Rab olarak Allah’ı, din olarak İslam’ı, resûl olarak Hz. Muhammed’i seçtim.’ derse, cenneti kesinlikle hak eder.” “Kalbinde zerre miktar iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır.”

    Hz. Peygamber’in her şeyin önüne imanı alması ve ibadetleri bunun peşine sıralaması tedricilik ve neyin önceliği olduğunu anlamamız açısından son derece önemlidir. Nitekim Allah Resûlü, yanına bir kişi katıp Yemen’i dönüştürmek üzere gönderdiği Muaz bin Cebel’e bu meyanda şu nasihatte bulunmuştur: “Sen ehl-i kitap bir topluma gidiyorsun. Onları önce Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın elçisi olduğuma şahitlik etmeye davet et. Eğer bu isteğini yerine getirirlerse, gün boyunca beş vakit namazı Allah’ın onlara farz kıldığını bildir. Bunu da kabul ederlerse, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere zekatı Allah’ın onlara farz kıldığını bildir…”