Sevr Mağarasında Neler Yaşandı

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Adile tarafından 24 Ekim 2013 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Sevr Mağarasında Yaşanan Olaylar

    Peygamber Efendimiz [s.a.v]'in Mekke'den Medine'ye hicreti esnasında Hz. Ebu Bekir ile birlikte müşriklerden gizlendikleri ve 3 gün süreyle kaldıkları mağara.

    Müşriklerin bitmez tükenmez baskı ve işkenceleri üzerine Hz. Peygamber [s.a.v.], Müslümanlara İslam için uygun bir ortam olan Medine'ye hicret etmelerini emretti. Bu emir üzerine hicret başladı. Yalnız Kureyşliler bu durumdan son derece rahatsız oldu. Buna sebep, Peygamber Efendimiz [s.a.v]'in de hicret edip Medine'de bir güç ve merkez oluşturması korkusu idi. Kureyş korkmakta haklıydı; zira Medine, Mekke ile Şam yolu üzerinde bulunuyordu. Bu da Mekke'nin iktisâdi durumunu tehlikeye düşürmeye yeterliydi. O halde putları ve ticari faaliyetleri için önemli bir tehlike olan bu İslâm dini daha şimdiden ortadan kaldırılmalıydı. Takip edecekleri politikayı belirlemek için Kureyş'in ileri gelenleri bir araya geldiler. Bu hususa Kur'an şöyle değinir:

    "Ey Muhammed! Hatırla, bir dönem kâfirler seni tutup bağlamak veya öldürmek, yahut sürüp çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı. Onlar sana tuzak kurarlarken; Yüce Allah da onların tuzaklarını boşa çıkarıyordu. Cenab-ı Allah tuzakları bozanların en hayırlısıdır" [el-Enfal, 8/30].

    Kureyş âyette belirtilen hapis, sürgün ve öldürme yollarından en kötüsünü yürürlüğe koymayı kararlaştırdı. Bütün kabilelerden kuvvetli gençlerin seçilerek bir çete oluşturulması en uygun yol olarak benimsendi. Nitekim Hz. Peygamber'in evinde olduğu bir gece saldırıya geçilecekti. Yalnız Allah, müşriklerin toplantısını ve aldıkları kararı elçisine bildirdi ve Medine'ye hicret imi verdi. Hz. Ebu Bekir'i haberdar etti. O da yol hazırlıklarına başladı. Hz. Muhammed [s.a.v.] akşam olunca, müşriklerin yatakta kendisinin yattığını zannetmeleri ve bir süre oyalanmaları için Hz. Ali [r.anh]'yi yatağına yatırdı. Evden çıkarken eline aldığı bir avuç toprağı suikastçilerin üzerine saçtı. O sırada şu anlama gelen âyeti okumaktaydı:

    "Önlerine ve arkalarına sed çekmişizdir. Gözlerini perdelediğimizden artık görmezler" [Yâsin, 36/9].

    Gerçekten de müşriklerin gözleri bir an perdelendi. Hz. Peygamber [s.a.v.]’de oradan ayrılıp Hz. Ebû Bekir'in evine geldi. Beraberce Mekke'yi terkedip Sevr dağına doğru yola koyuldular. Sonunda Sevr mağarasına ulaştılar. İlkin Hz. Ebu Bekir, zararlı hayvan olup, olmadığını araştırmak ve içerisini temizlemek için mağaraya girdi. M. Hamidullah hadislere dayanarak olayları şöyle aktarır: "Hz. Ebu Bekir mağaraya girince orada gördüğü delikleri, yılan vb. zararlı hayvanların girmesine mâni olabilmek için üzerindeki örtüyü yırtarak delikleri tıkadı. Sonra Resulullah [s.a.v.]'ı içeri çağırdı. Yalnız delikleri kapamada kullandığı bez, son deliği kapatmaya yetmemişti. O deliği de ayak topuğu ile kapamıştı. Gerçekten de bu delikten gelen bir yılan Hz. Ebu Bekir'i acı bir biçimde ısırmıştı. Peygamber Efendimiz [s.a.v.], son derece yorgun olması hasebiyle dostunun dizine başını dayayarak uyuyakalmıştı. Hz. Ebu Bekir, topuğunda hissettiği acıya rağmen hiç kımıldamadı, ancak çektiği acı gözlerinden yaşların boşalmasına yol açmıştı. Rasûlüllah [s.a.s]'ın yüzüne bu yaşlar dökülünce hemen uyandı. Durumu öğrenince Hz. Muhammed [s.a.v.], kendi tükrüğünü ilaç olarak ısırılan yere sürdü. Bir süre sonra ayağı tamamen iyileşmişti" [M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, 174-175].

    Yine bazı kaynaklarda verilen bilgilere göre, mağarada iken bir örümcek mağaranın giriş kısmına ağ örmüş, yalnızca iki güvercin de hemen yanıbaşında bir çalı bitkisi üzerinde bir yuva yapmışlardı [İbn Sad, Tabakâtül-Kübrâ, Beyrut t.y., I, 228 vd.]. Hz. Muhammed [s.a.v.] ile Hz. Ebu Bekir'i takip eden grup mağaraya ulaşmadan önce, bu iki kuş bir de yumurtlamışlardı.

    Bu sırada Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber [s.a.v.]'in Mekke dışına çıktığını anlamada fazla gecikmediler. Sabah olunca yatakta yatanın Hz. Ali [r.anh] olduğunu anladılar. Medine'ye gidebileceğini tahmin ederek yola koyulup araştırmaya başladılar. Kureyş'in ileri gelenleri Hz. Muhammed [s.a.v.]'i kendilerine dili veya ölü olarak getirene yüz deve ödül vereceklerini her tarafa duyurdular. Sahiden de O'nu yakalamak için Medine yolu didik didik arandı. Bu arada Sevr mağarasına da geldiler. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir hayli endişelenmişti; ancak bu endişesi kendisi için değil, Âlemlerin Efendisi içindi. Resulullah [s.a.v.] ona;

    "Ey Ebu Bekir! İki kişinin üçüncüsü Allah olursa sen ne olacağını zannediyorsun?" diyerek teskin etti. Allah Teâlâ bu durumu Kur'ân-ı Kerim'de şu mealdeki ayette açıklar:

    (Siz Peygamber'e yardım etmeseniz de Allah ona yardım etti. Hani bir vakit Peygamber, iki kişiden biri iken kâfirler O'nu Mekke'den çıkardılar. Onlar mağarada iken arkadaşına, 'Üzülme, Yüce Allah bizimle beraberdir' diyordu. Böylece Allah, peygamberin üzerine emniyet indirdi ve O'nu görmediğiniz askerlerle destekledi) [et-Tevbe, 9/40].

    Hz. Peygamber [s.a.v.] ve Hz. Ebu Bekir [r.anh] mağarada kaldıkları 3 gün süreyle, Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdullah, şehirdeki konuşmaları ve gelişmeleri, gece mağaraya gelerek aktarıyordu. Âmir b. Füheyre de koyunları mağara çevresinde otlatarak geceleri süt içmelerine olanak veriyordu.

    Sonunda, dördüncü günün sabahı, Âmir ile kılavuzluk yapması için kiralanan Abdullah b. Ureykıt, beraberlerinde iki deve ile mağaraya geldiler. Böylece 4 kişiden oluşan küçük kervan Medine'ye doğru yola koyuldu. İşte, Hicret olayında en zor anlar Sevr mağarasında yaşanmıştı.

    [İbn Sa'd Tabakâtül-Kübrâ, Beyrut ty., I, 228 vd.; M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1980, I,172-176; Mevlana Şiblî, Asr-ı Saadet, çev. Ö. Rıza Doğrul, İstanbul 1977, I, 197-200].