Şeriatte hırsızlık yapmanın cezası (hadd-i sirkat):"Akıllı ve ergin (baliğ) bir kimsenin nisab miktarı bir malı bulunduğu yerden çalması"na hırsızlık denir ki; Cezası Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirilmiştir: "Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin! Allah daima üstündür, hikmet sahibidir." (Maide, 5/38). El kesme cezasının tatbik edilebilmesi için iki adil şahidin şahitlik yapması ve hakimin de sorgulaması (muhakemesi) neticesinde suçun sabit olduğuna kanaat getirmesi gerekir. Hakim şahitlere sırasıyla: Hırsızlığın mahiyetini, çalınan malın cinsini, kıymetini, nasıl çalındığını, hırsızlık yerini, hırsızlığın ne zaman yapıldığım, malı çalan şahsın kim olduğunu sorar. Hırsızlığın nisabı (el kesme cezasını gerektirecek en az miktarı) Hanefi mezhebine göre on dirhemdir. Cezanın tatbik edildiği dönemdeki dirhemin değeri esas alınır (bk. el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', VI, 67; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir; IV, 220, 230; Nesai, Sarık, 10; Zeylai, Nasbu'r-Raye, III, 359, 360). El kesme cezası tatbikatına örnek olarak ve Allah hakkı olan bu cezada herhangi bir şefaatçının kabul edilemeyeceği konusunda şu hadisi zikredebiliriz: " Mahzum kabilesine mensub bir kadının hali Kureyş (kabilesin)i üzdü. Onlar: Kim Rasulullah'a (gidip de) bu kadın (a şefaat) için konuşacak' dediler. Bir kısmı da: "Bu işe Rasulullah'ın sevgili (sahabi)si Üsame b. Zeyd'den başkası cesaret edemez' dediler. Üsame (kadına şefaat için) Resul-i Ekrem'le konuştu. Bunun üzerine Rasulullah buyurdular ki: "Yüce Allah'ın hadlerinden bir hadd(in yapılmaması) hususunda şefaat mı ediyorsun?" Sonra kalkıp bize bir hutbe irad etti. Daha sonra buyurdu: "Sizden evvelkilerden (şerefli bir kimse hırsızlık yaptığında (suçluyu) bırakırlardı. (Şeref itibariyle) zayıf olan kimse çaldığında haddi tatbik ederlerdi. Allah'a and olsun ki, Muhammed'in kızı hırsızlık yapmış olsaydı elbette onun elini de keserdim " (Eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, VII,' 131, 136).