Sehiv “yanılma, unutma ve dalgınlık” gibi anlamlara gelir. Peki neden Sehiv secdesi yaparız? Sehiv secdesi gerektiren durumlar nelerdir? İşte cevapları… Sehiv secdesi, yanılma, unutma veya dalgınlık gibi durumlar yüzünden namazın vaciplerinden birini terk veya tehir etme durumunda, namazın sonunda yapılan secdelere denilir. Sehiv secdeleri sayesinde namazda meydana gelen kusur ıslah edilmiş, eksiklik telafi edilmiş olur. Namaz esnasında pür dikkat olmak ve titiz davranmak esas olmakla birlikte, çeşitli nedenlerle insanlar namazlarında yanılabilirler. Peygamberimiz bu tür durumlarda, namaz kılan kişinin “Allah’ın huzurunda saygısızlık ettim, kusur işledim” diyerek kendini suçlamasının ve karamsarlığa düşmesinin önüne geçerek onu rahatlatmak, vesveseden kurtarmak ve her yanılmada namazı yeni baştan kılma sıkıntısının önüne geçmek maksadıyla, asli olan bir farzın terkedilmediği durumlarda bir telafi ve düzeltme mekanizması olarak sehiv secdesi uygulamasını öngörmüştür. Bununla birlikte unutmamalı ki, bir kimsenin tedavi imkanı var diye sağlığını koruma konusunda dikkatsizlik göstermesi nasıl uygunsuz bir davranış ise, telafi imkanı var diye de namazda gevşek davranmak da öyle, hatta daha da uygunsuz bir davranıştır. Hz. Peygamber’in sehiv secdesinin anlamına ve amacına ilişkin olarak söylediği sözlerden ikisi şöyledir: “Biriniz namazında şüpheye düşerse doğrusunu araştırsın ve namazını kanaatine göre tamamlasın, sonra selam versin ve sehiv secdesi yapsın” (Buhari, “Salat”, 31). “Biriniz namazı dört rek‘at mı yoksa üç rek‘at mı kıldığında şüpheye düşerse, şüpheyi atsın ve yakinen bildiğine göre davranıp namazını tamamlasın. Selam vermeden önce iki secde yapsın. Eğer beş kılmış ise bu secdeler namazına şefaatçi olur, eğer namazını tam kılmış ise bu secdeler şeytanın uzaklaştırılmasına vesile olur” (Buhari, “Sehv”, 6-7). Sehiv secdesini gerektiren bir durum bulununca bu secdenin yapılması Hanefiler’e göre vaciptir. Sehiv secdesi gerektiği halde bunu yapmayan kişi günah işlemiş olur; fakat namazı batıl olmaz. Maliki ve Şafiiler’e göre sehiv secdesi namazın sünnetlerinden bir veya birkaçının terkedilmesi durumunda yapıldığı için, sehiv secdesi yapmak sünnettir. Hanbeliler’e göre ise sehiv secdesi duruma göre bazan vacip, bazan sünnet, bazan da mubah olur. Mesela namazın bir sünnetini terketmekten dolayı sehiv secdesi yapmak mubahtır. SEHİV SECDESİ NASIL YAPILIR? Son oturuşta “Tahiyyat” duası okunup iki yana selam verildikten sonra iki secde daha yapılır ve oturulur. Bu oturuşta Tahiyyat duası, “salavat (Salli ve Barik)” ve “Rabbena atina” duası okunarak, her zamanki gibi önce sağa sonra sola selam verilir. Son oturuşta, sehiv secdesi öncesinde her iki tarafa selam verileceği görüşü, Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf’a aittir. İmam Muhammed’e göre ise, sadece sağ yanına selam verdikten sonra sehiv secdesini yapar. Sonraki Hanefi alimler, imamın sehiv secdesi için iki yanına selam vermesi durumunda cemaatten birinin namazı bozacak bir iş işlemesinin veya namaz bitti zannıyla dağılmalarının mümkün olduğu gerekçesiyle, İmam Muhammed’in görüşünün imam olan kişi için, diğer ikisinin görüşünün ise tek başına namaz kılan için münasip olduğunu belirtmişlerdir. Şafii ve Ahmed b. Hanbel’e göre sehiv secdesi selamdan hemen önce yapılır. Zahir rivayette Şafii ile Hanefi imamlar arasındaki görüş ayrılığının fazilet ve evleviyet bakımından olduğu söylenirken, nevadir kitaplarında bu görüş ayrılığının caizlik (cevaz) noktasında olduğu söylenmektedir. Görüş ayrılığının fazilet noktasında olması durumunda, Hanefi imamlara göre sehiv secdesini selamdan sonra Şafii’ye göre ise selamdan önce yapmak daha uygun ve faziletlidir (evla). Fakat görüş ayrılığının cevaz noktasında olması durumunda ise, Hanefi imamlara göre sehiv secdesini selamdan sonra yapmak gerekir, selamdan önce yapılması caiz değildir. Sehiv secdesi selamdan önce yapılacak olursa, selamdan sonra secdelerin tekrarlanması gerekir. Şafii’ye göre ise sehiv secdesi selamdan önce yapılmalıdır, selamdan sonra yapılırsa, sehiv geçersiz sayılır. İmam Malik’e göre ise, sehiv secdesi namazda ziyade bir fiil işlemek yüzünden yapılacaksa selamdan sonra, bir noksanlık yüzünden yapılacaksa selamdan önce yapılır. Hem bir fazlalık hem de bir eksiklik yüzünden yapılacaksa, bu durumda sehiv secdesi selamdan önce yapılır. Namazda noksanlık yapmak, namaz içindeki bir müekked sünneti veya en az iki gayr-i müekked sünneti terketmek durumunda olur. Namazda ziyade yapmak ise, namazın cinsinden olsun veya olmasın namazı bozmayacak kadar az bir fiil ilave etmek durumunda söz konusu olur. Mesela namazın rükünlerinden rükû ve secde gibi bir fiilin fazladan yapılması namazda fazlalık yapmak olur. Sehiv için yapılacak iki secde vacip olduğu gibi, secdeden sonraki oturuşta Tahiyyat okumak ve selamla çıkmak da vaciptir. Sehiv secdesi yapması gereken kişinin, salavat duasını (Salli ve Barik), namaz oturmasında mı yoksa sehiv secdesi oturmasında mı okuyacağı konusunda iki görüş bulunmaktadır. Hanefi fakihlerinden Kerhi’ye göre salavat duası, sehiv secdesi ka‘desinde okunur. Tahavi’ye göre ise, selam bulunan her ka‘dede, salavat duasının okunması gerekir. Kerhi’nin görüşü daha sahih, Tahavi’nin görüşü ise daha ihtiyatlı görülmüştür. Bir kısım alimlere göre, imam hakkında Kerhi’nin görüşü evladır; çünkü imam tezce selam verince halk imamın sehiv secdesi yapacağını sezer ve dikkatli davranır. Münferid hakkında ise Tahavi’nin görüşü evladır. Sehiv secdesi imam için ve tek başına namaz kılan kişi için söz konusudur. İmamın sehvi yani yanılması, kendisi hakkında asaleten, kendisine uyan cemaat hakkında tebean sehiv secdesini gerektirir. İmama uymuş bulunan kişi (muktedi), imam sehiv secdesi yaptığında onunla birlikte yapar, kendisi sehiv secdesini gerektiren bir şey yapmışsa bundan dolayı sehiv secdesi yapmaz. İmam sehiv secdesini gerektiren bir şey yaptığı halde sehiv secdesi yapmazsa muktedi de yapmaz. SEHİV SECDESİNİ GEREKTİREN DURUMLAR Namazın kıraat, rükû ve secde gibi farzları, Fatiha okumak ve ardından başka bir sûre eklemek (zamm-ı sûre), tertibe riayet etmek gibi vacipleri ve ka‘delerde salavat okumak gibi sünnetleri bulunmaktadır. Namazın tam ve mükemmel olabilmesi için bunların hepsine riayet etmek, namazın gereklerini tam ve yerli yerinde yapmaya çalışmak ve tam kalp huzuru içinde namaz kılmaya özen göstermek gerekir. Bununla birlikte çeşitli nedenlerle bu şartlara riayetsizlik söz konusu olabilir. Bu bakımdan riayetsizlik söz konusu olabilecek fiilleri ve riayetsizlik durumunda ne yapılmak gerektiğini bilmek önem arzeder. Namazda riayetsizlik edilmesi yani terkedilmesi söz konusu olabilecek fiil ya farz ya vacip ya da sünnettir. Bunlardan her birinin terkedilmesinin hükmü farklıdır. Namazın terkedilmesinin hükümleri… 1- Namazın farzlarından birinin terkedilmesi durumunda, bu farzın namaz içinde telafi (tedarik) edilmesi mümkün ise, farz olan bu fiilin -namaz içindekaza edilmesi gerekir. Kaza yoluyla telafinin mümkün olduğu durumların her birinde sehiv secdesi yapmak gerekir. Namaz içinde kaza yoluyla telafi edilmesi mümkün olmayan durumlarda, namazın farzlarından birinin terkedilmesi sebebiyle oluşan eksiklik sehiv secdesiyle giderilemez. Namaz fasid olur ve yeniden kılınması gerekir (Terkedilmiş farzın namaz içinde kaza edilebileceği durumlar aşağıda gösterilmiştir). 2- Namazın sünnetlerinden birinin veya birkaçının terkedilmesi durumunda bir şey yapılmaz. Sünnetler, namazın rükünlerinden olmadığı için terkedilmesi durumunda namazda bir eksiklik olmaz ve sehiv secdesi yapmak gerekmez. 3- Namazın vaciplerinden birinin terkedilmesi ise sehiv secdesini gerektirir. Sehiv secdesini gerektiren durumlar sayılırken, farzın tehir edilmesi, vacibin terk ve tehir edilmesi diye sayılan üç ayrı durum esasında bir tek duruma racidir. Şöyle ki, namazın farzlarından ve vaciplerinden her birini yerli yerinde, zamanında, hakkını vererek ve tertibini bozmadan yapmak vaciptir. Buna göre, namazın farzlarından veya vaciplerinden biri tehir edildiği zaman namazın vaciplerinden biri terkedilmiş olacağından, sehiv secdesi yapmanın bir tek sebebi vardır, o da bir vacibin terkedilmesidir. Bu bakımdan namazın farzlarından birini tehir etme yani yapılması gereken yerden geriye bırakma durumu da bir vacibin terkedilmesi anlamına gelmekte ve bu durumda farzın tehiri ve vacibin terki yüzünden sehiv secdesi yapmak gerekmektedir. Yine namazın fiillerinden birini yeri değilken fazladan yapmak da vacibin terki sayılır. Namazın önemini ve anlamını bilen ve bunu inanarak yerine getiren bir kimsenin namazın vaciplerinden birini kasten terketmesi düşünülemez. Bununla birlikte, fakihler, her türlü ihtimali göz önüne alarak vacibin kasten terkedilmesinin hükmünü de belirlemişlerdir. Buna göre, vacibin kasten yani bilerek terkedilmesi ile sehven (yanılarak) terkedilmesinin hükmü birbirinden farklıdır. Bir vacip sehven terkolunmuşsa, sehiv secdesi gerekir. Vacibin kasten terkolunması ise isaet yani yakışıksız ve kötü bir davranış olmakla birlikte, sehiv secdesi yapmayı gerektirmez. Fakat bu şekilde kılınan namaz eksik olur. alimlerin birçoğu, yaptığı işten pişman olduğunun ve hatasını anladığının bir göstergesi olarak bu namazı iade etmenin uygun olacağını söylemişlerdir. Bu şuurda olmayan ve namazı asli amacıyla bütünleştiremeyen kimse, vacibi kasten terk veya tehir etmişse, böyle birine de iadeyi teklif etmek manasız bulunmuştur. Sehiv secdesini gerektiren bir şeyi kasten işlemek durumunda, kural olarak sehiv secdesi gerekmemekle birlikte bu kural için iki istisna getirilmiştir: Birisi Fatiha sûresinin, diğeri birinci oturuşun kasten terkedilmesi durumudur. Yani Fatiha’yı veya birinci oturuşu gerek sehven gerek kasten terketme durumunda sehiv secdesi vaciptir.