Nehdiye (r. anha) Hayatı Nehdiye (radıyallahu anhâ), Nehdoğulları aşiretine mensup bir cariyeydi.Hürriyetini kaybetmişti. Kızı olan Lübeyne de onun olduğu yerde cariye olarak bulunuyordu. Anne-kız, Abdüddar kabilesinden bir kadının mülkiyeti altındaydılar.Bu kadın putlara tapan, putperest bir kimseydi ve elinin altında bulunanların da kendisi gibi putlara tapmasını istiyordu. Diğer taraftan, Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) risalet vazifesi verilmiş;Resûlullah İslâm’ı tebliğ etmeye başlamıştı. Resûlullah’ın daveti Nehdiye’ye de ulaştı. Cismi tutsak, fakat kalbi ve ruhu hür olan bu hanım sahabî, daveti duyar duymaz İslâmiyet’i kabul etti. Kendisiyle birlikte kızı da Müslüman oldu.Onların Müslüman olduklarını anlayan kadın efendi, böyle bir şeye asla müsaade etmeyeceğini haykırarak çok kızmış, onları daha yeni girdikleri dinden döndürmek için işkence yapmaya başlamıştı. Onlar ise, bu işkenceden dolayı çektikleri acılara iman kuvvetiyle dayanmaya çalışıyorlardı. Bir defasında yine işkenceye maruz kalan Nehdiye (radıyallahu anhâ) ve kızı, efendilerinden kendilerine imanlarından ötürü işkence yapmaktan vazgeçmelerini istemişlerdi.O ise, – Muhammed’in arkadaşlarından biri, sizi alıp âzât etmedikçe bu işkencelerden kurtulamazsınız, diyerek yemin etmiş ve daha fazla ezâ vermeye başlamıştı.O esnada, oradan geçen Hz. Ebû Bekr, onların arasında geçen şu konuşmaya şahit olmuştu. Kadına hitaben: – Ey falan, gel bu yeminden vazgeç, dedi. O: – Onların itikadını sen bozdun. Onlara acıyorsan al da sen âzât et, dedi. Ebû Bekr (radıyallahu anh): – Onları kaça satarsın, diye sordu. Kadın : – Şu kadara, diye bedellerini söyleyince, Ebû Bekr (radıyallahu anh): – Ben de onları satın aldım ve âzât ettim, dedi ve bedellerini kadına ödedi. Hürriyete kavuşan Nehdiye (radıyallahu anhâ), bundan sonraki hayatını hep iman edenlerle birlikte hasbî ve fedakârca Allah Resûlü’ne yardım ederek geçirdi.