sabır ve Allah’a güven konusunda Hz. Peygamberin (s.a.v.) hayatından örnek bir olay

Konusu 'Hz.Muhammedin hayatı' forumundadır ve Lasey tarafından 5 Haziran 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Hicret sırasında Peygamberimizi arayan Mekkeli müşrikler bir ara Sevr mağarasının girişine kadar geldiler. Hz. Peygamberin hayatı için telaşlanan Hz. Ebu Bekir’e soğukkanlı bir şekilde “Tasalanma! Allah bizimle beraberdir. Ey Ebu Bekir, üçüncüleri Allah olan iki kimse konusunda endişe edilir mi hiç?” buyuran Peygamberimiz onu sakinleştirdi.
    Ölümle burun buruna olmalarına rağmen Peygamber Efendimizin bu kadar soğukkanlı olmasının sebebi ne olabilir?

    Peygamber Efendimiz Allah yolundaki kararlılığın ve sabrın en güzel örneği idi. O, yalnızca Allah’a güvenir, başına ne gelirse gelsin bunları sabır ve metanetle karşılardı.
    Peygamberimiz, Taif şehrine gidip onları İslam’a davet etti. Fakat Taifliler Peygamberimizin davetine şiddetle karşı çıktılar. Peygamberimizle ve ona yol arkadaşlığı yapan Zeyd ile alay ettiler. Mekke’ye dönmek için geçeceği yollara çocuklarını ve kölelerini gönderdiler, onu taş yağmuruna tuttular. Peygamberimiz atılan taşlardan yaralandı, ayakları kan içinde kaldı.

    Zeyd Peygamberimize atılan taşlara vücudunu siper etti, bir yandan da Taiflilere şöyle seslendi:
    “Ey Taif halkı! Taşladığınız kişinin bir peygamber olduğunu biliyor musunuz?”
    Peygamberimiz ve Zeyd Mekkelilere ait bir bağa zar zor ulaştılar. Peygamberimiz çok üzgündü.

    Cebrail hemen geldi ve Peygamberimize, “Ey Allah’ın Resûlü! Emir ver de bu kavmi yok edeyim!” dedi. Peygamberimiz ise o anda şöyle dua etti:
    “Allah’ım! Güçsüzlüğümü, çaresizliğimi, halk nazarında hor ve hakir görülmemi sana arz ediyorum. Ey merhametlilerin merhametlisi Allah’ım! Sen bana karşı öfkeli değilsen çektiğim sıkıntı ve zorluklar benim için hiç önemli değildir. Allah’ım! Sen kavmime doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar.”

    Peygamberimiz ve Zeyd Taif’ten bir sonuç alamayan Mekke’ye döndü. Müşrikler aradan geçen sürede Peygamber Efendimizi ve müminleri inançlarından döndürmek için her yolu denediler. Fakat sonuç alamayanca kesin çözüm olarak Peygamberimizi öldürmeye karar verdiler. Yapılan plana göre her kabileden bir genç seçilip Hz. Peygamberin evini kuşatacak, sabaha karşı hep birlikte saldırıp onu öldüreceklerdi. Fakat Allah, dostunu yalnız bırakmadı. Bu sırada Peygamber Efendimiz Allah’tan hicret emri aldı ve bir mucize olarak müşriklerin arasından çıkıp Hz. Ebu Bekir ile buluştu ve hicret için yola koyuldu.
    Peygamber Efendimiz yola, “Ben Allah’ın peygamberiyim, o nasıl olsa beni korur.” diyerek çıkmadı. Bütün tedbirleri aldı, hicreti adım adım planladı sonra yola çıktı.

    Mekke’den davası uğruna gönlü mahzun şekilde hicret eden Peygamberimiz, doğduğu şehre son kez dönüp baktı ve ağzından şu cümleler döküldü:
    “Vallahi sen, Allah katında beldelerin en hayırlı ve en sevgili olanısın. Çıkarılmış olmasaydım, senden çıkmazdım.” Yüreğindeki bu üzüntüye rağmen tüm kalbiyle güvendiği Rabb’inin kendisini yalnız bırakmayacağını biliyordu. İnancı uğruna çektiği sıkıntılara karşı kendisine sabır vereceğine inanıyordu.

    İlk önce Medine’ye giden yolun ters istikametinde bulunan Sevr mağarasına gittiler. Böylece peşlerine düşen müşrikleri şaşırtacaklardı. Medine yolunda Peygamberimizi bulamayan müşrikler civar yolları da aramaya koyuldular. Sevr mağarasının önüne kadar da geldiler. Mağaranın hemen önünde müşriklerin ayak seslerini ve konuşmalarını duyan Hz. Ebu Bekir telaşa kapıldı. “Bizi buldular ey Allah’ın Resûlü!” diye fısıldadı.

    Peygamberimiz ise ona:
    “Tasalanma! Allah bizimle beraberdir. Ey Ebu Bekir, üçüncüleri Allah olan iki kimse konusunda endişe edilir mi hiç? ” diyerek arkadaşını teselli ediyordu.


    Allah Teâlâ bu durumu Tevbe sûresi’nde şöyle anlatmaktadır:
    “Eğer siz ona (Peygambere) yardımcı olmaktan kaçınırsanız, Allah, ona yardım etmişti; hani kâfirler, iki kişinin ikincisi iken onu (Mekke’den) çıkmaya zorlamışlardı. Hani onlar, mağarada iken Peygamber, arkadaşına ‘Üzülme’ diyordu, ‘Allah bizimle beraberdir!’ Bunun üzerine Allah, ona kendi katından bir huzur ve güven duygusu bahşetti ve onu, sizin göremediğiniz ordularla destekledi ve inkâr edenlerin dinlerini alçalttı; tek yüce din, Allah’ın dinidir! Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.”

    Mekkeli Müşrikler mağaranın içine bakmadan çekip gittiler. Hz. Peygamber ve sadık dostu Hz. Ebu Bekir üçüncü günün sonunda mağaradan çıkıp Medine’ye doğru yola koyuldular.
    Benzer bir olay da yine hicret yolunda gerçekleşmiştir. Peygamberimiz ve Hz. Ebu Bekir Medine’ye doğru ilerlerken iyi bir iz sürücü olan Süraka bin Mâlik, atıyla onların peşlerine düştü. Süraka’nın atıyla dörtnala geldiğini gören Hz. Ebu Bekir telaşlandı. “Ey Allah’ın Resulü, bize yaklaştı!” dedi. Peygamberimiz, yine soğukkanlılıkla;
    Üzülme! Allah bizimledir! buyurdu ve Süraka’dan kurtulmak için Rabb’ine dua etti. Süraka’nın atının ön ayakları karnına kadar kuma saplandı. Süraka, “Ne olur benim için dua edin. Allah için ben de sizi takip edenleri geri çevireceğim!” dedi. Peygamberimiz de dua etti. Süraka’nın atı saplandığı yerden kurtuldu ve geri döndü.
    Süraka sözünü tuttu ve yolda rastladıklarına, “Ben gideceğiniz yerlere baktım, buralarda kimse yok.” diyerek onları geri çevirdi.