Soru Ruhun ebediliği nasıl anlaşılmalıdır?

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Adile tarafından 4 Haziran 2015 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    Mutlak ezeli ve ebedi olan sadece Allah Azze ve celle dir ruhun ebediyeti mahlukiyete ait bir ebediliktir

    Allah Azze ve celle'nin Vücud ve Beka sıfatları Allah'ın zatına ait olan ezelî sıfatlardır. Ruhun beka bulması ise Allah Azze ve celle tarafından ruha verilmiş olan bir özelliktir. Ruh bakidir demekle Allah Azze ve celle'nin beka sıfatının (haşa) ruhta da olduğu ifade edilmiş olmaz. Ruh kayyumiyet sırrıyla bekaya mazhar olur ve onu beka ile mükafatlandıran kudret, dilerse fena ile de cezalandırabilir.

    "Ruh bakidir" ifadesi ruha verilen ilahi mizacı ifade eder. Haşa Allah Azze ve celle ruhu bekaya mazhar etmek zorundadır manasında değildir. Allah Azze ve celle ruhun baki olmasına izin verdiği için ruh bakidir.

    Ruhun bakiliğini anlamak için önce Allah Azze ve celle'nin sonsuz hikmetinin her yaratılan gibi ruhun mahiyetinde de tecelli ettiği anlaşılmalıdır. Gerçekten ruh, beden gibi parçalardan oluşmuş değildir bu nedenle baki olması hikmetçe mahiyetine uygun olandır, ceset ise dağılmaya makhum olduğundan ölümsüz olması mümkün değildir.

    Ancak Allah Azze ve celle'nin ruhu yok etmesi ile ruh fena bulabilir ki sonsuz merhamet sahibi Cenab-ı Allah'ın yarattığı hiç bir şeyi yokluğa göndermek gibi bir adeti yoktur. Asrın müceddidi Bediüzzaman Hazretleri, ruhun baki oluşunu şöyle ifade etmiştir:

    "Ruhun fenası (yok olması), ya tahrib (bozma) ve inhilal (dağılma) iledir. O tahrib ve inhilal ise, vahdet (ruhtaki birlik) yol vermez ki girsin, besatet (parçalardan oluşmaması) bırakmaz ki bozsun. Veyahut i'dam (yok etmek) iledir. İ'dam ise Cevvad-ı Mutlak'ın (sonsuz cömerd olan Allah'ın) hadsiz merhameti müsaade etmez ve nihayetsiz cûdu (cömerdliği) bırakmaz ki, verdiği nimet-i vücudu (varlık nimetini) o nimet-i vücuda pek müştak ve lâyık olan ruh-u insanîden geri alsın."
    (29. Söz)

    Zât-ı Akdes-i İlâhî madem sermedî ve daimîdir; elbette sıfâtı ve esmâsı dahi sermedî ve daimîdirler. Madem sıfâtı ve esmâsı daimî ve sermedîdirler; elbette onların aynaları ve cilveleri ve nakışları ve mazharları olan âlem-i bekadaki bâkiyat ve ehl-i beka, fenâ-yı mutlaka, bizzarure, gidemez." (Mektubat)