Rahman Suresi Hakkında Bilgi (سورة الرحمن) Kur’an-ı Kerim’in elli beşinci suresi. Çoğunluğun görüşüne göre Mekke döneminde nazil olmuştur. İbn Mes‘ud ve Mukātil’den gelen bazı rivayetlerde Medine’de indiği belirtilmişse de muhteva ve üslubu dikkate alındığında Mekke döneminde indirilen surelerle benzerlik gösterdiği anlaşılır. Adını ilk ayette geçen “rahman” kelimesinden alır. Surenin hemen hemen tamamında ilahi rahmetin yansımalarından söz edildiği için bu adlandırma aynı zamanda içeriğiyle uygunluk gösterir. Yetmiş sekiz ayet olup fasılaları iki ayette ر, yedi ayette م , diğerlerinde ن harfleridir. Rahman suresinde ikil (tesniye) bir anlatış biçimi hakimdir. Bunun surede otuz bir defa tekrar edilen, “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?” mealindeki hitabın insanlara ve cinlere yönelik olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Surenin baş tarafında insanın ve cinlerin yaratılışından söz edildikten başka (ayet: 14-15) daha sonra da insanlara ve cinlere birlikte hitap edilir (ayet: 31-36). Tabiatın yaratılışı ve işleyişini, insanların ve cinlerin hizmetine verilişini, Allah’ın huzurunda mükellef tutulan bu iki türün ahiret alemindeki hayatını konu edinen surenin muhtevasını iki bölüm halinde ele almak mümkündür. Birinci bölüm Allah’ın insana verdiği değerin vurgulanmasıyla başlar ve yaratıcının ihsan ettiği nimetlere dair bazı örnekler verilir. Bunların başında Cenab-ı Hakk’ın insana okumayı, düşünüp anladığı ve duyduğu şeyleri anlatmayı öğretmesi gelir. Bu nimetler arasında belli bir hesap ve düzen içinde insana hizmet için görevini yerine getiren güneş, ay, yıldızlar, gök ve yer, ağaçlar, bitkiler, çeşit çeşit meyveler, yer küresinin su kısmını oluşturan denizlerde hakim olan düzen ve bunların hayat için sağladığı faydalara temas edilir. Ardından yeryüzünde bulunan herkesin öleceği, sadece azamet ve kerem sahibi Allah’ın baki kalacağı, göklerde ve yerde mevcut herkesin O’ndan talepte bulunduğu, tabiatı O’nun yönettiği ve tabiatın işleyişine kimsenin müdahale edemeyeceği belirtilir (ayet: 1-36). Surenin ikinci bölümünde kıyametin kopmasına değinilerek suçluların (inkarcılar) kötü akıbeti kısaca tasvir edilir (ayet: 37-45); daha sonra dünyada iken rabbinin huzuruna çıkma endişesini taşıyan müminler zümresinin cennet hayatı anlatılır. Bu tasvirler arasında çeşit çeşit ağaçlar, meyveler, pınarlar, kalınacak yerler ve hurilerden söz edilir (ayet: 46-78). Rahman suresi, Kur’an-ı Kerim’de sure başlarındaki besmelerle birlikte 169 defa tekrarlanan ve her şeyi kuşatan ilahi rahmeti remzeden “rahman” ismiyle başlar; Allah’ın azamet, kerem ve lutuf sahibi oluşunu ifade eden “zü’l-celali ve’l-ikram” ismiyle sona erer. Mekke döneminin sonlarında nazil olduğu anlaşılan Rahman suresi uyarının yanında düşündürücü, özendirici ve ufuk açıcı hitapları, gönülleri etkileyen lafız ve mana sanatlarıyla sevgi, esenlik ve barış dini olan İslam’a çağrısını bir defa daha tekrarlar. Cabir b. Abdullah’tan nakledilen bir rivayete göre Hz. Peygamber ashabına Rahman suresini okumuş, onların sükut etmesi üzerine de, “Ben bu sureyi kendilerine mahsus gecede cinlere okuduğumda sizden daha güzel bir karşılık verdiler. ‘Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?’ ayetlerine geldiğim zaman onlar, ‘Hayır, ey rabbimiz, senin nimetlerinden hiçbirini inkar etmeyiz, hamd ve şükür sana mahsustur’ dediler” buyurmuştur (Tirmizi, “Tefsirü’l-Ķurǿan”, 55; İbrahim Ali, s. 320-321). Bazı tefsir kitaplarında Übey b. Ka‘b yoluyla Hz. Peygamber’den nakledilen, “Rahman suresini okuyan kimse Allah’ın kendisine lutfettiği nimetlerin şükrünü yerine getirmiş olur” manasındaki rivayetin (mesela bk. Zemahşeri, VI, 19; Beyzavi, IV, 229) mevzu olduğu kabul edilmiştir (Muhammed et-Trablusi, II, 722; Zemahşeri, I, 684-685). Angelika Neuwirth bir makalesinde (bk. bibl.) Rahman suresinde yer alan ikili formların ve özellikle “cennetan” (iki cennet) ifadesi üzerinde durmuştur. Sure hakkında yapılan diğer çalışmalar arasında Şevkī Dayf’ın Suretü’r-Raĥman ve süver ķıśar adlı eseri (Kahire 1971), yan yana bulundukları halde birbirine karışmayan ve her birinden inci ve mercan çıkan iki denizin (ayet: 19-22) coğrafi yeri hakkında Muhammed Mütevelli’nin makalesi ve Angelika Neuwirth ve M. A. S. Abdel Haleem’in makaleleri (bk. bibl.) zikredilebilir. Celveti şeyhi Abdülhay Celveti, Tefsir-i Ba’z-ı Süver-i Kur’aniyye adlı Türkçe eserinde açıkladığı on bir sureden biri de Rahman suresidir (İÜ Ktp., TY, nr. 9771, vr. 23b-26a). Haluk Nurbaki de pozitif bilimin verileri ve bazı teorilerden faydalanarak yaptığı sure tefsirlerinden birini Rahman suresine ayırmıştır: Kur’an’ın Harika Mesajları I, Rahman ve Vakıa Sureleri Yorumu (İstanbul 1988, s. 7-75). Rahman suresinin 26. ayetindeki “küllü men aleyha fan” (yeryüzünde bulunan her canlı fanidir) ibaresi Osmanlılar’da mezar taşlarına yazılması adet olan ibareler arasında yer alır.