Rabıta yapmayanın Durumu

Konusu 'Dini Sorular Ve Cevapları' forumundadır ve Abdullah tarafından 12 Haziran 2012 başlatılmıştır.

  1. Abdullah

    Abdullah Süper Moderatör Süper Moderatör Admin Kayıtlı Üye

    Rabıtasız kalp
    Rabıtasız kalp akılsız baş gibidir


    Nakşibend Tarikatı büyükleri sık sık tavsiye ettiği konu rabıta
    Seyyidler zincirinin 33. ve son ekmel-i ferdi Süleyman Hilmi Tunahan (k.s) efendi hazretleri Nefsi terbiye etmenin tek yolunu bildiriyor.



    Akılsız baş nasılsa rabıtasız kalb de öyledir. İnsanı hayırdan ve irşattan alıkoyan yegane şey nefsidir. "72" şeytan kuvvetinde olup bütün vücuda dağılmıştır. merkezi ise iki kaşın arasıdır. İnsan bazen gazaba gelir. Yararım kırarım der. Ebeveynine asi olur. İşte bunlar hep nefsin mahsulüdür. Bu hallerden kurtulmanın yalnız bir tek yolu vardır o da ancak rabıta...rabıta...raabıtadır.

    Evlatlarım! İnsanın içindeki kötülüğü çıkarıp atması farz-ı ayındır. Fakat bu ne zikirle ne de ibadetle olur. Ancak rabıta ile meydana gelen bir eserdir.

    Rabıta üstazlar arasında irtibat vazifesi yapan manevi bir bağdır. Onları birbirleriyle sanki bir telefon gibi konuşturur. O daima pirize takılı bir fiş gibi feyz verir.

    Nefis yalnız rabıta esnasında yok olur.

    Resulüllah efendimiz: 'Ya rabbi! Beni göz açıp yumuncaya kadar dahi nefsimin eline bırakma" diye Cenab-ı Hakk"a iltica etmişlerdir.
    Bu dünyada nefisten daha zararlı ve ondan daha korkunç bir şey yoktur. Bir yerde Kuran okunduğu veya zikir edildiği zaman Şeytan oradan kaçar sonra yine gelir. Lakin nefis öyle değildir. O böyle şeylerden hiç kaçmaz. Nefis yalnız rabıta esnasında yok olur. ve rabıta karşısında ezile büzüle mağlubiyeti kabul eder. Fakat bir kimse daha sonra rabıta yapmayacak olursa tekrar meydana çıkar. O zaman vay o kimsenin haline.

    "Nefsine adavet et. Çünkü o benimle adavete (düşmanlığa) nasb-ı nefs etmiştir" diye hadisi kudsi geldi. nefsi başı boş bırakmaya gelmez. Evvela kalbi Hazret-i Mevlaya nefsi de kalbe bağlayıp onu serbest bırakmamalıdır. Nasıl ki bir tarlanın kenarından geçerken eğer hayvanın yuları gevşek ise o hayvan bir sağdan bir soldan olmak üzere başkasının ekinlerini koparır yerse nefis de böyledir o da bağsız ve rabıtasız bırakılırsa gördüğü menhiyata dalmak ister.

    İmam-ı Rabbani ahmed el- Faruki el-serhendi Hazretleri:"ben nefsin ne kadar büyük bir düşmün olduğunu ancak on yedi senede öğrenebildim" buyurmuşlardır.

    Süleyman (a.s): "Yalnız başına bir orduyu mağlub etmek ne kadar zor ise nefs-i emmareyi mağlub etmek ondan daha zordur" buyurdular.

    Nur-i ilahiden haberdar olmayan ve füyuzat-i ilahiyenin tadını hiç tatmamış olan kimseler nura düşman olurlar. Dünyada rabıtanın tadını tadanlar ise ahirette bu tadı ararlar.

    Bu alemde mevcut olan bütün eşya her gün rabıta yapar. mesela: Su ateş toprak nebat ve eşcar gibi cümle mevcudat rabıta ile nurunu güneşten alır. Arş-ı A'la da nurunu Cenab-ı Hakk'tan alır. Eğer dünya rabıta yapmamış olsa içindekiler yaşayamaz. Çünkü nur olmayınca nebatat yetişmez ve ağaçlar meyvedar olmaz. Ay ve semadaki diğer yıldızlar dahi güneşe rabıta yaparak nuru ondan alırlar.

    Rabıtaya ehil olmayanlara ilim öğretmek haraminin eline kılıç vermek gibidir. Füyüzat-ı ilahiyeden mahrum olduklarından öğrendikleri ilmi dünya menfaatine alet ederler.

    Ana meme verdikçe çocuk büyüdüğü gibi nefis de arzularına uyuldukça büyür. Hatta veli olsam peygamber olsam der. Nefs-i emmare ancak rabıta ile terbiye olur.