Peygamberimizin İnsani Yönleri

Konusu 'Hz.Muhammedin hayatı' forumundadır ve Lasey tarafından 11 Kasım 2016 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Peygamberimizin İnsani Yönleri

    Peygamberimizin, (s.a.v) bir peygamber olmasının yanı sıra bir insandı ve diğer insanların sahip oldukları özelliklere sahipti. O da bir anneden doğmuş, bir toplumda yaşamıştı. Herkes gibi günlük işlerini yapmak ve ihtiyaçlarını karşılamak zorundaydı.

    Peygamberimizin İnsani Yönleri
    Hz. Peygamber, (s.a.v) Mekke'de yaşadığı dönemde ilk gençlik yıllarında bir ara çobanlık yapmış, daha sonra ticaretle uğraşmıştı. Ancak Medine'ye hicret ettiğinde herhangi bir mal varlığı yoktu. Başlangıçta ensarın hediyeleri ile ihtiyaçlarını karşıladı. Bedir Savaşı'ndan itibaren ganimet, Hz. Peygamber (s.a.v) ve ailesinin başlıca geçim kaynağı oldu. Resulullah, (s.a.v) imkan bulduğunda ailesini sürekli bir gelire ve berekete kavuşturmak için ürünlerinden faydalanabileceği birkaç hayvan edindi. Zaman içinde kendisine hediye eilen ya da savaş ile ele geçirilen toprakların gelirleri de eklenince maddi imkana kavuştu. Ancak malını daha çok müslümanların ihtiyaçlarına harcadı, kendisi ve ailesi mütevazi bir hayatı tercih ettiler.

    O dünya hayatını, bir seyehat esnasında yolcunun ağaca dayanarak dinlenmesi kadar kısa bir süre olarak kabul ederdi. Dünya malına önem vermezdi. Medine'ye çeşitli yerlerden mallar gelir ve Hz. Peygamber (s.a.v) hepsini ashabına dağıtırdı. Eğer elinde biraz da olsa mal kalmışsa rahatsız olurdu.

    Hz. Muhammed'in (s.a.v) evi Mescid-i Nebevi'nin duvarı boyunca sıralanmış yaklaşık 3,5 x 5 m ebadında dokuz odadan meydana geliyordu. Bu odalar kerpiçten inşa edilmiş mütevazi yapılardı. Tavanları elin depebileceği yükseklikteydi. Her odanın servi ağacından sütunlara tutturulan bir perdeyle ayrılmış bir bölüm vardı. Hz. Peygamber, (s.a.v) kendisini ziyarete gelenlerle görüşürken hanımları odanın bu kısmına geçerlerdi.

    Resulullah'ın (s.a.v) ihtiyaçlarını karşılayacak kadar eşyası bulunurdu. Evinde gündüzleri sergi, geceleri perde olarak kullanılan hurma lifinden yapılmış bir yaygı vardı. Kıl ve yünden mamul, battaniye yerine kullanılan bir örtüsü daha vardı. Yatağının yüzü tabaklanmış deriden, içi de yumuşak hurma lifindendi. Daha çok hasır üzerinde yatardı. Hasırın vücudunda iz bırakmasına arkadaşları üzülürken kendisi aldırmazdı. Oturması için kendisine minder verildiğinde minderi başkasına verip yere oturmayı tercih ederdi.

    Hz. Ömer bir gün Hz. Peygamber'in (s.a.v) yanına gitti ve onun odasındaki eşyaları görünce dayanamadı, gözlerinden yaşlar aktı. Hz. Peygamber (s.a.v) ona niçin ağladığını sorunca Hz. Ömer, "Ey Allah'ın Resulü! Niçin ağlamayayım? Üzerinde yattığınız hasrın izleri vücudunuzda çıkmış. Burası da eşyalarınızın bulunduğu odanız... İçindekilerin hepsi gözlerimizin önünde duruyor. Hükümdarlar rahat ve gösterişli bir hayat sürüyorlar. Allah'ın peygamberi ve seçkin bir kulu olarak sizin evinizin hali ise işte budur" dedi. Bunun üzüreni Allah'ın Resulü (s.a.v) "Ey Ömer! Onların dünyayı, bizim de ahireti almamız hoşuna gitmez mi?" buyurdu.

    Hz. Ömer'in Resulullah'ın (s.a.v) odasında gördüğü eşyalar şunlardı: çıplak bir divan, hurma lifleriyle doldurulmuş bir yaştık, bir hayvan postu, birkaç tane de su tulumu.

    Hz. Peygamber (s.a.v) yemek konusunda da aşırıya kaçmaz, aza kanaat eder ve ikramda bulunmayı çok severdi. Gelirini ihtiyaç sahiplerine dağıttığı için bazen birkaç gün yemek yemediği, evinde bir iki ay boyunca yemek pişirilmediği olurdu. Kendisi ve ailesi buğday ekmeğini çok nadir bulur, genellikle arpa ekmeği yerlerdi. Sirke, bal, zeytinyağı ve bazı sebze yemekleri hoşuna giderdi. Tirit, severek yediği yemeklerden biriydi. Sofraya gelen yemeklerde kusur aramaz, beğenmişse yer beğenmemişse yemezdi. Sevmediğini hissettirecek bir hakarette bulunmazdı. Yemeği karıştırarak yemez, bu şekilde davrananları da uyarırdı. Yemeğini yerden biraz yüksek bir sini üzerinde yer, yemekte bir yere yaslanmazdı. Yemeği üç parmağıyla yerdi. Yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı.