Hz. Peygamber'in Bıraktığı Miras Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in maddi mirasını menkul mallar ve gayr-i menkul mallar şeklinde iki kısımda mütalaa etmek mümkündür. Menkul olanlar, para, zati eşya, hayvan gibi mallardır. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) hastalığı esnasında yanında bulunan yedi (bazı rivayetlerde beşten dokuza kadar çeşitli rakamlar verilmektedir) dirhemin fakirlere dağıtılmasını istemiştir. Bu bakımdan o, nakit miras bırakmamıştır. Daha önce kölelerini de azat ettiğinden, vefat ettiği esnada kölesi ve cariyesi de yoktu. Bazı kaynaklar onun geriye develerinin, giyim eşyalarının, yüzüğünün, bazı aletlerin ve zırhının kaldığını kaydederler. Şüphesiz hanımlarının kullandığı ev eşyaları bunların dışındadır. Onun hayvanları ile bazı ev aletleri ve ayakkabılarının Ali ailesine verildiği kaydedilir. Hırkası, kılıcı ve yüzüğü ise devlete kalmıştır. Gayr-i menkul mallara, yani arazilere gelince, Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in vefatından sonra kızı Hz. Fatıma başta olmak üzere bazı yakın akrabaları Hz. Ebu Bekir’den onun mirasını istediler. Hz. Ebu Bekir, Rasulüllah’ın (s.a.s.) “Biz Peygamberler miras bırakmayız, bıraktığımız sadakadır.” buyurduğunu söyleyerek, onun terekesini taksim etmeyeceğini, ancak hayatta iken kendisinin bakmakla mükellef olduklarına bakacağını ve onun sarfettiği yerlere de aynen sarfedeceğini bildirdi. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Fedek arazisinin gelirlerini ailesinin giderleri için harcar, amme işlerine, yolcu ve misafirlere sarfederdi. Dolayısıyla Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v), arazileri intifa hakkı kendinde kalmak şartıyla kamunun istifadesine vakfetmiştir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in sahip olduğu arazileri, vefatından sonra devlete maledildi. Hz. Ebu Bekir buranın gelirlerini aynen Rasulüllah’ın harcadığı yerlere sarfederdi. Fedek, Hulefa-i Raşidin döneminde de hazineye ait olarak kalmış ve Hz. Ebu Bekir’in uygulamasına devam edilmiştir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in hanımlarının oturmakta olduğu odaları Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) vasiyet yoluyla onlara bırakmıştır. Buna göre onlar burada oturacaklar, dünyadan ayrılınca da bu odalar, araziler gibi Rasulüllah’ın sadakaları arasına katılacaktı. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in manevi mirası Kur’an ve Sünnettir. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.v)’in ahirete irtihalinden sonra da Müslümanlar Kur’an ve sünnete sahip çıkmışlar ve bu uğurda büyük gayret göstermişlerdir. Bu gayret sonucunda hem Kur’an ve Sünnetteki prensipleri günlük hayatlarına uygulamışlar ve hem de sayıları milyonlarla ifade edilen Kur’an nüshaları, tefsirler ve hadis eserleriyle Kur’an ve sünneti kültürel hayatlarının temel taşları yapmışlardır.