Peygamber ve sahabenin imanı

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Lasey tarafından 18 Ekim 2017 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Peygamber ve Sahabenin İmanı

    Bütün müminlerin imanı, her yönü ile peygamberlerin imanı ile eşit ve denk olması gerekmemektedir. Zira peygamberlerin imanının tam bir parlaklığı ve nuraniyeti vardır ve onların imanının meyveleri ve neticeleri, derecelerine göre zulmet ve bulanıklığı olan diğer bütün müminlerin imanlarından katbekat fazladır. Nitekim bütün peygamberlerle bütün insanlar, insan olma bakımından eşit durumdadır. Herkes mahiyette ve özde birdir. Aralarındaki fark olgunluk sıfatları açısındandır. Bu anlamda olgun sıfatlara sahip olmayan, sanki insan türünün dışına çıkmış ve insan olmanın üstünlüklerinden mahrum kalmış gibidir. Böyle bir fark bulunmakla beraber, insan olmaları açısından aralarında bir fazlalık veya eksiklik söz konusu değildir. (Mektûbat, 1. cilt, 266. Mektup)

    İmanın kemalinin artması ve eksilmesi itaat ve iyiliklere göredir. İtaat arttıkça imanın kemali de artar. Bu bakımdan sıradan bir müminin imanı peygamberlerin imanına eşit değildir. Çünkü peygamberlerin imanı, üzerine eklenen itaatle birlikte kemalin zirvesine varmıştır. Sıradan müminlerin imanı kemalin zirvesi şöyle dursun, kemalin kendisine dahi varabilmiş değildir. Ama şurası bir gerçektir ki peygamberin imanıyla sıradan bir müminin imanı yalın tasdik konusunda eşittir. Ne var ki peygamberlerin imam üzerine eklenen itaatler sayesinde bir başka hakikat daha kazanmıştır ki bu bakımdan sıradan bir müminin imanı sanki bu tür imanın bir ferdi olamamaktadır. Bu bakımdan sıradan bir müminin imanıyla peygamberlerin imanı arasında ne bir eşitlik ne de ortaklık bulunur. Nitekim sıradan insanlar, peygamberlerle insan olma konusunda eşit olmakla beraber peygamberlerin sahip olduğu kemalat onları yüksek mertebelere ulaştırmış ve onlara bambaşka bir mahiyet kazandırmıştır. (Mektûbat, 1. cilt, 67. Mektup)

    Resul-i Ekrem [sallallahu aleyhi vesellem] ile birlikte olma şerefine denk hiçbir şey yoktur. Nitekim onların imanı, Resülullah [sallallahu aleyhi vesellem] ile beraberlikleri ve vahyin inişine şahit olmaları vesilesiyle müşahedeye dayalıdır. Sahabeden sonra imanın bu derecesi hiç kimseye nasip olmamıştır. Ameller ise imanın dalları sayılır. Bu bakımdan amellerin olgunluğu imanın olgunluğuna bağlıdır. (Mektûbat, 1. cilt, 59. Mektup)

    Soru: Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:

    “Eğer Ebü Bekir’in imanı ümmetimin imanı ile tartılsaydı onlara ağır basardı.” (Ahmed b. Hanbel Fezailü's-Sahabe, nr. 653; Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, nr. 821; İbn Adî, el-Kamil, 4/201.)

    Bu hadiste geçen imandan maksat nedir? Onun imanının daha üstün olmasının sebebi nedir?

    Cevap: Bilesin ki imanın üstünlüğü, iman edilen şeylerin üstünlüğünden kaynaklanır. Ebü Bekir’in [radıyallahu anh] iman ettiği şeyler ümmetin iman ettiği şeylerden üstün olduğundan, elbette onun imanı diğerlerinden daha üstün olacaktır. (Mektûbat, 1. cilt, 256. Mektup) Ebu Bekir’in [radıyallahu anh] imanının ümmetin imanından fazla olmasından kasıt da, nitelikteki olgunluğun fazlalığına işaret olup, imanının parlaklığı ve safiyeti itibariyle fazla olmasıdır. (Mektûbat, 1. cilt, 266. Mektup)