Peygamberimizin Cesareti (şecaati) Sözlük anlamı cesaret, yiğitlik olan şecaat; terim olarak kişinin öfkesinin, aklın ve imanın kontrolünde olması, Yüce Allah’ın (c.c.) rızasıyla ölçülü olmasıdır. Yani şecaat; öfkenin, aklın verdiği direktiflerden ayrılmamasıdır. Bunu başarabilen kişiye de yiğit veya cesur denir. Cesaret kişinin öfke duygusunu belirli bir ölçüde tutmasıdır. Cesaret, öfkeyi ölçüsüz şekilde kullanarak hak ve hukuku çiğneyecek kadar ileri gitmek değildir. Kişinin dünya ve ahiret hayatını tehlikeye sokacak davranışlarda bulunması gerçek yiğitlik değildir. Allah Resulü'nün (s.a.v.) cesareti her türlü aşırılıktan uzaktır. Onun yiğitliği; adalet ve merhametin yayılmasına, emniyet ve asayişin sağlanmasına hizmet ederdi. Peygamberimizin cesareti; mazluma umut, zalime engel olurdu. Hz. Muhammed (s.a.v.) daha yirmi yaşlarında bir gençken adaletin tesisi, hakkın gözetilmesi için kurulan Hilfü’l-Fudûl’a (Erdemliler Topluluğu) katıldı. Bu topluluğun amacı, Mekke’ye gelen misafirlerin haksızlığa uğramasını engellemekti. Nitekim bir defasında Ebu Cehil, bir tüccardan mal aldı fakat parasını ödemedi. Mağdur olan tüccar, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gelerek ondan yardım istedi. Peygamberimiz tüccarla birlikte Ebu Cehil’in evine gitti. Hilfü’lFudûl’da alınan kararları hatırlatıp onu uyardı. Tüccarın hakkını alıncaya kadar uğraştı. Peygamberimiz, İslam dinini insanlara anlatmaya başladığı andan itibaren birçok zorlukla karşılaştı. Çeşitli baskılara ve engellemelere maruz kaldı. Çoğu zaman müşriklerin tehdit ve baskıları altında Kabe’ye gitti, namaz kıldı ve Kur’an okudu. Böyle durumlarda en ufak bir korku duymadı. Hiçbir telaş göstermedi. Kendisine yapılan her türlü sözlü ve fiili saldırıya karşı tam bir cesaretle direndi. Bu cesareti ve yılmayan iradesi, onun kararlılıkla başarıya ulaşmasını sağladı. Resul-i Ekrem’in (s.a.v.) cesaretini gösteren örneklerden biri de hicret olayıdır. Mekkeli müşrikler, Sevgili Peygamberimizi (s.a.v.) öldürme kararı almışlardı. Müşriklerin bu kararını, Cebrail (a.s.) ona haber verdi. Bu sırada Cenab-ı Hakk, Resulullah’a hicret emrini vermişti. Resulullah ise eşsiz bir cesaret örneği göstererek kendi hayatından çok Müslümanların can güvenliğini düşündü. Hayatı tehlikede olmasına rağmen hicret için acele etmedi. Önce sahabilerin Medine’ye hicret etmelerini sağladı. Öyle ki Mekke’de sadece Hz. Peygamber, Hz. Ebu Bekir (r.a.), Hz. Ali (r.a.), hicret etmeye imkan bulamayanlar ve akrabaları tarafından hapsedilmiş Müslümanlar kalmıştı. Hz. Enes’in (r.a.) anlattığı şu olay, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) cesaretini göstermesi bakımından önemlidir: “Bir gece Medine ahalisi bir sesle uyandı. Düşmanın Medine’ye baskın yaptığı söylentisi yayılmaya başladı. Uzaktan bir atlının Medine’ye yaklaştığı görüldü. Dikkatle baktıklarında bu kişinin Allah Resulü olduğunu anladılar. Allah Resulü baskın söylentisini duyunca kılıcını almış, eğersiz bir ata binerek tek başına etrafı kontrol etmeye gitmiş ve geri dönüyordu. Ahalinin yanına ulaştığında korkulacak bir şey olmadığını ve onlara evlerine gitmelerini söyledi.” Hz. Abbas (r.a.), Sevgili Peygamberimizin şecaatini ortaya koyan bir hadiseyi şöyle anlatmıştı: “İslam ordusu, Huneyn Savaşı’nda bir vadiye girmişti. Vadinin iki tarafında pusu kuran düşman ordusu, Müslümanları ok yağmuruna tuttu. Müslümanların ordusu panikleyip dağıldı. Fakat Allah Resulü hiç geri çekilmedi ve ‘Ben Allah’ın Resulüyüm peygamberim, yalan yok; ben Abdulmuttalib’in oğluyum, yalan yok!’ diyerek bineğini düşmana doğru sürüyordu. Ben ve Ebu Süfyan, Allah Resulü’ne bir zarar gelmesin diye hayvanın dizgininden tutarak gitmesine engel olduk. Daha sonra Müslümanlar toparlandı ve düşmana galip geldi.” (Müslim, Cihad, 76) Bu hadisten anlaşılacağı üzere Hz. Muhammed (s.a.v.) insanların telaş ettiği ve korktuğu durumda büyük bir cesaret göstermiştir. Geri adım atmayarak Müslümanların toparlanmasını sağlamıştır. Allah’ın Habibi (s.a.v.) karşılaştığı güçlüklerin üstesinden cesaretle geldi. Rehberliği ile sahabileri ve ümmetini cesaretlendirdi. Ondan ilham alan nice Müslüman, İslam dinini dünyanın dört bir tarafına ulaştırıp insanları zulümden kurtarmak için gayret gösterdiler.