Osmanlı-Venedik Anlaşması (14 Aralık 1502) Venedik, Osmanlı'nın genişleme sahasında bulunan önemli devletlerden birisiydi. Fatih dönemine kadar inişli çıkışlı devam eden münasebetler, İstanbul'un fethiyle yeniden savaşa dönüşmüştür. Diğer Avrupa devletlerinin de müdahil olduğu ve uzun zaman devam eden bu savaşta, Venedik barış istemek mecburiyetinde kalmıştır. Sultan 2. Bayezid tahta geçtikten sonra, bilhassa Cem Sultan'ın saltanat iddiası ve akabinde yaşanan hadiseler, Osmanlı'nın Avrupa devletleriyle dostane münasebetler içerisinde bulunmasını zorunlu kılmaktaydı. Fatih'in son yıllarında Gedik Ahmed Paşa komutasında İtalya'ya çıkmış olan Osmanlı kuvvetleri, daha sonra bulundukları mevzileri kaybetmişlerdi. Cem Sultan'ın Avrupa'daki macerasının 25 Şubat 1495 tarihinde ölümüyle sona ermesi üzerine Osmanlı, Avrupa siyasetini daha reel ve bağımsız şekilde yeniden ele aldı (Cem Sultan'ın Avrupa macerası tam 12 yıl 4 ay sürmüştü). Bu tarihten itibaren yaşananlar, 2. Bayezid'in ikici saltanat devresi olarak ele alınmaktadır. 1498 baharında, Lehistan'ın Osmanlı himayesinde bulunan Boğdan Prensliği'ne saldırması üzerine, Osmanlı ile Lehistan arasında savaş çıktı. Türk akıncıları Lehistan kralının kuvvetlerini mağlup ederek Varşova'ya kadar bütün Lehistan coğrafyasını bir baştan diğer başa geçti. Lehistan'ın yardım talebi üzerine Macaristan'la birlikte Venedik de Osmanlı'ya karşı savaşa girdi. Bu üçlü ittifaka karşı başarı kazanabilmek için, ittifakın en güçlü devleti Venedik'in saf dışı edilmesi gerekiyordu. Bu sebeple padişahın dördüncü sefer-i hümayûnu başladı. Bosna Sancakbeyi İskender Paşa, Hırvatistan ve Dalmaçya'ya girdi ve sonbaharda Venedik topraklarına vardı. Venedik şehrinin varoşlarına kadar ilerledi. Osmanlı ordusu tarihte ilk defa Brenta Irmağı'nı geçti. Osmanlı kuvvetleri, Venedik topraklarında Fatih devrindekinden daha fazla ilerledi. Bu sırada Venedik'in esas kuvvetleri, padişaha karşı Mora'da savaşmaktaydı. Osmanlı kumandanı İskender Paşa 20.000 kişilik kuvvetiyle İtalya içlerinde bulunan tam 130 şehir ve kasabayı ele geçirmişti. Diğer taraftan Karadağ'daki mahallî Sırp derebeyliğinin hakimiyetine son verilip toprakları ilhak edildi. Türk donanması da Kemal ve Burak reislerin idaresinde altın çağlarından birisini yaşamaktaydı. Türklerin İtalya'yı her an fethedebilecekleri korkusu diğer Avrupa devletlerini de ürkütmekteydi. Buna karşı askerî hazırlıkların yapılabilmesi için Avrupa'da vergi konulması bir alışkanlık haline gelmişti. 2. Bayezid takip ettiği siyasetle diğer Avrupa devletlerinin ve İtalya'daki Floransa ve Milano gibi küçük devletlerin Venedik'i aktif olarak desteklemelerine mani oldu. Donanmanın büyük kısmı Venedik'in elindeki Kıbrıs açıklarına gönderildi. Kıbrıs'ın tehdit altında olduğunu zanneden Venedik, kuvvetlerini dağıtarak yardıma gönderdiyse de Korfu valisi esir düştü ve idam edildi. Ordunun başında bizzat sefere çıkan 2. Bayezid, kuvvetlerin bir kısmını Korint Körfezi'ndeki en önemli Venedik üssü olan İnebahtı ve Mora'ya gönderdi. 200 parçalık Venedik donanması ile Sapienza adası açıklarında gerçekleşen savaşta Kemal Reis komutasındaki Osmanlı deniz kuvvetleri bu tarihe kadarki en büyük deniz muharebesini kazandı. Bu zaferin ardından İnebahtı Kalesi fethedildi. Venedikliler, Kefalonya adasını ele geçirerek Preveze'yi bastı. Neticede bizzat padişahın yönlendirdiği Osmanlı ordusu en güçlü Venedik kalelerinden birisi olan Modon'u fethetti. Bunu Koron ve Navarin kalelerinin fethi takip etti. Bu sşekilde Venedik'in Mora ve Yunanistan'la bütün münasebeti kesilmiş oldu. Ticarî münasebetleri, askerî gücü ve ekonomisi büyük darbe alan Venedik, barış müzakerelerine başladı. Elçi Andrea Gritti'nin gayretleri netice vermeyince daha geniş salahiyetlerle Zacharia Freschi elçi gönderildi. 31 maddeden meydana gelen bir sulh anlaşması gerçekleşti. Anlaşma ile Osmanlıların Modon, Koron, İnebahtı, Navarin, Draç gibi bütün yeni fetihleri kabul edildi. Sadece Kefalonya adası geri verildi. Venedik ile yapılan bu anlaşma hükümleri, Fransa, İngiltere, İspanya, Portekiz, Lehistan, Napoli ve Rodos ile de teati edilerek Avrupalı devletlerle uzun süre devam edecek olan bir sulhun temelleri atılmış oldu.