Osmanlı Devleti'nin Kuruluşunda Etkili Olan Unsurlar Nelerdir

Konusu 'Eğitim Konuları' forumundadır ve Lasey tarafından 13 Kasım 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    OSMANLI DEVLET İDARESİNİ OLUŞTURAN UNSURLAR

    Osmanlı devlet idaresi seyfiye (askeri bürokrasi), ilmiye (din, eğitim ve hukuk bürokrasisi) ve kalemiye (sivil bürokrasi) şeklinde birbirini tamamlayan üç bölümden oluşurdu. Bu üç sinif üyelerinin Müslüman olma zorunluluğu vardı. Bu sınıfların birlikteliği sayesinde Osmanlı Devleti güçlü bir merkezî otoriteye sahip oldu. Bunun sonucunda da üç kıtaya hükmeden büyük bir imparatorluk konumuna erişti. Bu sınıfların görevleri şunlardı:

    Seyfiye (Askerî Bürokrasi) : Kiliç sahibi anlamına gelen askerî sinifi temsil ederlerdi. Osmanlı Devleti fetih ve gaza temeli üzerine oturtulduğu için uzun süre seyfiye, yönetici sinifin en etkili kanadını oluşturdu. Seyfiye sınıfı üyelerinin yönetim ve askerlikle ilgili yetki ve sorumlulukları vardı. Seyfiyenin DivânHümayundaki temsilcileri vezir-i azam, vezirler, kaptanıderya ve yeniçeri ağası idi.

    Seyfiye sınıfının taşradaki temsilcileri ise; eyaletleri yöneten beylerbeyleri ile sancakları yöneten sancak beyleri idi. Bu görevliler bulundukları yerlerde buyrukları altındaki diğer görevlilerle birlikte merkezden gelen emirleri uygularlardı. Yönetim dışında askerlik görevi de bulunan seyfiye ülkenin iç ve dış güvenliğinin sağlanmasından sorumluydu.

    Kalemiye (Sivil Bürokrasi) : Osmanlı Devleti'nde bürokrasi sinifini oluşturan bu grup genelde idari ve mali işlere bakarlardı. Kalemiyenin Divândaki temsilcileri Anadolu ve Rumeli defterdarları ile nişancı idi. Devletin iç ve dış yazışmaları, hazine arazileri ile ilgili kayıtların tutulması da kalemiye sinifinin göreviydi. Ayrıca başta reisülküttap olmak üzere Divân toplantılarının bürokratik işlemlerini yürüten kâtipler ile ülke genelindeki her türlü yazışma işlerini yerine getiren memurlar da kalemiye sınıfına dâhildi.

    İlmiye (Din, Eğitim ve Hukuk Bürokrasisi) : İlimle uğraşan sinif anlamına gelir. İlmiye sınıfı mensuplari medreselerde iyi bir eğitim gördükten sonra divanda ve diğer idari birimlerde görevlendirilirlerdi. Divândaki temsilcileri kazasker, taşradaki temsilcileri ise kadılardi. Ilmiye sınıfından olan şeyhülislam ise gerekli durumlarda divana katılırdı. Bunun dışında ilimle uğraşan müderrisler de bu gruba dâhildi. İlmiye sinif mensupları Müslüman olmak zorundaydı.

    ilmiye sınıfı bilim, eğitim ve öğretim işlerini üstlenmekle birlikte dinin Osmanlı Devleti'ndeki yeri dikkate alındığında aslında yönetici sinifin en önemli unsurları olarak kabul gördü. Öyle ki Fatih Dönemi'ne kadar vezir-i azamların önemli kısmi ulema kökenli idi. Bu yüzden Osmanlı Devleti'nin kurumlaşmasında ulema sınıfının rolü büyüktür. Diğer yandan şeri devlet esasına göre kurulmuş olan Osmanlı Devleti'nde gerek devlet idaresinde gerekse toplum düzeninde ilmiye sınıfı son derece büyük öneme sahiptir.

    Ilmiye sınıfı; devlet idaresi, adalet, ilim ve tedris (eğitim-öğretim) gibi çeşitli vazifelerden sorumluydu. İlmiye sınıfının Divani-i Hümayundaki temsilcilerinden olan Kazaskerler Divâna gelen davaları dinler ve karara bağlarlardı. Şehir ve kasabalarda ise yargı ve adaletle ilgili görevleri kazaskerler adına kadılar yerine getirirdi. Kadıların atanması, denetlenmesi ve terfileri bağlı bulunduklar kazasker tarafından yapılırdı.

    İlmiye sınıfı, yarginin yanı sıra ülkedeki tedris (eğitim) hizmetlerinin yerine getirilmesinden de sorumluydu. Osmanlı sınırları içerisinde açılacak medreselerin ve medreselerdeki müfredatın belirlenmesi; kadı ve müderrislerin tayin edilmesi de kazaskerlerin sorumluluğunda idi. Ilmiye sinifinin yetki ve görev alanina giren konulardan biri de divanda alınan kararların İslam dinine uygun olup olmadığı yönünde fetva vermek idi. Bu yetki Osmanlı Devleti'nde ilmiye sinifinin başı olarak kabul edilen şeyhülislam tarafından kullanılırdı.

    Osmanlı padişahları da kararlarını uygulamadan önce şeyhülislamdan fetva isterlerdi. Ayrıca şeyhülislam çeşitli konularla ilgili olarak halktan gelen soruları İslamiyet'e uygunluğunu değerlendirerek cevaplandırırdı.

    Osmanlı taşra teşkilatı içinde yer alan başlıca yönetim birimleri kaza, sancak ve eyalet idi. Kazaların başında ise ilmiye sinifina mensup kadılar bulunurdu. Kadılanın idari, ilmi ve adli konularda oldukça geniş yetkileri vardı. Osmanlı Devleti, kadıların işlerine pek müdahale etmezdi. Böylece kadıların vereceği karalarda hür iradelerini kullanmalanna yardımcı olurdu. Kadilar, bulunduğu kazada devletin şeri ve örfi kanunlarini uygular, merkezden gelen emirleri yerine getirirdi. Bir yargıç olarak insanlar arasındaki anlaşmazlıkları mahkemelerde çözüme kavuştururdu. Ayrıca kazadaki devlet görevlilerinin bütün uygulamalarını yargı denetiminden geçirirdi.

    Kadıların adli işler dışında evlenme, boşanma, vakif kurma, kiralama, vekâlet verme, alım satım gibi işlemlerin karara bağlanması gibi görev ve sorumlulukları da vardı. Kadılanın verdiği kararlar şeriye defterlerine kaydedilirdi. Kadılar, çözemediği davaları, halkın istek ve şikâyetlerini ise merkeze yani divana iletirlerdi. Kadılar, bulunduğu kazada belediye hizmetlerini de yerine getirirlerdi. Ayrıca ticaret işlerini denetler, günlük hayatın sorunsuz şekilde yürümesini gözetirdi. Kazada merkezi otoritenin devamı ve asayişin sağlanmasından sorumlu subaşı ve asesbaşı gibi zabıta kuvvetlerinin başındaki görevliler de kadıya bağlıydı. Kadılar, sorumlu bulundukları bölgelerdeki vergilerin sorunsuzca toplanmasında da yetki sahibiydi. Kazalara bağlı nahiyelerde ise bütün bu görevler kadının atadığı naip tarafından yerine getirilirdi.