Niyet amelden üstündür Yapılan amelin sevabı, niyetin düzgün olmasına bağlıdır. Bir hadis-i şerifte; (Eshabımın hiçbirine dil uzatmayınız. Onların şânlarına yakışmayan bir şey söylemeyiniz! Nefsim elinde olan Yüce Allaha yemin ederim ki, sizin biriniz Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir müd arpası kadar sevap alamaz) buyuruldu. Çünkü, sadaka vermek ibadettir. İbâdetlerin sevabı niyetin temizliğine göredir. Bu hadis-i şerif, Eshab-ı kiramın kalblerinin ne kadar çok temiz olduğunu göstermektedir. Niyetin doğru olmasına ve niyetin içinde, nefsin bir arzusu gizlenmiş olmamasına çok dikkat etmelidir. Niyetin doğru olması için, Yüce Allahya yalvarmalıdır. Her iyi işte, niyete dikkat etmelidir. İyi niyet olmadıkça, o işi yapmamalıdır. İslamiyet’te ibadet yapmak için, niyetin büyük önemi vardır. Yapılan her işin İslamiyet’e uygun olup olmadığı, niyet ile anlaşılır. Yüce Allah, Cehennemden kurtulmayı ve Cennete girmeyi vazife olarak bildirmeseydi, yalnız Cenneti, Cehennemi düşünerek yapılan ibadetler de makbul olmazdı. Din büyükleri, ibadet yaparken bunları düşünmezler. Yalnız Yüce Allahnın rızâsını düşünürler. Fakat her Müslümanın ahiret menfaatlerini düşünmesi, kâfi görülmüştür. İbadetleri âdetten ayırmak için, dünya menfaatlerini düşünmemek şart olmuştur. Allah için ve ahiret menfaati için yapılan şeyler, ibadet olmuştur. Dünya menfaati için yapılan şeyler, âdet sayılmıştır. İslamiyet’te niyet o kadar mühimdir ki, İslamiyet’in emrettiği bir şey, dünya menfaati için yapılınca sahih ve makbul olmuyor. Dünya işi sayılıyor. Herhangi bir dünya işi de, ahiret menfaati için yapılınca, ibadet hâlini alıyor. Düşüncesini temizleyen ve niyetini düzelten bir kimse, yemekte, içmekte ve her türlü dünya işlerinde ahiret faydasını gözeterek, sevap kazanmak fırsatını elden kaçırmaz. İnsanlar bütün işlerinde, hatta ibadetlerinde, dünya menfaati, maddi kazanç aramaya alıştırılırsa, menfaatperestlik, egoistlik hasıl olur. Hâlbuki İslamiyet, nefslerin böyle kötü isteklerini yatıştırmayı, maddicilikten fedâkârlık etmeyi, menfaati hakir görmeyi, ahlakın ve ruhun temizlenmesini, yükselmesini istemektedir. İslamiyet’e uymanın, ibadet etmenin, dünya menfaatleri üzerine kurulmayacağı, akıl sahipleri için pek meydânda olan bir hakikattir. Böyle olduğunu âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler göstermektedir. Şurâ suresinin yirminci âyet-i kerimesinde mealen; (Ahireti kazanmak için çalışanların kazançlarını arttırırız. Dünya menfaati için çalışanlara da, ondan veririz. Fakat, ahirette bunların eline bir şey geçmeyecektir) buyuruldu. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Yüce Allah, ahiret için yapılan iyiliklere dünyada da mükâfât verir. Fakat, yalnız dünya için yapılan işlere ahirette hiç mükâfât vermez.)