NEML SURESİ Hakkında Bilgi

Konusu 'Kuran-ı Kerim ayetleri' forumundadır ve Adile tarafından 4 Şubat 2018 başlatılmıştır.

  1. Adile

    Adile Admin

    NEML SURESİ

    (سورة النمل)
    Kur’an-ı Kerim’in yirmi yedinci suresi.


    Mekke döneminde Şuara suresinden sonra nazil olmuştur, doksan üç ayettir. Adını, Hz. Süleyman’ın ordusuna yol veren karıncayla ilgili kıssanın anlatıldığı 18. ayetten alır. Suretü Süleyman olarak da anılır. Fasılası “م، ن” harfleridir. Kur’an’ın vahiy ürünü olduğunu belirtmekle başlayan surede ilahi mesajın önceki tebliğcilerinden Hz. Musa, Süleyman, Salih ve Lut’un mücadelelerinden örnekler verilmiş, ardından Allah’ın birliğinin delillerine ve ahiret hayatının önemine temas edilmiştir.

    Surenin muhtevasını bir girişten sonra iki bölüm halinde ele almak mümkündür. Mekke döneminin ikinci yarısında nazil olduğu tahmin edilen sure “ŧa sin” harfleriyle başlar, ardından, gelecek olan beyanların Kur’an’ın ve ilahi kitabın ayetleri olduğu belirtilir. Bu ayetlerin inanan ve imanını namaz kılmak, zekat vermek (arınmak), büyük hesap gününün sorumluluğunu taşıdığını davranışlarıyla ortaya koymak suretiyle kanıtlayan kimseler için hidayet ve kurtuluş vesilesi olduğu zikredilir. ahirete inanmayanların dünyada derin bir gaflet içinde sıkıntılı bir hayat geçirdikleri, ölüm sonrası hayatta ise hüsrana maruz kalacakları belirtilir ve Hz. Peygamber’e hitap edilerek Kur’an ayetlerinin kendisine hakim ve alim olan Allah tarafından gönderildiği bildirilir (ayet: 1-6).

    Peygamber kıssalarının yer aldığı birinci bölümde diğer surelerde ayrıntılı biçimde anlatılan Hz. Musa’nın tebliğ hayatının bir kesiti verilir. Bu kısmın sonunda, Firavun ile taraftarlarına apaçık mucizeler gösterildiği ve onların iç dünyalarında bunların gerçekliğine tam kanaat getirdikleri halde sırf zulüm ve kibir yüzünden kabule yanaşmadıkları belirtilir. Arkasından hem Hicaz bölgesi Araplar’ının hem de onlarla temas halinde bulunan Ehl-i kitabın ortak kültüründe yer aldığı anlaşılan Hz. Süleyman’ın nübüvvet ve hükümdarlığı anlatılır. Onun kuş dilini bildiğinden, cinlere, insanlara ve kuşlara hükmettiğinden söz edilir. Sebe melikesi (Belkıs) ile olan muhaberesi ve sonunda onun Süleyman’ın yanına gelerek hak dini benimsemesi anlatılır. Hz. Salih ile Lut’un kendi kavimlerine yönelik tebliğlerine temas edilir. Her iki topluluğun ilahi daveti kabul etmeyip peygamberlerine kötü muamelede bulundukları ve sonunda helak edildikleri haber verilir (ayet: 7-58).

    Surenin ikinci bölümü Hz. Peygamber’e hitap ederek başlar. Ardından Allah’a şirk koşma saplantısının akıl, mantık ve ilim sahibi, fıtratı bozulmamış insanın psikolojik yapısıyla bağdaşmadığını açıklamak üzere tabiatın yaratılışı, işleyişi, insan hayatıyla uyumlu ve ona yararlı hale getirilişine dair örnekler verilir. Bu arada arka arkaya gelen beş ayetten (27/60-64) her birinin sonunda, “Allah’la beraber bir tanrı daha mı?” mealinde hem sitem hem uyarı taşıyan cümle tekrar edilir. İnsan onuruyla bağdaşmayan şirk telakkisinin eleştirisine dair ayetlerin ardından göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği ifade edilmek suretiyle gaybın bilinmesinin uluhiyyet makamına mahsus olduğuna, kehanet vb. yollarla bu alandan haber vermenin bir nevi şirk sayıldığına işaret edilir. ahiret inancını reddedenlere uyarılarda bulunulur. Kur’an’ın, kitap ehlinin anlaşmazlığa düştüğü konuların çoğunu açıklığa kavuşturduğu, inanmak isteyenler için hidayet ve rahmet vesilesi olduğu ifade edilir. Tekrar Hz. Peygamber’e hitap edilerek Allah’a dayanması öğütlenir, apaçık bir gerçeği savunduğu halde inanmayanların bulunduğu hatırlatılır, bunların yaşayacağı ahiret hayatının bazı dehşetli safhalarına temas edilir. 82. ayette kıyamete yakın bir zamanda yerden bir yaratık çıkarılıp onun vasıtasıyla o dönemdeki insanların dine karşı kayıtsızlığının belgeleneceğinden söz edilir (bk. DaBBETÜ’l-ARZ). Sure Resul-i Ekrem’in, tebliğ ettiği mesaja bağlılık ve sürekli Kur’an okumakla emrolunduğunun belirtilmesi, inanıp inanmamanın insanların iradesine bağlı olduğu ve kendisinin sadece bir uyarıcı konumunda bulunduğunu söylemesinin ardından bütün övgülere layık olan Allah’ın mucizelerini yakında göstereceğinin bildirilmesiyle sona erer (ayet: 59-93).

    Neml suresinin muhtevasından bu surenin, Allah’ın birliğine dayalı hak dinin son halkasını teşkil eden İslamiyet’e karşı tepki ve direnişlerin gittikçe şiddetlendiği bir dönemde nazil olduğu anlaşılmaktadır. Surede Hicaz bölgesi Araplar’ı ile Ehl-i kitabın ortak kültür unsurları kullanılarak hak dine davet faaliyetlerinden örnekler verilmiş, ayrıca Allah’ın birliği ve ahiret hayatının gerçekliği özellikle vurgulanmış, bu arada Kur’an’ın geçmiş semavi kitaplar gibi vahiy ürünü olduğu tekrarlanmıştır. Surenin sonunda İslam’ın yakın bir gelecekte başarıya ulaşacağına işarette bulunulmuştur. Nitekim Neml suresinin hemen ardından nazil olduğu kabul edilen Kasas suresinin ilk ayetlerinde Musa-Firavun mücadelesine atıfta bulunularak yeryüzünde hor ve güçsüz görülen zümrelerin geçmişte üstünlük taslayanların yerine Hakkı temsil eden önderler olacakları hususunun Allah’ın muradı olduğu belirtilmektedir.

    “Neml suresini okuyan kimseye Hz. Süleyman, Hud, Şuayb, Salih ve İbrahim’i tasdik veya tekzip edenlerin sayısının on katı sevap verilir ve bu kişi kabrinden ‘la ilahe illallah’ diyerek kalkar” mealinde Hz. Peygamber’e nisbet edilen hadisin (Zemahşeri, IV, 480; Beyzavi, III, 293) mevzu olduğu kaydedilmektedir (Muhammed et-Trablusi, II, 718-719).

    İbn Ebu Hatim er-Razi’nin Tefsirü’l-Ķurǿani’l-Ǿažim adlı rivayet tefsirinden Neml suresinin metni Neş’et Mahmud Abdurrahman el-Kucek tarafından yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlanmış (Camiatü Ümmi’l-kura Külliyyetü’ş-şeria, Mekke 1404-1405), Abdürrab Nüvabüddin, ed-DaǾve ila’llāh fi sureti’n-Neml adıyla bir doktora çalışması yapmıştır (el-Camiatü’l-İslamiyye, ed-dirasatü’l-ulya ed-da‘ve, Medine 1408).