Sözlükte “dayanma, dayanıklılık” gibi kavramlara gelen sabır, ahlâkî bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah Azze ve celle’den başka kimseye şikayetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve de hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve ahiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan sükunet ve dayanma gücü demektir. Sabır ise kulun "elînden gelenî" yaptıktan sonrdır. Sözlükte ”hoşnut ve memnun olma, kabul etme, seçme” gibi kavramlara gelen rıza da, tasavvufta; kaderin acı tecellileri karşısında kalbin huzur ve de sükun halinde bulunması demektir. Genelde rıza, hüküm ve de kazaya itirazda bulunmamayı ifade etmektedir. Batıl bir şeye rıza göstermek gerekmez. Çünkü zulme rıza zulüm, küfre rıza da küfürdür. Zulme ve haksızlığa, tedavi yollarına baş vurmadan hastalığa, çalışıp çabalamadan fakirliğe ve de kurtulmaya çalışmadan benzeri sıkıntılara sabredilmez ve rıza gösterilmez.