Nefsini bilen Rabbini bilir Kalbin ve nefsin arasındaki mücadelede Muhammed Zeki Ceylan Allah c.c melekleri yarattı onlara akıl verdi. İnsan ve cinleri yarattı, aklın yanında birde nefis verdi. Hayvanlara yalnızca nefis verdi. İnsan eyer aklını hakim nefsini mahkûm ederse meleklerden üstün olur. Eyer nefsini hakim aklını mahkum ederse o zamanda hayvanlardan aşağı olur. Kul ilim, doğruluk, tevazu, gayret, cömertlik, sabır ve şükür gibi sıfatları bırakıpta hırs, hased, şehvet, öfke gibi sıfatlara Kapılmamalı. Nefis ölene kadar insandan ayrılmaz, nefis hem rahmet hemde zahmet sebebidir. Zahmetin rahmet olması için Rabbimiz c.c ‘’Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve amellerinizi boşa çıkarmayın’’. (Muhammed 33 Hz.) Resulullah a.s “senin en büyük düşmanın içindeki nefsindir” buyurmaktadır. İnsan yaşantısında iç alemin de iman ve itaat eden kalp ve ona rehberlik eden akıldır. Aklın yönlendirmesi ile (cüzi irade) iyiyi ve kötüyü yapan vücuttaki azalardır. Rasulullah a.s Efendimiz buyurmuştur ki: “Kalp hükümdardır ve onun askerleri vardır. Hükümdar iyi olursa askerleri de iyi olur,Hükümdar bozulursa askerleride bozulur.” (Kenz-ül Ummal) Bu ömürde nefis zevkten başka bir şeyi düşünmüyen gelecekten ziyade anı düşünen, kalbi ve aklı ele geçirerek her türlü lezzetleri tatmak isteyen bir asi durumundadır. Hz. Mevlana’nın k.s bir sohbet meclisinde, büyük bir topluluk vardı. “Müminler ölmezler” dedi,“Belki bir evden diğerine taşınırlar.” Şeyh Taceddin-i Erdebili, “O halde, Allah c.c ‘her nefis ölümü tadıcıdır” buyuruyor” (Ankebut57) diye itiraz etti. Mevlana: “Evet, fakat nihayet her nefis diyor, her kalp demiyor. Sen ya kalp ol veya bir müminin kalbinde yer et ki, müminin kalbi gibi ölmeyesin. Sen nefsinin hevasına uyup gidersen o ayet senin hakkında söylenmiş olur.” buyurdu. Allah Tealâ c.c “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere gelince, elbette biz onlara yollarımızı gösteririz. Şüphesiz ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.” (Ankebut; 69) Buradaki mücahede nefsle mücahedeye de işaret eder. Rasulullah a.s Efendimiz buyurmuştur ki: - Küçük cihaddan büyük cihada dönmüş bulunmaktayız. Sordular: - Ey Allah Rasulü, büyük cihad nedir? Buyurdu ki: - O nefsle yapılan cihaddır. Kalbin ve nefsin arasındaki mücadelede nefis galip gelirse; “Nefsi Emmare” devreye girer. Hakimiyetini ilan eder, insanın iç aleminde denge bozulur ve fesat meydana gelir. Nefis her türlü gayrı meşru fiilleri icra eder. 1- Nefsi Emmare; “Muhakkak ki nefis, daima kötülüğü emredicidir.” (Yusuf, 53) küfrün sıfatları, inadın nitelikleri mevcuttur kötülüğü emreder . Nefsin en aşağıda ki mertebesidir. kâfirlerin, müşriklerin, münafıkların ve fâsıkların nefisleridir. Fakat nefs-i emmare herkeste farklı bir sürette mutlaka bulunur. İnsanın bazı fiilerinde öne çıkabilir. Nefsi emmarede bu sıfatların bir kaçı veya birine sahıptır. (Şirk, zulüm, küfür, yalancılık, şehvetperestlik, nefis arzusunu tanrı edinme, alaycılık, kibir, cimrilik, kıskançlık, ihanet öfke vs.) Nefs-i Emmare sahiplerinin, egoizmlerinden dolayı benlik duygusu nefislerine hâkimdir. Nefs-i emmarenin tamamen hükmettiği kişiler imandan yoksun oldukları için Allah’tan da korkmazlar. Dünyanın geçici nimetlerini ve nefsin arzularını ilahlaştırmışlardır. …“İnkâr edenler ise, (dünyada)faydalanırlar ve hayvanların yiyip durduğu gibi yerler ve ateş, onlar için bir kalma yeridir.” (Muhammed, 12) Eğer kalp ve nefis arasındaki mücadele, kah biri, kah diğerinin hakimiyetile sonuçlanıyorsa bunada “Nefsi Levvame” denir. 2- Nefs-i Levvame: Kendini kınayan, ayıplayan nefis demektir. Nefsi Emmaredeki sıfatlar, Nefisi Levvame de mevcuttur. Ancak kendisinde ki bu halin farkındadır. Nefsi levvame hali insanın çatışmalı, depresyonlu halini ortaya koyar. ‘’(Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz)’. (Kıyame, 2) Nefs-i levvame; bazen gafletten uyanır, Allah’a (cc) sığınıp ibadet eder. Bazen de nefsi emmare nin etkisine girer ve isyan edip, günah işler. Bu isyandan sonra, pişman olup tevbe eder. Bu nefis, mü’minlerden isyan edenlerin ve cahillerin nefsidir. Allah c.c emirlerını iyi bilmediklerinden,bu emirleri öğrenme dert ve çabası içerisinde olmadıklarından, yüzeysel bilgiye sahip olduklarından şeytan kendilerını çok rahat kandırabilir. Geçici dünya nimetlerini ön planda tutup. Cennet nimetleri ya da cehennem korkusundan dolayı yani nefisleri için ibadet ederler. Nefsi levvameye düşme tehlikesi olan, kazanma ve kaybetmenın tam sınırında yer alan nefsede ‘’Nefsi Mülhime’’ denir 3- Nefs-i Mülhime: Mü’minlerden alim nefsidir, nefsi mülhime sahiplerinde ilim ve doğruluk gibi özellikler sahıp olmakla beraber; amellerinde ve ibadetlerinde ihlas yani içten gelen bir sevgi ve bağlılık vardır. Bu nefsin özelikleri; ilim, doğruluk, tevazu, gayret, cömertlik, sabır ve şükürdür. “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir’’.şems 7,8,9 ‘’ Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.’’(şems 10) Eğer kalp nefsi mağlub eder ve Allah c.c emirleri ve Resulullah a.s sünnetini yaşamaya ikna ederse bu nefsede “Nefsi Mutmainne” denir. 4- Nefs-i Mutmainne: “Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!’’ (Fecr, 27) Nefsi Mutmainne şüphelerden kurtulmuş, hakikati idrak etmiş nefis demektir. İlahi ışıkla aydınlanmış. Nefs Emmare nin sıfatları olan (şirk, zulüm, küfür, yalancılık, şehvetperestlik, , alaycılık, kibir, cimrilik, haset, kıskançlık, ihanet, öfke) gibi kötü sıfatları tamamıyla terk etmiştir. Takvada yükselmiş (amel, ihlas tevekkül, cömertlik, ibadet, şükür )gibi sıfatlara sahıp olmuştur Allah’dan c.c razi olmuş. Allah c.c kendisinden razı olduğu nefis ise “Nefs-i Radiyye’’ denir. 5-Nefs-i Radiyye: “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (Fecr, 28) “(İyi) kullarımın arasına gir.” (Fecr, 29) “Cennetime gir.” (Fecr, 30) Nefis Radiyye; Bu yüce makam velilerin mertebesidir. Razı, memnun olan nefis demektir. kadere ve her türlü oluş sırlarına tam rıza gösterir. Her şeyin Allah’tan (cc) geldiğinin gerçeği ile felaketleri de mutlulukları da aynı zevk içinde yaşar. Nefi Mutmaînnede bulunan sıfatlar nefsi Radiyye için de geçerlidir. İnfak, muhsin olma, ilim, sabır-tevekkül, ahde vefa, adalet-dürüstlük, namaz, zekât vb. Elmalılı Hamdi Yazır “Allah’tan razı olarak Rabbine dön…” hitabı ile ilgili şu açıklamayı getirmiştir: “…Sıkıntı ve sevinç zamanlarında kaza ve kadere güzelce dayanabilmek ve böylece bu sınav ve eğlence aleminin zorluklarını aşmak Nefsi Emmare ve Levvame tabiatına uygun olmadığı gibi Nefsi Mutmainne doğasına da kolay gelmez. Bu oluş, Nefsi Mutmainne’nin kemal mertebeleri olan Raziyye ve Merziyye’nin özelliklerindendir…” Bir velinin sadık bir arkadaşı vardı. Zamanın sulta¬nı bu arkadaşı bir sebeple hapse attırdı. O da ve¬liye haber göndererek, durumunu bildirdi, kendisinden yardım ve aracı olmasını istedi. Veli, “Allah Teala’ya şükret, haline razı ol, sabret!” dedi. Hapisteki zata birkaç gün sonra dayak atılmaya baş¬landı. Adamın canı yandı. Yine veli dostuna haber gönderdi, kendisinden yardım istedi. Dostu, “Allah Teala’ya şükret, ondan daha kötü haller vardır!” dedi. Veli, bu adamın nefsinin kırılmasını ve terbiyesini hapiste kalmasında görüyordu. Hapishaneye bir Mecüsi getirildi; adam ishal hastalığına yakalanmış ve ayaklan bağlanmıştı. Mecüsi kaçmasın diye ayağındaki zincirin bir ucu bu müslumanın ayağındaki halkaya bağlandı. Mecüsi geceleri birçok defa helaya gitmek için kalkıyordu; bu da onunla birlikte helaya gitmek ve işini bitirene kadar onun başında beklemek zorunda kalıyordu. Dayanamadı, yine dışarıdaki dostuna halini bildiren bir mektup yazdı. Dostu yine, “Allah Teala’ya şükret, sabret!” dedi. Hapisteki, “Ne zamana kadar böyle diyeceksin? Bundan daha büyük hangi bela vardır?” dedi. Dostu ona şöyle dedi: “Onun ayağına vurulan zincirin senin ayağına vurulduğu gibi; onun beline bağladığı küfür alameti zünnar senin beline bağlansa ne yapardın? Mümin olduğuna sevin, onun gibi bir mecüsi olmadığına şükret. Dünyada en büyük musibet, kalbin ölmesidir. Bu hal, kalbin inkar, şirk ve nifak karanlığı içinde kalmasıdır. İnkarın sonu ebedi ateş ve karanlıktır. İmanın sonu ebedi cennettir. Mümin, imanla en büyük serveti elde etmiş ve en büyük felaketten kurtulmuş olur. Artık bundan sonra ne fakirim diye üzülmeli, ne de şerefi malda görmelidir. Kendi kusuru olmadan başına ne gelmişse sabretmeli, daha kötülerine düşmediği için şükretmelidir; çünkü beterin de beteri vardir.” 6- Nefs-i Marziyye: Nefis Marziyye; razı ve memnun olan nefis demektir. Benlikten sıyrılıp, bütün işlerinde Allah’ın (cc) emir ve yasaklarına samımı ve ihlaslı bir şekilde uyduğu için , Allah c.c lütuf ve ihsanı ile bu makama yükselir. Bu makamayükselen kul rabbinden razı olduğu gibi, Allah(cc) da kulundan razı olur. “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (Fecr, 28) “(İyi) kullarımın arasına gir.” (Fecr, 29) Mardiyye makamı, sahipleri ilim ve kemalde çok daha derine inmiş velilerdir. Kemalatın son sınırı olan nefs ‘’Nefs-i Kamile’’ 7- Nefs-i Kamile veya safiye: Bu mertebe peygamberlerin nefsidir. Nefis Kamile; kemale ermiş, kusursuz, tam arınmış nefis demektir. Bu makamda bütün vücut, akıl, ruh, nefis hep nur olur. Nefsi Kamile sahipleri, nefsin basamaklarında en üst noktaya ulaşmışlardır. Allah c.c ile bütünleşmiş, Cenabı Hakk’ın ilminden ve kudretinden ihsan etmesi ile gizli sırları öğrenme mutluluğuna erişmişlerdir. Bilinen ve bilinmeyen alemleri ziyaret edebilirler. Onlar için zaman ve mekan sorunu yoktur. M.zeki ceylan