Namaz kılmanın hükmü hakkında bilgi

Konusu 'Dini bilgiler' forumundadır ve Beyza tarafından 23 Nisan 2013 başlatılmıştır.

  1. Beyza

    Beyza Moderatör

    Namaz kılmanın dinimizce hükmü nedir?


    Meşru bir mazeretin dışında namazı kazaya bırakan bir kimse, bir hata işlemiş ve günaha girmiş olur. Bu itibarla kazaya kalan namazın, en kısa zamanda kılınması gerekir. Çünkü beş vakit namazın edası farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Kazaya kalan namazın kılınmasıyla sadece borç ödenmiş olur. Günahın affedilmesi için de ayrıca istiğfar etmek lazımdır.
    Namaz kılmamanın mazeretleri, lohusalık, adet hali ve namaz kılamayacak kadar hasta olanlar. Hastaları durumu da şöyledir:

    Hastalar, akılları başlarında olduğu müddetçe dinî ibâdetlerini yerine getirmekle mükelleftirler. Bununla beraber dînimiz onlar hakkında birçok kolaylıklar da göstermiştir. Namaz hakkında aşağıda gelecek olan kolaylıklar bu cümleden sayılır:

    Bir hasta tâkatına göre namaz kılmakla mükelleftir. Meselâ: Ayakta durmaya gücü yetmeyen veya ayakta durması halinde hastalığı artacağından korkulan kimse, namazlarını oturarak, oturmaktan da âciz ise, kudretine göre yan veya arkası üzeri yatarak îma ile kılar.

    Müstakil olarak ayakta duramıyanlar, bir yere yaslanarak ayakta kalabilecekler ise bu şekilde yaparak namazını ayakta kılar.

    Az bir miktar ayakta durabilenler de iftitah tekbirini ayakta aldıktan sonra oturur, namazı o şekilde tamamlarlar.

    Oturarak kılınan namazda yaslanılmaz. Ancak hasta yaslanmadan duramıyorsa yaslanmak câiz olur.

    Oturarak da namazlarını kılamayan kimseler, namazlarını nasıl kolaylarına gelirse öyle (yan yatarak veya sırtüstü yatarak) kılarlar. Dizleri mümkünse dikerler. Mümkün değil ise kıbleye doğru uzatırlar. Rükû' ve secdeler îma ile yapılır. Îma: Namazda rükû' ve secdeye işaret olmak üzere başı eğmektir. Bu, ayakta yapılabileceği gibi, oturarak da yapılabilir. Îma ile dahi namaz kılmaya muktedir olamayan hastalar namazı kaş göz işâreti ile kılmazlar. Te'hir ederler. Böyle hastalar üzerlerinden 5 vakitten fazla namaz geçerse kazâ ile de mükellef olmazlar. 5 vakitten az olursa kazâ etmek mecburiyetindedirler. Üzerine secde etsin diye hastanın önüne yastık, iskemle ve sandalya gibi şeyler konmaz

    Namaz Kılmanın Hükmü Nedir?

    Namaz; Kur'an, Hadîs ve İcma' ile sâbit olan kesin bir farzdır. Aklı başında erginlik çağına girmiş olan her Müslüman için, edâsı lâzım gelen pek yüksek bir vazifedir. Bu mühim farz ibâdeti yerine getirenler, Allah Teâlâ'nın pek çok lütuf ve inayetlerine ererler. Namazın farz oluşunu inkâr etmek, mü'mini dinden çıkarır. Ancak farz olduğunu inkâr etmeksizin tembellikten dolayı bu ibâdeti yapmayan kimseler ise, mânevi yönden büyük zarar ve kayıplara uğrarlar. Kur'ân-ı Kerîm'de birçok âyette, mü'minler namaz kılmakla emredilmişlerdir. Namazın mü'minler üzerine kat'î bir borç ve vazife olduğunu ise, şu âyet-i kerîme bildirmektedir: "Muhakkak namaz, vakitlendirilmiş (belli vakitlere tahsis edilmiş) olarak mü'minlere farz olmuştur." (en-Nisâ, 103).

    Hadîs-i şerîf'te ise, bu hususta şöyle buyrulur: "Allah Teâlâ müslüman olan her erkek ve kadına, günde 5 vakit namazı farz kılmıştır." Namaz, Hicretten 18 ay evvel, Mi'rac gecesinde 5 vakit olarak farz kılınmıştır. Mi'ractan evvel de Resûlüllah Efendimiz ve mü'minler namaz kılarlardı. Fakat kılınan bu namazlar, günde (sabah-akşam olmak üzere) iki vakitten ibaretti. Ayrıca da farz değil, mendub idi.