Mithat Paşa Türk devlet adamı İstanbul 1822 - Taif 1884 . Rusculuk kadı Hacı Eşref Efendi'nin oğlu olan, küçük yaşta Divanı Hümayun kalemine girerek Mithat ( Midhat ) mahlasıyla anılmaya başlayan (asıl adı Ahmet Şefi'tir. ) çeşitli devlet görevlerinde bulunup, 1858'de Avrupa'da altı ay kadar kalarak Fransızca'sını geliştirdikten sonra, 1861'de vezirliğe yükseltilen Mithat Paşa, Niş valiliğine atandı. Bulgar çetecilerini sindirip, kendini hem müslüman, hem hıristiyan halka sevdirdi. Yollar ve köprüler yaptırdı; Emniyet Sandığı'nın Ziraat Bankası'nın temeli olan Menafi Sandıkları'nın yanı sıra, çeşitli şirketler ve sanayi okulları kurdu. Bu başarılarından ötürü İstanbul'a çağrılıp ( 1864 ) Tuna valiliğine ( Silistire- Vidin- Niş,) 1869'da da Bağdat valiliğine atandı. 1872'de Abdülaziz tarafından sadrazamlığa getirildiyse de, padişahla anlaşamadığı için ikibuçuk ay sonra görevden alındı. Adliye nazırlığında, Selanik valiliğinde bulunup, Agustos 1875'de yeniden Adliye nazırlığında, Selanik nazırlığına atandıysa da, sadrazamla anlaşmayarak istifa etti ( Kasım 1875 ). Bu arada merrutiyet düşüncesini benimseyerek Abdülaziz'in tahttan indirilmesi için çalışmaya başlayıp, Devlet Şürası reisliğine, akıl dengesi bozuk olan V. Murat'ın tahttan indirilmesinden ( 31 Ağustos 1876 ) so nra da, Jöntürklere hoş görünmek isteyen II. Abdülhamit tarafından sadrazamlığa getirildi ( 19 Aralık 1876) Kanunuesasi'nin ana taslağını hazırlayıp, kabulünden ve Mebusan Meclisi'nin toplanmasından sonra, basına geniş özgürlükler tanıyarak, Avrupa devletlerinin ülkenin iç işlerine karışmalarını önledi. Tersane Konferansı'nın (23 Aralık 1876- 20 Ocak 1877 ) kararların ı, Osmanlı devletinin içişlerine müdahale sayarak kabul etmeyip. II. Abdülhamit'nin kendisine hükümet tarafından önerilen tasarıları geri çevirmeye başlaması üstüne, padişahı devlet yönetimdeki sorumluluk ve yetkileri konusunda uyaran bir mektup yazarak konağına çekilince, görevden alınıp, ( 5 Şubat 1877 ) ve Avrupa'ya sürüldü. Eylül 1878'de bağışlanarak Suriye valiliğine atanıp, 1880'de Aydın valiliğine getirildiyse de, aynı yıl Abdülaziz'in öldürülmesinden sorumlu tutularak Yıldız Sarayı'nda kurulan bir mahkemede yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı ( 1881 ). Cezasının II. Abdülhamit tarafından sürgüne çevrilmesiyle, Taif'e sürülüp, üç yıl sonra Taif'te boğularak öldürüldü. Cenazesi 26 Haziran 1951'de İstanbul'a getirilerek, İstanbul'da Hürriyet Ebediye Tepesi'ndeki şehitliğe gömüldü.