Miraç hadisesinden sonra yaşananlar

Konusu 'Hz.Muhammedin hayatı' forumundadır ve Lasey tarafından 3 Aralık 2018 başlatılmıştır.

  1. Lasey

    Lasey Admin

    Miraç’tan sonra neler yaşandı? Peygamber Efendimiz (s.a.v) Miraç olayını anlattıktan sonra müşrikler nasıl tepki verdiler? Miraç hadisesinden sonra yaşananlar…

    Varlık Nuru, Kainatın Süruru Efendimiz, İsra ve Mirac hadisesini Kureyş müşriklerine haber vereceği zaman:

    “–Ey Cebrail, kavmim beni tasdik etmez!” dedi.

    Cebrail -aleyhisselam-:

    “–Ebu Bekir Sen’i tasdik eder. O sıddiktır.” dedi. (İbn-i Sa’d, I, 215)

    Müşrikler, Mirac hadisesini duyduklarında, derhal yalanlamaya koyuldular. Ortalığa bir dedikodu velvelesi hakim oldu. Bunu fırsat bilerek, mü’minleri de bu yolda vesveselerle imanlarından caydırmak istediler. Hatta Hazret-i Ebu Bekr’e bile gittiler. Ancak o, Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’e olan dasitani bir iman sadakatinin şevki içinde:

    “–O ne söylüyorsa doğrudur! Çünkü O’nun yalan söylemesine imkan ve ihtimal yoktur! Ben, O’nun her getirdiğine peşinen inanırım…” dedi.

    Müşrikler:

    “−Sen O’nu tasdik ediyor, bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler.

    Hazret-i Ebu Bekir -radıyallahu anh-:

    “−Evet! Bunda şaşılacak ne var? Vallahi O bana, gece veya gündüzün herhangi bir vaktinde kendisine Allah’tan haber geldiğini söylüyor da ben yine O’nu tasdik ediyorum.” dedi.

    Daha sonra Ebu Bekir -radıyallahu anh-, o sırada Kabe’de bulunan Peygamber Efendimiz’in yanına gitti. Olanları bizzat O’nun mübarek fem-i saadetinden dinledi ve:

    “–Sadakte (doğru söyledin), ya Rasulallah!..” dedi.

    Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem- de, O’nun bu tasdikinden gayet memnun kalarak cihanı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebu Bekr’e:

    “–Ya Eba Bekr, sen «Sıddik»sın!..” buyurdu. (İbn-i Hişam, II, 5)

    O günden sonra Ebu Bekir -radıyallahu anh- “Sıddik” lakabıyla meşhur oldu.

    Ashab-ı kiram hazaratı da Ebu Bekir -radıyallahu anh- gibi Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’i tasdik ettiler.

    Mü’minleri kandıramayan müşrikler, bu defa Peygamber Efendimiz’in huzuruna çıkarak akıllarınca O’nu imtihan etmeye kalktılar. Beyt-i Makdis’i sordular. Cenab-ı Hak, Beyt-i Makdis’i Rasulü’nün gözleri önüne getirdi. Allah Rasulü -aleyhissalatü vesselam- da, sorulan suallere Beyt-i Makdis’i seyrederek cevap verdiler. (Buhari, Menakıbu’l-Ensar, 41; Tefsir, 17/3; Müslim, iman, 276)

    Müşrikler, bu defa da yoldaki bir kervandan ve o kervandaki bazı hususiyetlerden sordular:

    “‒Ey Muhammed! Sen bize, bizim için Beytüʼl-Makdisʼten daha önemli olan kervanımızdan haber ver!” dediler.

    Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem-:

    “‒Şu vadide filan oğullarının kafilesine rastladım. Onları bir hayvanın gizli sesi ürkütmüş, bir develeri kaçmıştı. Ben kaçan develerinin yerini onlara gösterdim.” buyurdu.

    Daha sonra şöyle devam etti:

    “‒Dacnan mevkiine geldiğimde filan oğullarının kervanına rastladım. İnsanlar uyuyorlardı. İçinde su bulunan bir kapları vardı, onun üzerine bir şey örtmüşlerdi. Örtüsünü açtım ve içindeki suyu içtim. Sonra üzerini yine eskisi gibi kapattım. Onların kafilesi, şimdi Beyzâʼdan, Tenʼim yokuşundan iniyordur. Kafilenin önünde boz erkek bir deve, devenin üzerinde de birisi siyah, birisi de alaca iki çuval vardır.”

    Aldıkları cevaplarla şaşkına dönen müşrikler:

    “‒Lat ve Uzzaʼya yemin olsun ki işte bu, tam bir işarettir.” dediler. “Belki son söylediği doğru çıkmaz.” düşüncesiyle Tenʼim yokuşuna doğru hızla gittiler. Kervanı gözlemeye başladılar. Kervan görününce:

    “‒Vallahi işte kervan geliyor! Boz deveyi de en öne sürmüşler!?” dediler.

    İlk karşılaştıkları deve, kendilerine tarif edildiği gibi idi. Kafileye su kabını sordular. Onlar da kabı dolu olarak bıraktıklarını, üzerini örttüklerini, fakat sonradan örtüsünü açtıkları zaman içinde su bulamadıklarını söylediler.

    Allah Rasulüʼnün bu su içmesi mesʼelesi aynı zamanda Miracʼın hem bedenen hem de ruhen birlikte tahakkuk ettiğine delalet eden hususlardan biridir.

    Kureyş müşrikleri, diğer kafilelere de soracaklarını sordular:

    “‒Doğrudur! Oʼnun bahsetmiş olduğu vadide bir sesle irkildik ve bir devemiz de kaçtı. Bir kimse bizi devemize çağırıyordu! Deveyi Oʼnun çağırdığı yerde bulduk ve yakaladık.” dediler.

    Hatta bazıları bu sesin sahibini de tanımışlar ve; “Bu Muhammedʼin sesidir.” demişlerdi.

    Kureyş müşrikleri, kervanlarındaki develerin ve çobanların sayısına varıncaya kadar, sormadık bir şey bırakmadılar. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de hepsinin doğru cevabını verdi. Çünkü kervan da, o an tıpkı Mescid-i Aksa gibi Rasulullahʼın gözlerinin önüne getirilmişti. Lakin kalpleri kilitli olanlar, inatlarında devam ederek:

    “–Bu apaçık bir sihirdir!” dediler. (İbn-i Hişam, II, 10; İbn-i Seyyid, I, 243; Heysemi, I, 75; Beyhaki, Delail, II, 356)

    Allah Teala:

    “Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.” (Kaf, 15) buyurmaktadır. Her şeyi yoktan var eden Allah’ın, kulunu Mirac’a çıkarmasından daha kolay ne vardır ki? Bunu kabul etmemek ancak selim akıldan mahrumiyetin bir göstergesidir.

    Zavallı, ahmak ve bedbaht müşrikler, Mirac hadisesine de inanmamışlar, yine Allah’ın Rasulü’nü alaya almışlardı. Artık alemlerin Efendisi’nin onların arasında olma nimetini, yaptıkları yakışıksız hareketlerle tamamen ellerinden kaçırmışlardı. Artık bu büyük nimetin, kadrini bilmeyen Mekkelilerden geri alınmasının vakti gelmişti. Zira onlar, şerefine yaratıldıkları bir Peygamber’e karşı akla hayale gelmedik haksızlık ve nankörlükte bulunmuşlar, iyice haddi aşmışlardı.

    Gerçekten, yapılacak tek şey kalmıştı: “Allah’ın, Varlık Nuru’nu onların arasından çekip alması ve O’nun kadr ü kıymetini bilecek başka bir topluluğa ihsan buyurması!..”

    Zaten Cenab-ı Hak, Taif yolculuğunun üzerinden fazla bir zaman geçmeden Kur’an’a ve Rasul’e bey’at edecek mümtaz topluluğun ilk habercilerini bir grup halinde Sevgili Habibi’ne göndermişti…
     
    Son düzenleme: 17 Mart 2019