Son Şahitlerden Bayram Yüksel anlatıyor: Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi, muallimler ziyarete geldiklerinde onlarla çok fazla alakadar olurdu. "Şu zamanın dindar bir muallimi ne eski zamanın velileri nazarı ile bakıyorum, çünkü eski zamanda dini terbiye ebeveyne verilmişti, bu zamanda o vazife muallimlere verilmiş, muallimin iyisi çok iyi, fenası da çok fena. Çünkü masum çocuklar muallimlerine çok dikkat ederler, adeta mıknatıs gibi hocalarından ne görürse iyiyi de fenayı da çekerler. Muallimin iyisi minare başında, kötüsü kuyu dibindedir. Muallimler için ortası yoktur, ya âlay-ı illiyyinde veya esfel-i safilindedirler. Ortası yok" derdi. Onun için dindar muallimlere çok ehemmiyet veriyordu. "Eğer vaktim olsa, her gün dindar bir muallime on altın lira veririm. Çünkü dünyada benim çocuğum olmadığından, bütün dünyadaki çocuklara şefkat cihetiyle alakadarım" derdi. Muallimlere ders verirken merhum Hasan Feyzi, Mustafa Sungur, Abdurrahman Yüksel gibi zatları misal verirdi ve 'Sizleri de onlar gibi kabul ettim' derdi. (Son Şahitler)
Öykü kardeşim çok güzel yazmışsın, paylaştığın için teşekkürler ben de güzel bir hikaye paylaşmak istiyorum. Her şey bitti yalnız o kaldı Komiser işe aldığı mühendise soruyordu: – Aklı başında adamdın, sana ne oldu böyle? – Komiser bey, mevki gitti, makam gitti, servetim bitti, işimden ayrıldım, ispirto içmeye başladım. Her şey bitti komiser bey, sadece Allah kaldı!.. Bu adam da Allah’a sövmeye başlayınca şişeyi kafasına indirdim... Adam ellerini önüne bağladı, başını eğdi. Komiser şikayet edene nasihat etti. – Git bir daha olay çıkarma. Nice hastalar için en büyük güvence Allah. Borçlular, çaresiz kalanlar, zor duruma düşenler Allah’tan başka kime sığınabilirler? Bahtiyar o insandır ki en iyi gününde de Allah demiştir. Bir gün arının bir tanesi odama girdi, dolaştı. Her halde kendisine uygun bir şey bulamadığından dışarı çıkmak istedi, cama çarptı aşağı düştü. Kendini topladı tekrar uçtu tekrar cama çarpıp düştü. Yaklaştım dedim ki, “Sen de Müslüman mısın?” Arı ters ters yüzüme baktı. Müslümanlar da günahların, heveslerin zindanından kurtulup cennet misal bir dünyada yaşamak istiyorlar. Hangi ip bizi ibadetlerden geri çekiyor? Hangi eşkıya ebedi saadete ulaşmamıza mani oluyor? Kaç mısrada okudum, “Çekemedim nefsimi, seçtiğim yol üstüne.” Kendi kendine hükmedemeyen insan neyin hakimidir? Maziye bir bakın kaç insan kendini idare edebilmiş? Henüz zaman var. Canımız sağ iken dünyamızı cennet edebiliriz. Cenneti dünyada aramak boş bir hayaldir. Ama aslını bulamasak da benzerini bulmak mümkündür. Her şeyi yaratan, yaşatan Allah’ı anlamak ona sığınmak hem büyük saadet, hem de ibadettir. Teyp de Kur’an okur. Fakat okuduğu ile ibadet etmez. Her gün Allah’ı daha çok sevmek O’na daha çok ibadet etmek istiyorum. Hekimoğlu İsmail