Cenab-ı Allah'ın ziyafet ayı ramazan, iftar ve sahurda Onbir ayın sultanı mübarek ramazana kavuştuk çok şükür…Eskiden Ramazan ziyafet ayıydı; böylesine törensel, böylesine özen göstererek hazırlanan sofralarda yemek yenilen tek aydır. Ramazan, İftar sofraları kahvaltılıklardan oluşan iftariyelerle, pidelerle, simitlerle donatılırdı; iftariyeler ufak tabaklarla tepsilere yerleştirilir, salata ve meyveler ayrı ayrı tabaklarda tepsinin etrafına dizilirdi. Orucun bozulmasının ardından çorba ile başlayan yemek böreklerle, et yemekleriyle sürerdi. Yemeğin sonunda mutlaka helva, baklava ya da güllaç sofralarda yerini bulurdu. İftar sofrasında her zaman zemzem suyu ve Medine hurması olurdu. Manevi Bereket İftar ve Sahurda Bollukla dolu sahur ve iftar sofralarıyla ramazan, hayatımıza unutulmaz sevinç ve huzur kaynağı olarak geldi yeniden… Bu kıymetli günleri en güzel şekilde ihya edebilmek için Peygamber efendimizin tavsiyelerine kulak vermemiz gerekiyor. “Sahura kalkın, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır.” (Buhari, Savm, 20.) hadisinden hareketle âlimler, imsak vaktinden önce yenilen bu yemeğin, oruca dayanma gücü verdiğini, maddi manevi bereketlere vesile olduğunu bildirmişlerdir. Hadislerdeki “maddi bereket”, Allah’ın sonsuz cömertliği ile sahura kalkanlara mükâfat olarak verdiği rızık genişliği ve mala bereket ihsan etmesi olarak; “manevi bereket” ise ecir ve sevap vermesi olarak yorumlanmıştır. Çünkü bir kimse sahura kalkarak, seher vaktini uyanık geçirmiş ve bu vakitte hem dua hem de istiğfar etmek suretiyle cennet ehlinin özelliklerine sahip olmuş olur. (Zâriyât, 51/18.) Hiç şüphe yok ki manevi lezzetlerle başlanan oruç daha canlı, daha şevkli tutulur. Böylesine maddi ve manevi bereket ve bolluk olan sahur vakitlerini kendi faydamız için ihmal etmememiz gerekiyor.
