Akıl, duyu organları aracılığı ile kendisine ulaşan bilgileri değerlendirerek kavramlar vede fikirler arasında mukayeseler yapabilen, onlar hakkında doğru bilgiler ortaya koyabilen; güzel ile çirkini, iyi ve kötüyü, faydalı ile zararlı olanı birbirinden ayırt edebilen zihnî bir kuvvettir. Akıl, değişik fikirleri kategorilere ayırma yetisine sahip olan, analiz edici, bütünleyici ve birleştirici bir özellik taşır. Kur’an’a göre, aklını doğru bir şekilde kullanmayanlar kınanır. İnsanı, diğer canlılardan ayıran temel nitelik aklını kullanarak düşünme faaliyetinde bulunmaktır. Gerçekten bizi diğer canlılardan ayıran en güçlü yapan şey, akıl ve bu aklın ürettiği bilgidir. Bazı hayvanlar bizden daha hızlı koşabilir, ancak biz herhangi bir hayvandan daha hızlı olmamızı sağlayacak arabalar yapabiliriz. Bazı hayvanların görme yetisi bizimkinden daha üstündür, ancak hiçbir hayvan, teleskop ya da mikroskop kullanan bir insandan daha iyi göremez. Kuşlar, bizden farklı olarak uçabilir, ancak bizler herhangi bir kuştan daha hızlı ve daha uzağa uçabilecek uçaklar üretmişizdir. Tüm bu örneklerde hayvanlarla aramızdaki farkı ortaya çıkaran şey arabalar, teleskoplar ve uçaklar icat etmemizi sağlayan, insan aklı ve bilgisidir. Bilgi ve akıl, güç demektir. İnsanoğlunu bütün canlıların en üstünü yapan işte bu akıl yetisi ve onun ürettiği bilgidir. İslam’da, dinî yükümlülüklerin temel şartı da akıldır. Henüz aklını kullanamayacak çağda olan bebek ve çocuklar, aklını kullanma yeteneğini kaybetmiş ihtiyarlar vede zihinsel engelli insanlar dinin emir ve yasaklarına uyma konusunda sorumlu değildirler. Eğer İslam dini aklı önemsiz görseydi bu insanların durumu diğer insanlardan farklı olmazdı. Sorumluluk konusunda Hz. Peygamber şunları söylemiştir: “Üç sınıf insandan sorumluluk kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, ergenlik çağına varıncaya kadar çocuktan ve akılla- nıncaya kadar aklını yitirmiş olandan.”