Kuranda Kehf 18/9-21. Âyetler Arasında Zikredilen Ashab-ı Kehf kıssası

Konusu 'Kıssadan Hisse' forumundadır ve saadet tarafından 7 Aralık 2018 başlatılmıştır.

  1. saadet

    saadet Moderatör Admin

    Kuranda Kehf 18/9-21. Âyetler Arasında Zikredilen Ashab-ı Kehf kıssası

    Kuranda Kehf Âyetler Arasında Zikredilen Ashab-ı Kehf kıssası.

    Kur’ân-ı Kerîm’de, Kehf 18/9-21. âyetler arasında zikredilen Ashab-ı Kehf kıssası kendilerini dinden döndürmek isteyen zalim hükümdarın zulmünden kaçıp mağaraya sığınan ve bu mağarada Allah tarafından yıllarca uyutulduktan sonra tekrar uyandırılan bir grup gencin hikayesidir.

    Dinî kimlikleri, toplumsal statüleri hakkında Kur’anî herhangi bir bilgi bulunmayan bu gençler, Kur’an’da iman etmiş olma vasıfları ile öne çıkarılmıştır. Ashab-ı Kehf’in kimliği ile ilgili genel kanı bu gençlerin bir grup ilk Hıristiyan (İsevî-Müslüman) olduğu yönündedir. Tefsirlerde ve tarihi kaynaklarda zikredilen bilgiler de bunu destekler mahiyettedir. Çeşitli kaynaklarda bir takım farklılıklar bulunmakla birlikte hadise geneli itibariyle şu şekilde cereyan etmiştir:

    İmparator Dekyanus (Decius) zamanında Hıristiyanlara karşı bir kovuşturma başlatılır, Hıristiyanlar dinlerinden dönmeye zorlanır. Dininden dönmeyenler çeşitli işkencelere maruz bırakılır ve çoğu öldürülür. Dekyanus, Efsus (Efes)’a gelir ve burada bir tapınak inşa ettirip içindeki putlara kurbanlar kesilmesini emreder. Efsus’ta yaşayan bir grup inanmış genç bu duruma muhalefet ederler ve insanların putperestlikle ölüm arasında seçim yapmak zorunda bırakıldığı bu zulme ziyadesiyle müteessir olurlar. Ve bu fitnenin def ’i için Allah’a niyazda bulunurlar.

    Zalim hükümdarın avanesi, durumu Dekyanus’a bildirir ve gençler huzura getirilir. Şehrin ileri gelenlerinden gençlerin hür olduğunu öğrenen hükümdar onların da putlara ibadet etmesini emreder. Gençler Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiği üzere; “Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin rabbidir. Biz ondan başka bir ilaha/tanrıya tapınmayız. Şayet böyle bir şey yaparsak, kesinlikle haddi aşan bir söz söylemiş oluruz.” (Kehf, 18/14) diyerek bu emre itaat etmezler. Gençlerin düzgün görünüşlerinden etkilenen Dekyanus düşünmeleri için onlara süre verir. Bu sırada kral bir süreliğine şehirden ayrılır, bu ayrılığı fırsat bilen gençler şehrin yakınındaki Benclüs (Anchilus) dağındaki bir mağaraya sığınırlar. Yolda bir çoban ve köpeği de onlara katılır.

    Zamanlarını mağarada ibadet ve dua ile geçiren gençler, hükümdarın şehirde olmadığı süre zarfında aralarından birisini yiyecek temini ve şehrin haberlerini kendisine getirmesiiçin düzenli olarak şehre gönderirler. İmparator şehre dönünceye kadar bu böyle devam eder. Zalim hükümdar şehre döndüğünde gençlerin huzuruna getirilmesini istediği zaman şehri terk ettiklerini öğrenir. Bunun üzerine askerlerinden bir grupla mağaraya doğru yola çıkar. Bu arada imparatorun şehre döndüğünü haber alan gençler de yaşadıkları sıkıntılı halden bir kurtuluş için dua ve niyazda bulunurlar.

    Bunun üzerine Allah Teala onlara derin bir uyku verir. Gençlerin mağaraya sığındığını öğrenen Dekyanus mağaranın kapısına kadar gelir. Ancak içeri girme cesaretini gösteremez ve öfkelenerek, açlıktan ölmeleri için mağaranın girişine bir duvar örülmesini emreder. Bu esnada zalim hükümdarın yanında bulunan ve dinini gizleyen Pedrus ve Runas adlı iki kişi gençlerin kim olduklarını ve öykülerini kurşun bir levhaya yazarak mağaranın içerisine bırakırlar. Yıllar sonra (genel kanaate göre üç yüz yıl) salih hükümdar Tizisus (İmparator II. Theodosius) zamanına gelinmiş, İsevîlerin yaşadığı zulüm çoktan sona ermiştir. Efsus halkından bir çoban hayvanları için uygun ağıl ararken içinde gençlerin olduğu mağara aklına gelir.

    Mağaranın girişindeki taşları söktüğünde, yıllardır uyuyan gençlere ulaşılır. Uykularından uyanan gençler, sadece bir gece uyudukları hissine kapılırlar ve adetleri üzere aralarından birini Yemliha’yı yiyecek temini için şehre gönderirler. Yiyecek almak için elindeki -Dekyanus zamanında basılan- parayı uzattığında dükkan sahibi şaşırır ve bu genç adamın eski bir hazine bulduğunu zanneder. Genç adam aksini iddia etse de dükkan sahibi ikna olmaz, şehrin hakiminin karşısına çıkarır. Hakim genci sorgular ve genç bütün hikayeyi anlatmak zorunda kalır. Bunun üzerine hep birlikte mağaraya giderler. Mağaranın içinde onların kim olduğu yazılı kurşun levha gözlerine ilişir ve hikayeleri aşikar olur.

    Hemen İmparator Tizisus’a haber verilir. Haberi alan salih hükümdar gençlerin bu mucizevî hâllerini öldükten sonra dirilişi inkar eden sapkınlığa karşı delil olarak Mevla’nın bir lütfu olduğunu söyler. Hadisenin tüm gerçeğiyle ortaya çıkması ve gençlerle imparatorun buluşmasının ardından gençler vefat ederler. Bunun üzerine salih hükümdar gençler için altından bir türbe yaptırmak ister fakat gördüğü bir rüya üzerine vazgeçer. Ancak korunmaları ve anılmaları için mağaranın kapısına bir mabet inşa ettirir.


    Bu gençlerin adları

    Türk kültüründe Yemliha, Makselina (Mekseline), Mislina (Meslina), Mernuş, Debernuş, Sâzenuş ve Kefeştetayyuş olarak bilinmektedir. (Hıristiyan kaynaklarında bu gençlerin yedisi de asilzade olup isimleri Maximian, Malchus/Marchus, Martinian, Dionisius, Iohnnes, Seraphion ve Constantinus’tur.) İslam kültüründe Ashab-ı Kehf kıssası olarak bilinen bu hadise Hristiyan kaynaklarında Yedi Uyurlar Efsanesi olarak yer almaktadır. Bu yedi genç şehit olarak görülmekte azizlerden kabul edilmektedirler. Hem Katolik kilisesi tarafından hem Ortodoks kilisesi tarafından yılın belirli günlerinde anma törenleri yapılmaktadır.