KUR’AN’DA AKIL VE BİLGİ Allah’ın, bütün varlıklar içinde insanı sorumlu tutmasının sebebi, onun akıl ve irade sahibi olmasıdır. Bu yüzden aklî dengesi olmayan kimselerle, henüz aklı ermeyen çocuklar dinî sorumluluğun dışında tutulmuşlardır. İslam dini, yapılan işlerin düşünülerek, bilinçli bir şekilde yapılmasını istediği için, aklın normal işleyişini bozan, onu devreden çıkaran bazı fiilleri yasaklamıştır. Örneğin alkollü içecekler ve uyuşturucu kullanma gibi. Haram olmasına rağmen birisi alkollü içki içmişse, içkinin tesiri ondan geçinceye kadar namaz kılamaz. Çünkü aklı başında değilken kıldığı namazın ona bir faydası olmaz. Dinimiz cana kastedilmesi gibi bir zorlama altında günah işlemek zorunda kalan kimseyi, yaptığı işten dolayı sorumlu tutmamıştır. Çünkü böyle bir kimse, aklı başında olmakla beraber, iradesi ortadan kalkmış olduğu için bu süreç içinde yaptıklarından dolayı sorumlu görülmemiştir. Beşerî zaaf sebebiyle unutarak bir hata işleyen kimse de birçok konuda sorumlu tutulmamıştır. Örneğin, oruçlu olduğunu unutarak bir şey yiyip içmek gibi. Ergenlik çağına henüz ulaşmamış çocuklar, akıl yönünden herhangi bir özürleri olmasa da biyolojik olarak henüz olgunlaşmadıklarından doğru ile yanlışı birbirinden ayıramayabilirler. Allah’ın insan üzerindeki haklarını, insanın kendi haklarını ve birbirlerine karşı olan hakları henüz kavrayabilecek yaşa gelmemişlerdir. Bunu göz önüne alan dinimiz erginlik çağına ulaşmamış olan çocukları, yaptıkları işlerden dolayı sorumlu tutmamış, ancak insanların haklarıyla ilgili bir suç işlemişlerse bundan dolayı onların ailesini sorumlu tutmuştur. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurur:“Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Aklı olmayan deliden, uyanıncaya kadar uyuyan kimseden ve ergenlik çağına ulaşıncaya kadar çocuktan.” Yukarıda anlatılanların tümünden dinî sorumluluk için aklın ön şart olarak sunulduğunu, inançlarımız ve ibadetlerimiz konusunda bilgili ve bilinçli olmamızın dinî bir gereklilik olduğunu öğreniyoruz. Kur’an Aklımızı Kullanmamızı İster Kur’an hayatın her alanında insanın düşünce ve bilgiye göre hareket etmesini emreder. Yerin ve göklerin yaratılışı üzerinde düşünmemizi emreden ayetlerin hedeflediği amaç, insanların yaratıcıdan izler görerek O’nu bulmasıdır. Aklını en çok kullananlar, bilgiyi en çok elde edenlerdir ve: “Allah’ın kulları arasında O’na (karşı gelmekten) en çok korkanlar alimlerdir.” İslam dini aklın kullanılmasını ısrarla emreder. Kur'an-ı Kerim, düşünen ve olaylar hakkında akıl yürüterek ders çıkaranları övmüştür. Kur’an’da pek çok ayette “düşünmez misiniz”, “anlamaz mısınız”, "aklınızı kullanmaz mısınız” ihtarları yer alır. Düşünsel anlamda insan aklına hitap eden Kur'an ayetlerinin sayısı 750’yi aşkındır. Bu ayetlerde Yüce Allah, evrendeki çeşitli varlıkları örnek verir, onlar üzerinde düşünmemizi ister. İnsanın kendi yaratılışına bakmasını, doğmadan önceki halini ve daha sonra hayat içinde yol aldığı aşamaları incelemesini teklif eder. Evrenin her yanında bulunan yaratıcımıza ait izleri bir türlü göremeyen inkarcılarla ilgili olarak, Yüce Allah sitemle şöyle buyurur: “Onların kalpleri var ama onunla idrak etmiyorlar, onların gözleri var fakat onlarla görmüyorlar; onların kulakları var fakat onlarla duymuyorlar. Sanki hayvan sürüsü... hayır, belki onlardan da aşağı! Körcesine dalıp gitmiş olanlar işte böyledir.” (Araf, 179) Yüce Allah, putların önünde saygıyla eğilen, onlarda büyük güçler gören, istekleri ve dileklerinin gerçekleşmesi için putlara yalvarıp yakaran müşrikleri, omuzlarından tutup sarsarcasına şöyle buyuruyor: “Ey İnsanlar! işte size bir örnek veriliyor: onu dinleyin şimdi: Sizin Allah’tan başka yalvarıp yakardığınız bütün o (düzmece) varlıklar, hepsi bir araya gelseler bir sinek bile yaratamazlar (değil mi?) Hatta bir sinek onlardan bir şey kapacak olsa onu bile geri alamazlar! Başvurup isteyen de güçsüz, başvurulan ve istenen de...” (Hacc 73) Kur’an sadece Allah’a iman konusunda değil, konuşmalarımızda, yargılarımızda ve karşılaştığımız problemlerin çözümünde aklımızı kullanmamızı, önyargılar ve peşin hükümlerle hareket etmemizi emreder. Bu konuda Kur’an yine putperestleri kınayarak: “Onların çoğu zanna (temelsiz inançlara, peşin hükümlere) dayanırlar. Halbuki zan, hakikat karşısında hiçbir şey ifade etmez.” buyurur. Bizler, Allah’ın canlılar içinde sadece biz insanlara bağışladığı aklımızı, doğru bir şekilde kullanmalıyız. Bilmeliyiz ki akıl büyük bir nimettir ve her nimet gibi sorumluluğu bulunmaktadır: “Güneşi ve onun aydınlık veren parlaklığını düşün... Ve güneş(in ışığını yansıtan) ayı... Dünyayı gün ışığına çıkaran gündüzü düşün... Ve onu karanlığa boğan geceyi... Gökyüzünü ve onun harika yapısını düşün... Ve yeryüzünü, onun (uçsuz bucaksız) genişliğini... İnsan benliğini düşün, onun nasıl (yaratılma) amacına uygun olarak şekillendiğini... Ve nasıl ahlâkî zaaflarla olduğu kadar Allah’a sorumluluk bilinciyle donatıldığını düşün... Her kim (benliğini) arındırırsa kesinlikle mutluluğa erişir; onu (karanlığa) gömen ise hüsrandadır.” (Şems, 1-10)